Âşık Veysel, gerçek adıyla Veysel Şatıroğlu… Türk halk ozanlığı geleneğinin büyük adı. Artık dünyaca tanınıp seviliyor. “UNESCO 41. Genel Konferans kararıyla 2023 yılı için ülkemizin önerisi Azerbaycan, Macaristan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Makedonya, Ukrayna ve Özbekistan’ın desteğiyle Âşık Veysel’in Vefatının 50. Yıl Dönümü UNESCO Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri Programına alınmıştı. Ayrıca, 2022 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü “Vefa” dalında Âşık Veysel’e verilmişti”
( https://www.unesco.org.tr/Home/AnnouncementDetail/6070 ).
Âşık Veysel, yurdun diğer tüm aydınları gibi çağının insanlık kaygılarını işlemiş, dert edinmiş. 25 Ekim 1894’te doğmuş, 21 Mart 1973’te yaşamını yitirmiş. 79 yaşındadır aramızdan ayrıldığında. Çocukluğu da yetişme yılları da çok çilelidir. Görme yetisini, geçirdiği sayrılık sonucu yitirir. Karanlık ve yalnız dünyasını renklendirir umuduyla, babasının Veysel’e saz alması ulusa başlıbaşına büyük bir yeteneği kazandırır. Baba bu gerçeği o günden gçrecek değildir. Ne ki burada içine doğulan bir kültürün olumlu etkisini kavramamak olanaksızdır.
Veysel âşıklık yolunda gün geçtikçe ilerler. Bu satırların yazarının köyü Erzincan-Bırastik- Söğütözü köYü de içinde olmak üzere yurdu adım adım gezer, insanlarına konuk olur. Onu bulan, duyuran, tanıtan Ahmet Kutsi Tecer’dir. Geçen yıllar içinde ise özellikle altmışlı yıllarda, Türk toplumcu aydınının ayrılmaz parçası, Anadolu ekiniyle bağı olacaktır Âşık Veysel.
Atatürk’e ağıt yakar ki yer gök acıyla inler. Her olumsuzluk, pusu kurmuş, sinmiş hıyanet Atatürk’ün Hakk’a yürümesini beklemiştir. Bir anda boruları her yerde ötmeye başlar. Ensesi kalın işbirlikçilerle dolar kentler, kasabalar. Bir de Âşık Veysel için anlatı yayılır. Efendim, Veysel Babayı, köylü diye Ulus meydanına almamışlar. Hakir görülmüş, aşağılanmış. Bu arkadaşlar köylüsever, insansever, âşıksever… Oysa Âşık Veysel’i köy enstitülerinde öğretmenlik yapması için çağıran da aynı yönetimdir.
Başta söz ettik. Üstü kapalı da olsa birtakım anmalar yapılması kararlaştırıldığı anlaşılıyor. Ne ki sormak gerekir; Âşık Veysel’in simgelediği değerler ve kesimlerle nasıl bir ilişkiniz var? Barış, kardeşlik, sevgi üzerine mi kurdunuz yaşam ve siyasetinizi yoksa tersi üzerine mi? Prof. Dr. Mustafa Öztürk çok yerinde ve açıklıkla belirtiyor. “Anadolu irfanı” Âşık Veysel’in de içinde bulunduğu kesimdedir. Karşısındaki acımasız kesimde değil.
Âşık Veysel kendisine kadar gelen birikimi yinelememiş, çok kendine has çizgiler bulmuş, yaratmış, geliştirmiş bir halk ozanıdır. Şiirlerinin alabildiğine dolu, yoğun olmasının yanı sıra, ezgiyle müthiş bir uygunluk, bütünlük gösterir. Öyle kolay başarılabilecek iş değildir. Çok yalındır. Tıpkı başarılı şiirlerin, ben de yazarım duygusu uyandırması gibi, Veysel Babanın türküleri akar gider, yalınlığın eşsiz güzelliğiyle doludur. Saz çalışı özgündür, tellere tane tane ve özüne has vuruşlara dayanır. Âşık Veysel’e özgüdür bu çalış biçimi. Onunla başladı ve bitti. Ne sesi sözüyle, ne sözü sesiyle yarışır.
Âşık Veysel kaba ya da ince bir savaşımcı, savsözcü ozan olmayı yeğlememiştir; herkesin savaşçı olması beklenemez de gerekmez de. Veysel Baba gününü aşan bir savaşımın ozanı olarak yarına kalmıştır.
GÜNAY GÜNER
18 Temmuz 2023, Ankara