Hem iç düşmana, sultan ve ordusuna hem de işgal ordularına karşı binbir güçlükle kazanılan savaş sonucunda, Bilge Önder Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde kurulan Cumhuriyetimiz 100 yaşında. İlk on beş yıldan sonrası Türk Devriminden öç alan yönetimlerin elinde içi tümüyle boşaltılsa da kazanımlarımızın hâlâ yok edilemediği açıktır.
Bizim 100 yaşını andığımız, pek ses çıkmasa da kutladığımız Cumhuriyetimiz, Yunanistan’da Küçük Asya Yıkımının 100 yılı olarak anılıyor. Bu bağlamda Yunanca yeni basımı yapılan çok ilginç bir romandan söz etmeliyim: Panos Karnezis’in Türkçeye Günahlar Labirenti adıyla çevrilen (Çeviren Burçe Kaya, Literatür Yay., 2005, The Maze, günahlar sözcüğü neden eklenmiş anlayamadım), yapıtı.
Yayın şöyle tanıtılmış kapağında:
“Kaybedilmiş bir savaşın ortasında, morfin bağımlısı çaresiz bir komutan, savaşa karşı umutsuzca mücadele eden bir subay, inancıyla aklı arasında sıkışıp kalmış bir peder ve aşk mağlubu Fransız fahişe, Anadolu'nun ücra bir kasabasında kader birliği eder.
Aslında her şey 1922 yılında, dağılmış bir halde geri çekilen bir Yunan tugayının çölde sıkışıp kalmasıyla başlar. Peşlerinde işgalin intikamını almak için onları kovalayan Türk ordusu, başlarında mitoloji ve morfin düşkünü bir komutan, yüreklerinde ise kendilerine bile hesabını veremedikleri bir katliamın acısı vardır. Onlar için tek kurtuluş yolu çorak toprakları geçip denize ulaşmaktır. Bu arada garip bir kasabaya varırlar ve asıl trajedi de işte burada başlar...”
Kuşkusuz bu açıklama çok genel. Karnezis çok zor bir işi başarmış; güçlü simgeler kurmuş. Yunan yazını simgeleyen ustalardan süzülüp gelen birikim yansıyor yapıta. Nikos Kazancakis, Yannis Ritsos, Yorgo Seferis… Roman yer yer şiirsel imgeler yüklü. O denli kurgusu var ki bir an Dino Buzzati’nin Tatar Çölü’nü çağrıştırdı.
Romanın girişinde Yunan Ressam Giorgio de Chirico’dan bir alıntı var:
“Güneşin altında yürüyen bir adamın gölgesinde, gelmiş geçmiş tüm dinlerde olduğundan çok daha fazla sır vardır.”
Yine başta Karnezis’in Tarihsel Not’u var ki nesnelliğine saygı duymamak olanaksız. Karnesiz İngilizce yazıyor; Yunancaya çeviriyor. Yunan ulusçu anlayışını dikkate alması gereğini göz ardı etmemek gerekiyor.
“Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinin yaşanmakta olduğu 1919 yılında, bir Yunan keşif gücü yerli Yunan Halkını Türk çoğunluğun düşmanlığından korumak amacıyla Anadolu’ya çıktı. Asıl amaç, güçlü bir Yunan azınlığın yaşamakta olduğu Osmanlı’ya ait Akdeniz kıyılarını, Yunanistan’a ilhak etmekti. Yunan işgali, durumun Türkler lehine döndüğü 1922 yazına kadar sürdü. Kısa sürede bozguna dönüşen yoğun bir saldırının ardından Yunan ordusu, düzensiz bir şekilde kıyıya doğru sürüklenerek Anadolu topraklarını terk etti.”
Romanda güzellenen, idealize edilen hiçbir Yunan kişilik yoktur. Giderek yaptıkları kıyımın duyunç (vicdan) acısı zaman zaman duyumsanır. (Kimi “aklıbol” Türkiyeli aydınımsıların kabul etmekte kararlılıkla direndikleri kıyım (katliam) gerçeğini Karnezis dürüstçe konu ediyor, işliyor. Labirent’in düşünsel (felsefi) sorgulaması belli ki donanımına dayanıyor. Çok doğal ve doyurucu bir yapıda ilerliyor. Rahip gerçekler karşısında çaresiz kalmaktadır. Komünist subay ve onbaşı kuşuna dizilir. Kötülüğün bulaşmadığı iki asker… Ve Fransız fahişe ile yardımcıları. Trajik olanla ironik olan dengeleniyor. Yunan ordusu içinde işgale karşı gizli propaganda yapan, savaşmak istemeyen komünist askerlerin idam edildikleri bir gerçektir. İdam edilen iki yüzden çok komünistin (böyle bir toplu idamın belgesi bulunamasa da) şiirini yazdı Tuğrul Keskin. "Yaşasın İsyan / Zito i Epanastasis." Romanda bu idamın yer alması öldürülme savını güçlendiriyor. Türk köylerinde, kasabalarında, kentlerinde yapılan kıyımlar Türk Tarih Kurumu yayınları içinde olmak üzere, belgelidir. İzmir’i de kaçarken yakarlar…
Günahlar Labirenti’nde kurgulanan birçok kişilik (karakter) var. Tümü dengeli, akıcı bir akış içinde işlenmiş. Kitabın sonunda denize ulaşılıp ulaşılmadığı belirsizdir. Bunun kararı okuyucuya bırakılmış gibidir.
1967 doğumlu Panos Karnazis 31 yıldır Birleşik Krallık’ta yaşıyor. Kısaca da olsa söyleştik. Dostluğumuzu sağlayan içtenlik, saygı, sevgi dolu bir kişi.
Labirent’te trajik ve ironik olanlar iyi dengelenmiştir. Felsefe yoğundur. Simgeler güçlüdür. Komünistler, idamlar, katliamlar... Labirent çok iyi roman. Klasikler gibi.
Panos Karnezis - Nazik ve cömert sözleriniz için teşekkür ederim Günay. Kitabı beğendiğinize çok sevindim. Sanki çok uzun zaman önce, yirmi yıl önce yazmış gibi hissediyorum... Ve daha da önemlisi, sanki bir başkası tarafından yazılmış gibi hissettiriyor - belki de öyleydi. Sanırım o zamandan beri hem bir insan hem de yazar olarak çok değiştim.
Sevgili Panos çok samimisiniz. İyi kitaplar ve yazarları arasında her zaman bu gerilim vardır. Çok objektifsiniz. İnsanlığın buna ihtiyacı var. Çok teşekkür ederim. Unutmadan, İngiltere'de mi yaşıyorsunuz?
Panos Karnezis - Kitabım hakkında yazdığınız sözler için teşekkür ederim. Evet, 31 yıl önce İngiltere'ye taşındım. İngilizce yazmaya başladığım yer burası (kitaplarımın Yunanca baskılarını kendim çeviriyorum). Şimdi Londra'da yaşıyorum.
Çok teşekkür ederim Sevgili Panos. Görüştüğümüze çok sevindim. Yazım yayımlandığında size göndereceğim. Dostlukla.
GÜNAY GÜNER
30 Ağustos 2023, Ankara