12 Kasım akşamı, Bilkent Konser Salonu’nda her yönüyle mükemmel bir konser dinledik. “Atatürk’ün anısına” başlığıyla sunulan ve bu başlığa çok yakışan program, Ankara’nın olgun dinleyicisinin arayıp da sıkça bulamadığı cinstendi: Bilkent Senfoni’nin sunduğu program, çağdaş müziğin stil ve tekniklerinden oluşuyordu: Fransız besteci Henri Dutilleux’nun (1916-2013) “Tamamen Uzak Bir Dünya” başlıklı viyolonsel konçertosu, genç bestecimiz Dr. Füsun Köksal’ın dünyada ilk seslendirilişi olan “In par_en_thesis” adlı orkestra eseri ve yine bir Fransız besteci olan Albert Roussel’in (1869-1937) “Baküs ve Ariane” adlı orkestra süiti.
Öncelikle dinleyicimizi kutlamak istiyorum: Bütünüyle çağdaş bestecilerin eserlerini içeren bu tür bir programı beğeniyle dinleyen ve yorumlanan eserlerin tadını uzun alkışlarla çıkaran dinleyicimiz, genç orkestra şefi Julien Masmondet’nin ve yine genç bir viyolonsel sanatçısı olan Jean-Guihen Queyras gibi üstün bir yeteneğin de dikkatini çekmekle kalmadı, Queyras salonu dolduran bu coşkulu müziksever kitleye seslenerek iki kez konuşma yapmak gereğini duydu.
Bana kalırsa asıl kutlanması gereken, böyle bir konser programını hazırlayan Bilkent Senfoni’nin müzik görgüsü ve bilgisi yüksek yönetici arkadaşlardadır. Julien Masmondet gibi duyarlıklı, genç ama deneyimli bir orkestra şefinin yanı sıra, Queyras gibi bir çello sanatçısını Ankara’ya getirip bize tanıttığı için onlara bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Üçüncüsü, orkestramızı yürekten kutlamak isterim: Çağdaş bestecilerin eserlerinden oluşan değişik bir programı sadece yetkinlikle değil, hem kolaylıkla hem de zevk alarak yorumladığı için!
Bu programı orkestranın provalarında hazırlayan şef Masmondet’nin özgüvenine, müzikal kavrayışına, alçakgönüllü ve incelikli kişiliğine hayran kaldığımızı söylemeliyim.
*
Kısa da olsa programda eserleri yer alan besteciler üzerinde durmak istiyorum:
Henri Dutilleux, Paris Konservatuvarı’nı Paul Busser, Jean Galon ve Noel Gallon’un öğrencisi olarak bitirmiş, 1938’de Roma Büyük Ödülü’nü kazanmıştır. Paris Radyosu’nda yirmi yıl program müdürlüğü yapan besteci, 1961’de Ecole Normale de Musique’de kompozisyon profesörü olarak görev almış, bu yıllarda bestecimiz İlhan Baran’ın hocası olmuştur. 1967’de “Ulusal Büyük Ödül” ile onurlandırılan Dutilleux, belli bir besteciler grubuna ya da akıma bağlı kalmamıştır.
Genç bestecimiz Füsun Köksal’ın bir eserini ilk kez dinledim. Çağdaş müzik kültürünü iyi özümsemiş bir besteci izlenimi bıraktı bende. Dinlediğimiz “In_par_an_thesis” adlı eseri için kendisi şöyle diyor:
“Bu eserim, günlük hayatın içinde kaybolduğumuz kaotik, gürültülü yığınlardan oluşan ve kendini kontrolsüzce üreten, ancak bütün bunlara rağmen içerisinde var olmak zorunda olduğumuz günümüz hayatına dair bir yorum içerir. Etimolojik olarak “yanına ekle / koy” anlamına gelen par-en-thesis kelimesi, bu durumda az da olsa hayatı oluşturan detayları fark edebildiğimiz ve birey olduğumuzu hatırlayabildiğimiz sessizliği parantez içerisinde dinleyiciye hatırlatmayı amaçlar. Bu anlamda eser, ses ile sesin yokluğunu, enerjik ve tekrara dayalı mekanik hareketlere dayanan bölmeler ile gerçek dışı geniş zaman ve mekânda salınan tekil durumları karşı karşıya getirir.”
Albert Roussel, tanınmış eserlerini 50 yaşından sonra bestelemiştir. Önceleri Fransız izlenimcilerinden etkilenen Roussel, arayışını sürdürdüğü uzun yıllar sonunda kontrpuan yazısına dayanan egzotik ve mitolojik bir özgün stil geliştirmiştir. Eserlerinde çeşitli anlatımları kullanan bu yeni klasikçi bestecinin sahne için, orkestra için, oda müziği ve piyano için çok sayıda eseri vardır.
(Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan)