Dokuz yıldan bu yana, Ankara’da ilginç bir uluslararası festival düzenleniyor: “Dinçer Özer ile Uluslararası Vurmalı Çalgılar Festivali”. Bu festivali önemsiyorum, çünkü vurmalı çalgılardan oluşan toplulukların yarattığı müziğin, festivallere adını verecek kadar değerli olduğunu vurguluyor.
İnsanoğlu müzik yapmaya ritmik hareketlerle başladı. Ezgi ve çalgılar çok sonra geldi. Müzik tarihi boyunca ritim ve ritmik çalgılar, müzik sanatının “olmazsa olmaz”ı özelliğini korumuştur. Ayrıca, vurmalı çalgılar, eğitsel yönden önemli bir işlev görüyor: Özellikle okullardaki genel müzik eğitimi ile amatör planda yapılan müzik eğitiminde vurmalı çalgılar, telli (yaylı) ve üflemeli çalgıların yanında çok daha kolay uygulanabiliyor ve bu yönüyle de geniş biçimde yaygınlaşıyor.
Ankara’da düzenlenen vurmalı çalgılar festivali, kısa sürede “uluslararası” özelliğe kavuştu. Festivale bu yıl da İtalya, Fransa ve Portekiz’den topluluklar geldi. Dört gün boyunca on bir topluluğun konser verdiği etkinliklere Yenimahalle Belediyesi kucak açmıştı (yine sağ olsun!).
Türkiye’den katılan topluluklar ise genellikle okulların adını taşıyordu. Festivalin gövdesini oluşturan bu okulların adları ve programda yer alan etkinlikleri şöyle sıralanmıştı:
- Bursa Yunus Emre Ortaokulu Sinevizyon Ritim Gösterisi.
- Dinçer Özer Vurmalı Çalgılar Topluluğu (Soner Özer ve Emre Günay’ın katılımıyla).
- Vibrafon dinletisi (İtalya).
- Balıkesir Kepsut 125. Yıl Yatılı Bölge Ortaokulu.
- Paris Gana Ritim Topluluğu (Fransa).
- Adana Yüreğir Atakent İMKB Meslekî Teknik Anadolu Lisesi.
- Pulsat Vurmalı Çalgılar Topluluğu (Portekiz).
- Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Ritim Topluluğu.
- Adıyaman Merkez Fevzi Çakmak Ortaokulu.
- Hacettepe Üniversitesi Tımbıka Ritim Topluluğu.
- Ankara Vurmalı Çalgılar Festivali 160 kişilik Davul Orkestrası
Festivalimiz, dört gün boyunca tam bir sanatsal disiplin ve coşkuyla sürdü. Göze batan olumsuz hiçbir noktaya rastlanmadı. Yalnızca değerli bir dostumdan şöyle bir eleştiri iletildi bana:
“Bu festivalin adını yadırgadım: ‘Dinçer Özer ile Uluslararası Vurmalı Çalgılar Festivali’ yerine, bu festivalin kurucusu olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın en kıdemli vurmalı sanatçısı olarak tanıdığımız Dinçer Özer’i “sanat yönetmeni” olarak belirtmek daha yerinde olmaz mıydı?”