Bu kez Bakanlar Kurulu “ulusal yas” ilân etmedi, Kültür Bakanlığı da devlet sanat kurumlarına “iptal edin” talimatları göndermedi ve CSO, 18 Şubat gecesi olağan konserini verdi. Ama üzerine düşeni de yaptı.
Müdür Altan Kalmukoğlu sahne önüne gelip şehitler için başsağlığı diledi ve dinleyiciyi saygı duruşuna davet etti.
Konserin önemi, iki Türkiye ilkseslendirmesinin, orkestranın iki üyesinin solistliğinde yapılacak olmasıydı.Şef, Emin Güven Yaşlıçam'dı, başkemancı sandalyesinde Bilgehan Erten oturuyordu.
İlk solist 9 yıldır CSO'nun fagot grubu üyesi olan Gökçen Girici'ydi (d.1985) Girici'nin solist liğinde bir konser geçen sezon da programda yer almıştı ama şimdi anımsayamadığım bir nedenden bu program değişmişti.
Girici eser olarak, Latin Amerika'nın önemli bestecisi Brezilyalı Heitor Villa-Lobos'un (1887-1959)
“Yedi Nota İçin Ciranda” başlıklı Fagot ve Yaylılar için Fantazi'sini seçmişti. Villa-Lobos'un özelliği ülkesinin halk müziklerini Avrupa klasik müziğinden beslenen bir yaklaşımla yorumlamasıydı. Klasik gitaristlerin gözdesi olan gitar için Prelüdleri ve “Bachianas Brasileiras” başlıklı 9 süiti, ikibini aşkın bestesi arasında önde gelenlerdir. Bestecinin “ciranda” adlı bir çocuk oyunundan esinlenerek yazdığı, yaklaşık 11 dakika süreli, icrada etkili bir kıvraklık isteyen parçayı Gökçen Girici bellekten seslendirdi. Bir bütün halinde çalınan ama yapısında üç bölüm algılanan parçada yer alan kısa kadansı ve orkestrayla birlikte seslendirdiği uzun soloları Gökçen Girici başarıyla seslendirdi.
Sahnedeki ikinci solist, orkestranın flüt grubu üyesi Sibel Ayhan Bayer'di (d. 1979) Seçtiği eserin ilginç yanı, bir Fransız bestecinin flüt-piyano için yazdığı parçanın bir Türk besteci tarafından orkestra uyarlamasının yapılmış olmasıydı.
Paris Konservatuvarı'nda müdür ve kompozisyon hocası olarak görevliyken, 1944'de Andre Jolivet'den (1905-1974) düzenlenecek flüt yarışması için özel bir parça istenir. O da, flütçülerin kıvraklıklarını ve ton becerilerini gösterebilecekleri virtüoz bir parça yazar. Adı “ Linos'un Şarkısı”dır. Kim bu Linos diyecek olursanız, kara kaplı kitap, bunun eski Yunan'da söylenen bir yas müziği, yâni bir tür ağıt olduğunu yazıyor. Bu yarışma parçasını, kendisi de pek çok kompozisyon yarışmasının birincisi olan verimli bestecimiz Doç. Mesruh Savaş (d. 1978), özellikle bazı vurma çalgıları da kullanarak orkestraya uyarlamıştı. Eserin özgün halini hiç dinlememiş olmama karşın, uyarlamayı ilgiyle dinlenebilir nitelikte buldum. Sibel Ayhan, özgün bestecinin özellikle yazdığı teknik zorluk içeren pasajlarda ajilitesiyle dikkati çekti, elindeki altın alaşımlı flütle ton güzelliklerini de sergiledi.
Ama yer yer, orkestranın flütü bastırdığını gördük. Belki besteci de durumu fark etmiştir ve sonraki seslendirmeler için önlemini alacaktır.
Besteci Mesruh Savaş da konserde orkestra partilerini yazdığı eserin ilk seslendirilişi dinledi. Ama şef Yaşlıçam'dan herhangi bir işaret gelmediği için dinleyiciye oturduğu yerden dahî selamlama olanağı bulamadı.
Kuvvetli ve kesintisiz alkışlarla birkaç kez selama çıkan Sibel Ayhan, Başar Can Kıvrak'ın piyanosu eşliğinde şehitlere ithaf olarak J.S. Bach'tan(1685-1750) bir “arioso”yla dinleyicinin alkışlarına karşılık verdi.
CSO'yu kendi içlerinde yer alan değerlere solistlik olanağı tanımasından, Gökçen Girici ile Sibel Ayhan Bayer'i de seçtikleri eserler ve iyi icralarından ötürü kutluyorum.
Konserin ikinci yarısında ise W. A. Mozart'ın (1756-1791) yanında önceki senfonilerinin notaları olmadığı için zorunlu olarak üç gün içinde yazıp yönettiği “Linz” başlıklı Do Majör 36. Senfonisini dinledik. Ama konser salonundan Talat Paşa Bulvarı'nın çamurlu kaldırımına çıkarken kulağımızda ilk kez dinlediğimiz iki eserin etkileri dolaşıyordu.