Bazı sınıf arkadaşlıkları pek köklü olur. Hakan Şensoy (d. 1968) ile Münir Nurettin Beken'in (d.1964) daha 10'lu yaşlarında İTÜ- Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda başlayan böyle bir köklü arkadaşlıkları var. Hakan Şensoy, bir dönemin önemli okuyucularından Alaeddin Şensoy'un oğlu ve sağlam bir kemancı olarak yetişti. Bir yandan şefliğe de merak sardı, yurtiçi ve dışında bazı hocalarla çalışıp kurs alarak bu alanda da kendini geliştirdi. Münir Nurettin Beken ise ABD'ye giderek akademik kariyerinde ilerlerken, beste yapmayı da hiç elden bırakmadı.Verdiği ud ve tanbur resitalleri çok ilgi gördü.
Hakan Şensoy'un, İstanbul'da yönettiği bazı topluluklarla yaptığı çeşitli Beken kayıtlarını dinledikten sonra, bunları CSO'nun o zamanki yönetimine vermiş, en azından bir konserlerinde seslendirilmek üzere sezon programı hazırlarken dikkate almalarını önermiştim. Herhalde yaklaşık 10 sene oldu. O zaman kimse oralı olmadı. Bu sezon programında ise Beken'in “Dino ile Ceren” Bale Süiti'ni programda, Hakan Şensoy şefliğinde görünce, hem memnun oldum, hem de “Hangi dağda kurt öldü?” diye düşünmeden edemedim.
Akıl yürüttüm:
-Herhalde zaman çok değişti, Türk çalgılarının da kullanıldığı eserlere daha çok yer vermeyi istediler.
-Rengim Gökmen iki sezondur CSO'nun 1. Şefi... Türk bestecilerin eserlerinin seslendirilmesine önem verir. Hakan Şensoy da, KODA dolayisiyle şemsiyesi altına aldığı şeflerden biri... Gökmen, geçen sezon olduğu gibi bu sezon da Hakan Şensoy'a bir konser verilmesini önermiş, Şensoy da bu eseri programına almıştır.
Bu iki ihtimalden birisi ya da ikisi birdendir diye düşündüm.
24 Kasım 2016 akşamı, hem Cem Sevgi'nin Artunyan Konçerto seslendirmesi, hem de Beken'in süitini dinlemek üzere CSO Salonundaydım. Başkemancı sandalyesinde Menevşe Aydoğdu oturuyordu. Konser Camille Saint -Saens'in Samson Dalila Operası'nın üçüncü perdesinden “Bachanale” başlıklı senfonik bölümle başladı.
Ardından Ermeni besteci Aleksander Artunyan'ın, La bemol Majör Trompet Konçertosu'nu CSO eşliğinde, orkestranın trompet grup şef yardımcısı Cem Sevgi'den dinledik. Üç bölümü birbirine bağlı olarak çalınan, bu dağarın parlak eserleri arasında yer alan konçertoyu Cem Sevgi başarıyla seslendirdi.
Alkışlara karşılık “bis” olarak ise “Bakır Beşli” olarak hazırlıklarını yapmışlardı. Arkalardan Utku Ünal( korno), Kutay Maktay (trompet), Emircan Birgül (trombon) ve Gurur Karadağ (tuba) öne doğru çıktılar ve hârika bir “blues” düzenlemesi seslendirmesiyle hem orkestradaki arkadaşlarının, hem de dinleyicinin gönlünü kazandılar.
Konserin ikinci yarısında Münir Nurettin Beken'in İstanbul Devlet Balesi'nin siparişi üzerine bestelediği, iki ayrı sezonda temsil edilen “Dino ile Ceren” balesinden, Şensoy'un isteğiyle derlediği “Türk Çalgıları ile Büyük Orkestra İçin Süit”i dinledik. Deneyimli neyzen Şenol Filiz ile genç çalgıcılar Hatice Doğan Sevinç ( Üç telli klasik armudî kemençe), Caner Can (kanun) ve Tolga Karaslan (ud) orkestranın önüne konuçlandılar. Önlerine mikrofonlar yerleştirilmişti.
Bale sahnelenirken, görsel öyküyle birlikte rahatsız etmeyecek süre, süit olarak bana uzun geldi. 11 bölüm yaklaşık bir saat sürdü. Burada M. N. Beken'in dikkate almadığı bir husus da, Türk çalgılarının aslında oda müziği çalgıları olması ve tam teşekküllü büyük orkestra önünde zayıf kalacakları gerçeğiydi. Nitekim, mikrofon sayesinde solo çaldıkları zaman duyuldular, ama orkestrayla çalarken, hele orkestranın volümlü olduğu yerlerde o sesin arasında ezilip gittiler, duyulamadılar.
Beken, Türk halk ve saray müziği çizgisinde temalar geliştirmişti. Bazı bölümlerde güzel buluşları vardı ve orkestra gerçekten güzel tınladı.
Bu koskoca , neredeyse balenin tamamını içeren süitten bazı bölümler çıkartılarak yeni bir düzenleme yapılır, süre 30-35 dakikaya indirilirse daha hareketli ve dinleyicinin ilgisinin dağılmayacağı bir bütünselliğe kavuşabilir.