Başlıktaki “Made in Eskişehir” nitelendirmesi şef Gürer Aykal'a (d.1941) ait. 12 Nisan 2019 akşamı Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası'nı yöneten Aykal, bir ara dinleyiciye dönerek, "Gökhan Eskişehirli, Yağmur Eskişehirli, ben Eskişehirli, Orkestra Eskişehir'in... Made in Eskişehir” dedi. Öğretmen olan babasının görevi nedeniyle Eskişehir'in Çifteler ilçesinde doğan Gürer Aykal'ın orkestrayı yönettiği konserin solistleri piyanist Gökhan Aybulus (d. 1982) ile kemancı Yağmur Tuna (d. 2005) idi.
Nedense, ilginç bir biçimde Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın öğretim kadrosunda yer alan solistlere konser verilmeyişiyle dikkati çeken EskişehirBBSO'da, bu kez Gökhan Aybulus sahneye çıkabiliyordu. Yağmur Tuna ise , EskişehirBBSO'nun en “hayırlı iş”lerinden biri olan çocuk ve genç solist seçmelerinde orkestra ile konser vermeye hak kazananlardan biriydi. Ne şanslıymış ki, toplu konserden önce böyle bir program içinde yer alıyordu.
Konserde el programında basılı sıra uygulanmadı. İlk eser olarak Gökhan Aybulus solistliğinde Sergey Rahmaninof'un Do minör 2. Piyano Konçertosu seslendirildi. Böylece verilen arada piyano sahneden alınarak, dinleyici önünde yerleştirmeyle vakit kaybının da önüne geçilmiş oldu.
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı içinde, Moskova Çaykovski Konservatuvarı mezunlarından ilki olan Gökhan Aybulus, 4 Nisan'da Ankara Festivali açılışında seslendirdiği eseri, bu kez göreceli olarak daha iyi bir piyanoda çalma şansına erişti. Tümüyle dolu olan “Şehir Operası Konser Salonu”, Gökhan Aybulus'u bağrına bastı, büyük bir tezahüratta bulundu. Karşılık olarak Aybulus, Rahmaninof'un Op.3 No:2 Do diyez minör Prelüd'ünü seslendirdi. Bestecinin yaşamdayken her yerde israrla çalmasının istenmesi nedeniyle “Hay yazmaz olaydım” dediği bu etkileyici eseri tüm nüanslarıyla ortaya seren Aybulus, alkışlar gene kesilmeyince bu kez gene Op. 3 No: 5 Serenat'ı seslendirdi. Aybulus, salonda samimi bir heyecan fırtınası yaratmayı bildi.
Konserin ikinci yarısı, sanki “konser içinde konser” gibiydi. Bu kez eserler klasik uygulamaya göre (uvertür-konçerto- senfoni) dizilmişti. Önce L. V. Beethoven'in tek bale eseri olan Op.43 “Prommetheus'un Yaratıkları Uvertürü”nü dinledik. Ardından Eskişehir'in gelecek için umut bağladığı çocuk solist Yağmur Tuna'dan H. Vieuxtemps”in Fa diyez minör tonalitedeki 2. Keman Konçertosu'nun ilk bölümünü dinledik. Kendisinden seçme sınavında çaldığı kadarı istenmişti konser için. O da hızlı tempodaki birinci bölümü başarıyla seslendirdi.
Sahneye çıktığında orkestra üyelerinin yüzlerine geniş bir tebessüm yayıldı. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda 8. sınıf öğrencisi olarak Moskova Çaykovski Konservatuvarı mezunu Gülen Ege Serter'in keman öğrencisi olan Yağmur Tuna'nın Aykal şefliğindeki orkestra eşliğinde kalabalık bir kitle önünde çalacağı için heyecanlı olduğu gözleniyordu. Aslında 13.5 yaşına karşın katılıp derece aldığı yarışmalar ve okul orkestrasıyla çaldığı bir başka konçerto nedeniyle bir miktar sahne deneyimi biriktirmişti ama ciddi bir konserin solisti olmanın, yetişkinler için bile heyecan etkenini en azından başlangıçta devreye soktuğunu unutmamak gerekti.
Yağmur Tuna dinleyiciden “Bravo” nidaları arasında büyük alkış aldı ve selam sonrası kulise yönelirken önünü kesen şef Aykal, eliyle keman çalma hareketi yaparak geri döndürdü ve bis çalmasını sağladı. Yağmur bis olarak da şeytan kemancı lakabıyla ünlü N. Paganini'nin 24 Kaprisinden 8'ncisini seslendirerek sahneden ayrıldı.
Yağmur Tuna'nın önemli avantajları arasında, kemanı çok sevmesi, dengeli bir anne-babaya sahip olması, öğretmeninin özverili biçimde kendisini çalıştırması bulunuyor. İstikrarlı çalışmasını sürdürdüğü takdirde önümüzdeki yıllarda Yağmur'un adını daha çok duyabiliriz. Kendisi, yurtdışında katılacağı ustalık sınıfları ve iyi bir enstrümana kavuşması için ÇEV Sanat'ın destek listesinde bulunuyor. Umarım, kısa bir sürede dahi iyi ve yumuşak tınlayan bir çalgıya kavuşur.
Konserin son eseri, orkestralar için sınav niteleğinde olan, pek çok çalgının solistik özelliğinin sergilendiği R. Korsakov'un İspanyol Kapriçyosu'ydu. Geçirdiği küçük bir rahatsızlık nedeniyle, istediği kadar prova yaptıramayan Gürer Aykal'ın gene de en çok üzerinde durduğu eserin bu olduğunu anlaşılıyordu. Bakır ve tahta üflemeliler, vurma sazlar ve arp, sololarda iyi etkinlik gösterdi. Büyük alkışa karşılık, hangi bölümü yeniden dinlemek isteyeceğini salondakilere sordu, cevabı da “benim pek içime sinmeyen bölümü tekrar çalalım” diyerek kendisi verdi.
Genel anlamda orkestranın yüzü hayli gülüyordu. Çünkü seçim öncesi çoğunun içinde “Ya Büyükerşen Hoca istediğini sonucu alamazsa” endişesi vardı. Geçen dönem Belediye Meclisi'nde kırsaldan gelenlerle AKP çoğunlukta olduğu için Yılmaz Büyükerşen'e hayli çektirmiş, orkestranın da içinde olduğu kültür bütçesini kısmaya kalkışmıştı. Şimdi seçimde Büyükerşen'in başkanlığı yeniden kazanması, belediye meclisinde tek oy farkla da olsa çoğunluğun sağlanmış olması, belli ki orkestraya da moral vermişti.
Bu konserde Yılmaz Büyükerşen de dinleyiciler arasındaydı. Önce Gökhan Aybulus'un çiçeğini sundu. Yağmur Tuna'nın çiçeğini de, yetenekli çocuğumuzu kucaklayarak verdi. Arada kendisiyle sohbet ederken ilginç rastlantıyı anlattı. Kendi torunun adı da Yağmur Tuna imiş ve kemancı kızımızla aynı yaştaymış. Onun da kayak sporunda birincilikleri varmış. Büyükerşen, konserin sonunda da Gürer Aykal'ı kucaklayıp çiçeğini sundu.
Sonuç olarak, “Made in Eskişehir” konser güzel oldu, “Şehir Operası” binasından herkes memnun ayrıldı.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
13 Nisan 2019, Eskişehir / Ankara