Usta Ozan-Yazar Hüseyin Atabaş’ı yitirmişiz. Bir an ne düşüneceğimi bilemedim. Yüzü gözlerime geldi. Nasıl da şiire, şiirine yakışan duruşu vardı. Yaşam, tavır, yaklaşım, anlayış olarak da… Anılara dalıp gittim.
Onyıllara dayanıyor dostluğumuz, kardeşliğimiz. 90’lı yılların ortası olmalı. Edebiyatçılar Derneği Yönetim Kurulunda birlikteliğimiz başladı. Ankara Demirtepe’de Damar yazın dergisiyle aynı yeri paylaşıyoruz. Ozan Sevgili Özgen Seçkin’in desteğini görüyoruz demek belki daha doğru. İkimiz de tutumbilim (iktisat) kökenliyiz aynı zamanda. Ve beni şiir, yazın alanında alabildiğine yüreklendiriyor. (Özgen Ağabey de öyle.) Bunun önemini bilen bilir. Bugün oldu; yazın çalışmalarımda Atabaş’ın o yıllardaki sözlerinin olumlu etkisini hep yanı başımda duyumsadım. Bazı şeyler unutulmuyor. Ve yıllar akıp geçerken, sık görüşemesek de birbirimizin yakınında olduğumuzu bilirdik. Dostlukla kucaklaşırdık.
Hüseyin Atabaş nitelikli, çağrışım varsıllığıyla dolu, içtenlikli sesleniş taşıyan şiir yapıtlarıyla yazınımıza, Türk şiirine büyük katkı sağladı. Düzeyli bir duygusallık, toplumcu, insancı izlek bütünlüğü, yalın dillendiriş, sevgi, barış, bireyin çatışmaları, insanlık durumları Atabaş’ın şiirinin temel yapıtaşlarını oluşturur.
Atabaş salt ozanlıkla yetinmedi; şiir ve dil üzerine düşün yapıtları da yazdı. Düşün dünyamızı geliştirdi. Bu çabaya Türk kültürünün gereksinimini öngörmek güç olmasa gerek. Bu bağlamda Türkçeye tutkuyla bağlıydı. Türk Devriminin temelini oluşturan Dil Devrimi bilinciyle yazdı; Dil Devrimini belgeleriyle, tutarlı yaklaşımlarıyla savundu. Kimi ozanlar gibi “ben özgürüm, dilediğim gibi yazarım, dilediğim sözcükleri kullanırım” kolaycılığına kaçmadı. Türkçeye her zaman sorumluluk duydu (Günay Güner, “Usta Ozan Hüseyin Atabaş ve Dil Duyarlığı”, Patika Dergisi, S. 104, Ocak-Şubat-Mart 2019). Örnek olarak Çağdaş Türk Dili dergisinde yayımladığı ve bir kitap oluşturacak oylumdaki yazıları anımsanmalıdır. Ayrıca Atabaş’ın bu niteliğini Cemal Süreya da vurgular.
Hüseyin Atabaş çalışkanlığıyla da örnek aydındı. Birçok eğitim kurumunda ders verdi. TRT ve bazı özel radyolarda, TRT televizyonunda kültür, yazın konulu izlenceler yaptı.
Ceyhun Atuf Kansu, Yunus Nadi şiir ödülleri de içinde olmak üzere birçok ödülün sahibi Hüseyin Atabaş hiçbir zaman, deyim yerindeyse “medyatik” ilişkilerin içinde olmadı. Kendini ad olarak öne, sergene çıkarmadı. Hüseyin Atabaş bunun için de ozandır! Ozanın yaşamı da şiirdir, güzelduyusal bütündür. Tıpkı Atabaş’ta olduğu gibi.
Yine anımsıyorum da 2017 Kıyı Dergisi Şiir Emek Ödülü Hüseyin Atabaş’a, 20 Mayıs 2017’de, Ankara Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlenen etkinlikle sunulmuştu. Onunla ilgili saydam gösterimi sunulmuş, ödülü Attila Aşut’un elinden alan Atabaş, kısa konuşmasında emek verenlere ve katılımcılara teşekkür etmişti. Kıyı dergisine ne çok emeği vardır… Zerrin Taşpınar’ın yönettiği açıkoturumda Zafer Demir “Hüseyin Atabaş’ın Şair Kimliği, Şiirimizdeki Yeri ve Önemi”, Ahmet Özer “Hüseyin Atabaş’ın Deneme, İnceleme, Araştırma Alanındaki Emeği”, bu satırların yazarı ise “Hüseyin Atabaş’ın Türkçeyi Savunma Çabası” başlıkları üzerine konuşmuştu. Büyük onuru yine Hüseyin Ağabeye borçluydum.
Hüseyin Atabaş şiiriyle, düşün yazılarıyla, yaşamıyla yoğun incelenmeyi, araştırılmayı hak ediyor. Bu yapılmalıdır. Hep yazarım, söylerim: İnsanlık ailesi içine çıkmaya hâlâ yüzümüz varsa, yazarlarımız, düşünürlerimiz, sanatçılarımız, Hüseyin Atabaşlarımız sayesindedir.
Işıklar içinde uyu Hüseyin Atabaş.
Gönüllerimiz gelecekte de bir olacak.
Günay Güner
28 Şubat 2019, Ankara