Ankara'daki gençlik orkestralarına bir yenisi daha eklendi ve Anka Filarmoni, “sezon açılış konseri” adı altında 4 Ocak 2019 akşamı, Bilkent Konser Salonu'nda dinleyici ile buluştu. Şimdi Ankara'daki gençlik orkestralarını sıralayalım:
Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası (AGSO)
Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası (BGSO)
Bilkent Çocuk Orkestrası (Ortaokul)
Agora Gençlik Senfoni Orkestrası
Hacettepe Gençlik Senfoni Orkestrası (Lise)
Bu listeye Anka Filarmoni Orkestrası eklenmiş oldu.
Londra'da yaşamasına karşın Türkiye'deki gelişmeleri yakından izleyen duayen viyolacımız Ruşen Güneş, orkestra bolluğu karşısında merakla “kurulanların” kadrolu olup olmadığını sormuş, ben de kendisine kurulmaktan ziyade “toplanma”nın daha uygun nitelendirme olduğunu bildirmiştim.
Durum şu: Hiçbir konservatuvarın tek başına büyük ve orta ölçekli eserleri seslendirebilecek sayıda ve nitelikte yeterli öğrencisi yok. Ama orkestrayı toplamaya girişen şefliğe soyunmuş genç müzisyen becerikliyse, değişik konservatuvarlardaki öğrencileri bir araya getirerek gençlik orkestrasını oluşturuyor. Sonra iş konser vermeye hazırlanmak ve konseri vermek için salon bulmaya kalıyor.
BÇSO, BGSO, AGSO ve Anka Filarmoni'nin konserleri Bilkent Salonu'nda yapıldı. Bilkent, bu konserler için bilet sattı ve böylece salon masraflarını çıkartmaya çalıştı. Orkestralar da kira ödemeden salon bulmuş oldu.
Bu genel girişten sonra gelelim Anka Filarmoni Orkestrası'nın konserine..
Şef İlker Aşıcı'nın (d. 1994), halen 2017'de girdiği HÜ Ankara Devlet Konservatuvarı Bando Şefliği sanat dalında öğrenci olduğunu el broşüründeki aşırı ayrıntılı özgeçmişinden anlıyoruz. Daha önce Sinop Güzel Sanatlar Lisesi'nden diploma almış olabileceğini tahmin ediyoruz. Niye tahmin? Çünkü bu okula giriş hakkı kazandığını, “çalışmalarına devam ettiği” yazılı, ancak bitirip bitirmediği konusunda bilgi yok.. Bu nedenle tahmin diyoruz. Bir ara Başkent Üniversitesi Konservatuvarı'nda da bulunmuş,orada da “çello çalışmış”. 7 yaşından bu yana keman, gitar, piyano, viyolonsel “çalıştığı” enstrümanlar arasında görünüyor. Yani özgeçmişte “aşırı ayrıntı”lar var ama “açık bilgi” çok az. Anka Filarmoni'yi, öğrencisi ya da mezunu katılan konservatuvarları saydıktan sonra “profesyonel nitelikli karma bir yapılanma” olarak nitelendiriyor.
Orkestraya amblem olarak mitolojideki Anka Kuşu seçilmiş. Nedir Anka kuşu? Bilgi ağacının dallarında yaşayan Anka Kuşu'nun (Simurg- Zümrüd-ü Anka) küllerinden yeniden doğması başlıca özelliğidir. Söylencenin tamamını nasılsa bulup okuyabilirsiniz. İddialı bir isim. Öz-biçim ilişkisi bakımından yaklaşıldığında, bu orkestranın önce pişmesi, yanması lazım ki, küllerinden yeniden doğabilsin...
Bir internet sitesinde konserden bir gün önce (3 Ocak 2019) yayımlanan röportajında İlker Aşıcı şu bilgileri veriyor:
“8 Kasım 2018 tarihinde 50 kişilik bir kadro ile kurulmuş ve prova çalışmalarını sürdürüyor. Oluşum çatısı altında Yönetim Kurulu, Disiplin Kurulu, Basın Yayın Kurulu gibi merkezi bölünme ve iş dağılımı yaparak kişisel görevleri ilke edinen bireyleri teşvik etmiştir. Çatısı altında bir diğer oluşum olarak adlandırabileceğimiz; Koro Anka “Polifonik Çok Sesli Korosu’’, Anka Brass, Trio Anka, Anka Quartet ve Anka Oda Orkestrası birimleri ile de çalışmalarına devam ediyor.”
Hemen ertesi gün verilecek konserin programını da aynı röportajda şöyle belirtiyor:
“F. Schubert Symphony no:8, L. W. Bethoveen Cariolan Uverturesi ve Sibelius Finlandia ‘’Koro&Okrestra’’ eserleri ile bir temsil gerçekleştirilecek” (Yazım hataları sitedeki metinden kaynaklanıyor. Kopyalama 5 Ocak'ta internet sitesinden yapılmıştır: https://www.baskentgazete.com.tr/ozel-haber/yeni-soluklu-bir-orkestra/haber-17284)
Ertesi günü konserde bu belirtilen eserlerden sadece biri olan Schubert 8. Senfoni çalındı. Belirtilen eserlerin hiçbiri Koro-Orkestra eseri değildi, sadece orkestra eseriydi!
Belli ki, diğer iki eser, gençlik orkestraları tarafından yakın tarihte seslendirilince şef, program değişikliğine gitmişti. Herhalde röportaj hayli önce yapılmış ama konserden bir gün önce yayımlanmıştı!
Anka Filarmoni, solistsiz, sadece orkestra yapıtlarından oluşan bir programla dinleyici önüne çıktı. Franz Schubert'in 8. Senfoni'sinin ardından Edvard Grieg'in Peer Gynt Süitini (No:1) seslendiren orkestra, Ulvi Cemal Erkin'in Köçekçe'siyle konseri tamamladı. Gençler, şevkle eserleri çaldılar. Şef de, bu iddia ile ortaya çıkan bazı başka gençlerden (onlar kendilerini bilirler) iyiydi.
Ama “profesyonel nitelik” iddiasındaki bir orkestraya yakışmayan bazı durumlara değinmeden geçmeyelim, ki bir daha sefere aynı hataları yapmasınlar:
Köçekçe'de seslendirmede arp yer almıyordu! Oysa eserin o etkileyici girişinde arpin katılımı çok önemlidir. El broşürünün ardındaki orkestra listesine baktım, arp hanesi açılmıştı ve orada bir isim de yazıyordu. Artık ne olduysa? Konser sonrası gidip çocuklara sormak içimden gelmedi. Çünkü mutlaka sevimsiz bir durumla karşılaşacaktım.
Broşürdeki program notları, hem kavramlar bakımından, hem Türkçe olarak bir felaketti. Tahminim, yabancı dildeki bir metinden internetteki çeviri programlarından biriyle Türkçeleştirilmiş, hiçbir düzeltme yapılmadan bu metin broşüre konulmuştu. Örnek bir cümle: “Tabii ki, ne kadar ılımlı bir şekilde oruçlu bir şefin yorumuna tabi ise...”
Eserlerin bölümleri de aynı çeviri programı nedeniyle Türkçe metinde “hareket” olarak belirtiliyordu. İngilizcedeki "movement"ın sözlükteki Türkçe karşılığı... O denli çok örnek vardı ki verilebilecek, yazıyı uzatmaktan başka işe yaramayacak.
Amacım gençleri üzmek değil ama yönetim, basın-yayın, disiplin kurullarını bile oluşturduğu belirtilen bir yapının, bu tür müzik kültürüne ve Türkçe dil bilgisine ilişkin vahim hatalara düşmemesi lazım.
Anka Filarmoni'ye başarılar diliyorum. Umuyorum, amaçladıkları gibi destekçiler bularak başta Sinop olmak üzere tasarladıkları turnelere çıkabilirler, yapıları içinde olduğu belirtilen oda müziği grupları ve koroyla da verimli çalışmalar sürdürebilirler.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
5 Ocak 2019