Bu yazıyı, Güney Amerika müziğine yakınlık gösteren bir kuruluşumuzun verdiği ödev olarak yazıyorum: Modası çoktan geçmiş Jamaikalı bir pop müzikçi, söz yazarı ve gitarcı olan Bob Marley için ne yazılabilir? 1970’lerde Marley’in müziği, Avrupa’nın doğusundaki Türkiye’ye kadar uzandığına göre, bizim de söyleyecek birkaç sözümüz olmalı düşüncesiyle bu kuruluşumuza “Peki” dedim.
Marley’nin öncülük ettiği “Reggae” denen bir tür “rock” stili, 1970’li yıllarda dünyanın birçok ülkesinde yaygınlaşmış, bu arada Türkiye’ye de ulaşmıştı. Ben bu yıllarda İstanbul’da reggae müziği eşliğinde dans eden gençleri ilk gözlemlediğimde, ritmik harekete uyarak uygulanan bu dansı garipsemiştim: İleri geri sallanmaktan oluşan bu popüler dans, bana çok basit görünmüştü.
Peki, batı dünyasında yeni çıkan popüler müziklerin ve dansların, bu arada özellikle reggae’nin Türkiye’de sınırlı da olsa benimsenip yaygınlaşmasının kökeninde hangi nedenler vardır dersiniz? Birinci neden şudur: Türkiye’de nüfusun önemli ve uyanık bir kesimi olan küçük burjuva çevreler, batı dünyasından gelen yeni moda her tür esintiye açıktır. Hele o yeni moda esinti, halk müziği kökenli dans öğelerini taşıyorsa, bizim söz konusu gençlerimiz, bu özelliği kolaylıkla kendinden sayar. Dikkat edelim, Jamaika’da özgün bir müzik ve dans olarak doğan reggae’nin karakteristik özelliği, ritmik harekette yer alan aksatımlar ve aksanlardır. Reggae, Avrupa müzik kültürüne bu nedenle uzaktır; bu yüzden de Avrupa’da pek yaygınlaşmamış, ancak İngiltere ve ABD’de geniş ilgi görmüştür.
Reggae’nin “önde gelen temsilcisi” Bob Marley’di (1945-1981). Otuz altı yaşında yaşamdan ayrılan bu pop müzikçi, gençlik döneminde yaşadığı Kingston’da küçük bir müzik dükkânı açmış, burada ilk şarkı denemelerini kayda geçirmiştir. Aynı yıllarda Habeşistan’ın “İmparatorlar İmparatoru” Haile Selasiye’nin “Rastafarian” adlı tarikatine bağlanan Marley, (İmparatorun asıl adı Ras Tafari’ydi), bestelediği reggae parçalarının sözleriyle mistik inancını birleştirmiştir.
Bu yönüyle Bob Marley, yüzyıllardır Anadolu’da yaşayan “Saz şairleri” geleneğinin “gezgin şair-müzikçileri”ne benzetilebilir mi? Gençlerimiz, Bob Marley’e bu benzerlikten dolayı mı yakınlık göstermişti? Üstelik, söz konusu saz şairleri geleneğinin mistik bir yaklaşımı da vardı. Dahası, kimi 20. yüzyıl saz şairleri, bu geleneği 20. yüzyılın güncel olayları ve kişileriyle birleştirmişti…
Türkiye’de reggae’ye yakınlık göstermenin gerekçesi olarak bütün bunlara ben kocaman bir “HAYIR” diyorum. Çünkü rock müziğinin, Türkiye’nin geleneksel müziğine çok uzak olduğu açıktır. 1950’lerden başlayarak İngiltere ve Amerika’da büyük bir çıkış yapan rock müziğiyle bizim geleneksel müziklerimiz birbirine nasıl benzetilebilir? Marley’in Türkiye’ye en yakın tarafı, Jamaika’nın halk müziği ve halk danslarından yararlanmasıdır. Aslında, bütün halk müziklerinin benzer tarafları vardır. Oğlum Fazıl Say, 20. yüzyıl saz şairlerinden Âşık Veysel’in “Kara Toprak” adlı eserinden esinlenerek piyano için bestelediği parçanın, doğunun da doğusunda bulunan Çin’in kuzeydoğusundaki Uygurlar tarafından olağanüstü alkış aldığını anlatmıştı. Bu alkışın nedeni, herhalde söz konusu piyano parçasının “makamsal” olmasıydı. Ortak payda, doğu müziklerindeki benzer makamsal müzikti.
Öyleyse Türkiye’ye göre, batının da batısındaki Jamaika rock müziğinin Anadolu’yla ne ilgisi olabilir?
Söyleyeyim: Bizim küçük burjuvazi, Jamaika’da doğan pop müzik stillerini izleyecek kadar marifetlidir. Onların sayesinde bir zamanlar Bob Marley’i de dinledi gençlerimiz ve dans etti.