11 Haziran 2016 Cumartesi günü, Ankara’nın OR-AN semtindeki CAKA (Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları)nın keman dinletisini dinlemek üzere, kapıya kadar gelen bir arabaya bindiğimde, arkada bir kenara büzülmüş bir dostumu gördüm. Bu bay, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın uzun yıllar başkemancılığını yapmış olan ve dünyanın en alçakgönüllü insanları arasında bulunan çok değerli keman sanatçısı dostum Oktay Dalaysel’di. Onu görünce sevindim, ama durun, şoförümüz, eski bir dostumuzu daha almak üzere Çankaya’nın adını bilemeyeceğim bir sokağında bizi beklemekte olan Ömer Can’ı da arabaya buyur etti. Bildiğiniz gibi Ömer Can, Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nın uzun yıllar başkemancılığını yapmış değerli bir keman sanatçısı ve “Gazi Eğitim Müzik Bölümü”nde yıllar yılı keman öğretmeni yetiştirmiş bir keman eğitimcisidir. Saymakla bitmeyecek sanatsal vasıfları olan Ömer Can 1934 doğumlu, ben 1935 doğumlu, Oktay Dalaysel ise 1938 doğumlu gençler olarak CAKA’nın konser mekânı bir apartmanın zemin katındaki dairenin salonuna girdik. Burada, sıra sıra dizilmiş iskemlelerin en önündeki sıraya oturttular bizi. Baktım ki oraya bizden önce gelmiş müzikçi eski dostlarım da vardı: Ali Uçan, Suna Çevik ve Cihat Aşkın!
Konser, ya da bu konserle ilgili eksiksiz her şey, değerli bir keman eğitimcisi olan Semra Fayez tarafından hazırlanmıştı ve “Ankara CAKA Keman Topluluğu” adlı kalabalık bir keman grubu tarafından Bocherini, Bach, Dvorak ve Tanburî Cemil Bey’den birer parçayla başladı. Tahminimde yanılmıyorsam, 4 yaştan 34 yaşa kadar kemancılardan oluşan bu topluluğa, yarım kuyruk yepyeni bir piyanoda Meral Mete adlı genç bir eğitimci kızımız eşlik ediyordu. Keman grubunun seslendirdiği parçaların ardından, solo eserlere geçildi. Eserlerin adlarını ve bestecilerini mi soracaksınız? Hayır! Çok daha önemli olan bir şeyi yazacağım! CAKA’nın 4-14 yaş arası keman sanatçılarının adlarını:
Himerisa Tayyar, Dicle Nefes Atabaş, Aşkın Bora Atay, Ada Çubukçu, Irmak Genç, Beren Yurtseven, Bengisu Başar, Melisa Bayrakçı, Vedat Türer, Neris Ağılar (Neris yazılmış, ama Nergis olabilir; ben “yazılan”ı esas alıyorum), Bilgesu Aydın, Berna Keklikçi, Eren Can Alisbah, Elif Sadıkoğlu, Janserey Aliç, Sinemis Kaya, Yarkın Doğan.
Böylece konserin ilk yarısı bitti, (yani çay-pasta molası).
Konserin ikinci yarısı, sadece altı aylık eğitim görmüş kemancılardan oluşmuş başka bir topluluğun seslendirdiği eserlerle başladı. Sonra yine solo parçalar yorumlayan keman sanatçıları, birer birer “sahne aldı”! Ben o küçücük kemancılara bakarak ağlamaktan helâk olmuş vaziyetlerdeyken not falan tutamadım. Neyse ki elimdeki ANKARA CAKA 2016 YIL SONU KONSERİ adlı programda o gün sanatını dinleten kemancıların adları yazılmıştı. Aktarıyorum:
Doğa İpek Sayın, Alara Özmay, Nefes Karahanoğulları, Mete Serdar Akbulut, Asya Emekçi, Cankat Kozan, Pamir Büber, Nefes Karahanoğulları-Ali Bilici, Esat Türer, Aşkın Bora Atay, Sinemis Ada Aliç, Ceyda Özeser, Azra Başar, İdil Çitil, Yarkın Doğan, Himerisa Tayyar (o gün ikinci kez “sahne alan” bu sonuncu isim, üç buçuk ya da dört yaşında görünüyordu).
İlginç bir noktayı daha belirteyim: Keman çalan irili ufaklı çocukların arkasında, yaşlı değilse de yine keman çalan koskoca kadınlar ve adamlar da vardı. Meğerse onlar velîlermiş! Çocukların anne ve babaları! Onlar da kemana başlamış! (Böyle şeyler görünce bir an için “Türkiye kurtulur mu acaba?” diye düşünmez miyim?)
Konserde yer alan 20 küsur yabancı bestecinin adlarını saymaya gerek var mı? Okurlarım, onların hangi besteciler olduğunu nasıl olsa tahmin eder. Ama bütün bu ünlü yabancı besteciler arasında, yalnızca bir Türk besteci ve onun 7’den 70’e bilinen iki eseri vardı ki, belirtmem gerek:
Fazıl Say’ın “Nazım”ından bir parça ve “İstanbul’da Kış Sabahı”…
*
Değerli okurlarım, en başından en sonuna kadar duygulanıp sessizce ağlayıp durduğum bu konser dolayısıyla asıl belirtmem gereken, “CAKA” olgusu ve CAKA’nın mucidi Cihat Aşkın adlı yeğenimdir. Onlar, başka bir yazının konusu.