11 Şubat 2024 günü bir büyük değerimizi daha yitirmenin acısı içinde kaldık; Usta Yazar Füruzan’ı yitirdik.
Füruzan ilk kitabı Parasız Yatılı'yla 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazandı. 12 Mart dönemini anlattığı ilk romanı 47'liler ile 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü kazandı…
Savrulan, yitimlere uğramış kentsoylu insanları, yoksulluk ve yalnızlıkla savaşan kadın ve çocukları, özlem içindeki göçmenleri, güzel zamanların hasretini işledi. İnsanlarını, yazın kişiliklerini çok sevdi. Çok önemlidir; sevmek. Hep sevgiyle, duyarlıkla yaşadı Füruzan.
1975'te Batı Berlin' e çağrıldı ve orada bir yıl kalarak işçilerle ve sanatçılarla röportajlar yaptı. Eserleri birçok yabancı dile çevrildi. Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü (1982, Volk und Welt Verlag) adlı antolojisini ve Die Kinder der Türkei (1979, Kinderbuch Verlag) adlı çocuk kitabını ise Doğu Berlin'de konuk kaldığı süre içerisinde hazırladı. 1988-1990 yıllarında çektiği Benim Sinemalarım filmi 1990'da Cannes Film Festivali'nin "Eleştirrnenlerin 7 Günü" ve "Altın Karnera" dallarından çağrı alarak; 158 film arasından seçilen 8 filmden biri olarak gösterime girdi. 1991 'de Uluslararası İran Fecr Film Festivali'nde, Uluslararası Jüri'den "En İyi İlk Film Jüri Özel Ödülü"nü kazandı. 1991'de Tokyo Uluslararası Film Festivali'nde seçilen "En İyi On Asya Filmi" arasında yer aldı.
Füruzan’ı bir yanıyla, bir an da olsa Leyla Erbil’e benzetirim. Öylesine ağırbaşlı, ilkeli, yazdı, yaşadı. En ufak bir tartışmalı, kuşkulu yan bulamazsınız anlayışında, yaşamında. Sevgili Ustam Mehmet Zaman Saçlıoğlu güzel yazmış Füruzan ile dostluğunu. Keşke daha sık arasaymışım, diyesi. Doğru, insan bu duygudan kurtaramaz kendini yitim karşısında. Günümüz genç yazarlarına çok seçkin örnektir. Kadın-erkek yazardan önce yazardı, aydındı.
Yazmadan yapamayacağım; Füruzan Cumhuriyetin kazanımlarının değerini bilinçle bilen aydın olduğu gibi, Türk solunun, yayılmacılık karşıtı, yurtsever devrimci savaşımın da yazarıydı. Bunu vurgulamazsak çok eksik kalır.
Yapıtları sinemaya yatkın, görsellik yanı güçlü yapıtlardır. Bu nedenle olacak, sinemaya çok başarılı uyarlandı. İzleyici ya da okura her zaman çağrışım alanı bırakıldı. Şu da gerçek ki o yılların okuru-izleyicisi bilgiliydi.
İlk anda kalıp söz gibi gelir ama gerçektir; Füruzan yapıtlarıyla her an yaşayacak. Onu daha iyi anlayacağız. Geleceğin dirilecek olan Türk yazınına da öğretmenlik edecek. Kesin.
Hele ilk okura ulaştığı dönemde “Füruzan fırtınası” denmiştir etkisine. Mehmet Fuat özellikle ilgilenmiştir. Sanırım Yeni Dergi söyleşiler yapmıştı. Her yapıtı ayrı olaydır. Çalakalem kitabı yoktur. Pek üzerinde duruldu mu, bilmem. Balkan Yolcusu-Bosna Hersek, Makedonya, Bulgaristan, Yunanistan adlı yapıtı bir başyapıttır. Açıkça vurgulamalı, Balkan Yolcusu okunmadan bu konu üzerine kimse söz söylemesin.
1980 yılında J. B. Tito öldü. Balkanlar bir anda karıştı. Öldürümler başladı. Daha bir gün önce komünist olduğunu söyleyenler, bir anda faşistleşti, dindarlaştı. Bunların başında ise S. Miloseviç gelir. Bu kitap tanıklık, söyleşi, gezi, röportaj, tarihsel belgedir. Keşke içerdiği tanıklıklar, anlatılanlar eskiseydi, güncelliğini yitirseydi. Ne ki gerçek bu değil, tersi. Irak’ın, Suriye’nin, Libya’nın başına getirilenler benzer değil mi?
Bu bir anda türedi faşistler (onlar nasyonalist diyorlar kendilerine, Hitler’i çok beğeniyorlar…) elbette Tito’yu sevmediler. Tito birleşik Yugoslavya’yı, insanca sosyalist düzeni kurdu. Hiçbir halka yakın-uzak durmadı. Hırvat olduğunu söylemedi. Ne ki Batı’nın propaganda makinesi Tito’yu da kötülemenin bin yolunu uyguladı.
Gezi anlatımları boyunca eski kuşak insanlar çok aydın ve Tito dönemini özlemle anıyorlar. Gençler ise genellikle bağnaz ve dinci-Türkçü. Diğer halklar da aynı. Tito dönemindeki kooperatifleşme uygulaması ve diğer dizgeler nedense bizim Türkleri “anavatan”a kaçırıyor. Özel dönemidir aynı zamanda. İşsizlik kalmamasına, gelirlerin çok iyileşmesine, eğitim-sağlık vb. hizmetlerin devletçe nitelikli karşılanmasına karşın özellikle Türkler paylaşmaya hoş bakmıyorlar.
Türk Tahir Öğretmen anlatıyor:
“Tito Rus sistemiyle ilişkisini kesti. Kooperatifçilik başladı. Ürününü kooperatifiere satabilirdin: Zorla da değildi bu. Tito herkesin anadiliyle okullar açtırdı, eğitimde çok çok ilerleme oldu. Altı milleti tanıdı Birleşik Yugoslavya, altı cumhuriyeti. Okullardan çıkan yetişmiş kadrolara iş sağlandı, fabrikalar işçilere iş sağlamak için yerlerini genişletti, kimse işsiz kalmadı. İşçinin ücreti ona yeterdi. Ben kendimden örnek vereyim. O yıllarda maaşımla yerdim, içerdim, gezerdim. Artardı da ... Şimdi maaşım bir haftada biter. Ayda 1000 mark alıyorum. Allah var üstümüzde, yalan konuşamam. Bizler dayanışmaya bir miktar da ayırırdık üstelik. Dayanışmada yeni bir bina yapıldığında evi olmayan öğretmene verilirdi bu. Bizler de o binaya ne kadar katkı vermişiz diye bakar, onurlanır, sevinirdik İşçi konseylerimiz vardı. Onlar da aynı dayanışma içindeydiler. Şimdi neler olacak bilmiyorum; bulanık sulardayız, etraf toz duman ... (…)
Bizimkiler kolektiflikten ürktü. Dediler ki, 'Benim iyi yerlerimi alıyor, kötü yer veriyor.' Bence öyle bir şey yoktu. Alışık değildiler bu eşitliğe, paylaşmaya. Gidiyoruz deyip anavatana gittiler. Şimdi ikinci dönem başladı. Çok kötü günler yaşıyoruz, savaş yanımızda. Günlerce uyumadık biz, (Füruzan, 2001: 80)*
Batı, önce her yönden destekledikleri ayrılıkçılığı, kıyımlar başlayınca baş başa bırakıp uzaktan izliyor. Kendi yol açtığı büyük beladan insanları korumuyor, kurtarmıyor. En bilinen örneği Hollandalı askeri birliktir…
Ve gerçek görülene dek her köşe başında oluşan kıyım gömütlükleri, sakat kalanlar, aç kitleler…
Halk hata yapabilir, yanlış ruh durumlarına sürüklenebilir ama bilinçli, sağduyulu olmak, halkların kıyımlara uğramaması için uyarmak, doğru öngörülerde bulunmak aydının işidir, görevidir.
Işıklar içinde uyu Füruzan. Yer incitmesin. Başımız sağ olsun.
Yapıtları Öykü: Parasız Yatılı (1971), Kuşatma (1972), Benim Sinemalarım (1973), Gül Mevsimidir (uzun öykü, 1973), Gecenin Öteki Yüzü (1982), Sevda Dolu Bir Yaz (1999); Roman: 47'liler (1974), Berlin'in Nar Çiçeği (1988); Röportaj: Yeni Konuklar (1977); Gezi: Ev Sahipleri (1981); Balkan Yolcusu (1994); Oyun: Redife'ye Güzelleme (1981); Çocuk Kitabı: Die Kinder der Türkei (1979, "Türkiye Çocukları"), Şiir: Lodoslar Kenti (1991).
*Füruzan, Balkan Yolcusu, YKY, 2001.
(YKY Yayınlarından yararlanılmıştır.)
GÜNAY GÜNER
16 Şubat 2024, Ankara