Çocukluk nasıl da kalır yürekte. Ve eklenir kıyım, yıllar eklendikçe. Neden kıyım? (Bir dostumla birer tümceyle yazışırız; onun tümcelerinden biri: “Yaşam acımasızdır!”) Evet, acımasız… Ancak sanatın, yazının, düşünün; anılan sulardaki ortak insanların (o da bir yere kadar) yaşama tutundurabildiği acımasızlık, hoyratlık, kıyım… Ne kadarı kişiseldir, özyaşamsaldır; ne kadarı toplumsaldır? Ayırmak olanaksızdır. Her iki durum iç içedir. Özyaşamsal gibi görünenin toplumsal kötülük kaynaklı olduğu bile söylenebilir.
Gitgide kırılganlaşır insan; insan gibi insan. Çok zor bir dünyadır üzerinde bulunulan, tutunulmaya çabalanan. Evrende bir damla değil belki ama derinlikle, erdemle, yaratı gücüyle, tasarlanamayacak denli büyük, gerçek insan. Ve kimlikler, buna dönük kaygılar ne gülünç, anlamsız. Değerli bir boşlukta, ötesini fazla bilemeden, alabildiğine süren dönüş bir küre, Dünya üzerinde…
Sevgi Can Yağcı Aksel “Kapıya Not Bıraktım” (Ayizi Yay., 2018) adlı öykü kitabıyla Türk yazınına güçlü bir katkı sağladı. Nasıl bir katkı sözkonusu olan? Özgün, diğer deyişle kendine has, kıvrak ve akıcı bir dil, güzelduyusal (estetik) çağrışımlarla yüklü… Üstesinden gelindiği duygusunu veren ama silinip gitmeyeceği çok açık acılar, alttan alta, inceden inceye işliyor.
Ne ki acılar yönünden de denetlenmiş, arıtılmış bir anlatım egemen “Kapıya Not Bıraktım”da. Aksel bir Hungarolog; Macar dili ve yazını uzmanı, akademisyen. Macar yazınından çeviriler de yapıyor. Aksel’in uzmanlık alanı, öykülerinin evrensel bir yazın biçemine, duyarlığa ulaşmasını sağlıyor. Kuşkusuz, sözkonusu olan dil işçiliğidir aynı zamanda.
Dünya’nın uydusuna, Ay’a sevgi, insancılık üzerinden bir ayrı yaklaşım; eve girmiş hırsızla, bırakılan notlar yoluyla alaycı iletişim; Budapeşte’de, rehberlik etmek için sözleşilen kişiyle, telefon üstüne telefona, soluk soluğa koşturmaya karşın bir türlü buluşamayış; uçağa binmeden hemen önce postaya verilmesi gereken mektup, yağmur altında telaş, yetiştirilemeyen mektubu ertesi gün postaya vermesi için bir serseriye güvenmek zorunda kalmak; bir karpuzu yeme biçimlerinin gösterdiği ayrı ulus tavırları; bir uluslararası toplantıda tanışılan yazarla ilginç ve derinlikli yaşam koşutluğu; Tuna’da, Karadeniz’e doğru yolculuk eden karpuz kabuğu; uluslararası müzik festivalinde aniden desteğe gereksinim duyan dansçıya bir türlü katkı sağlayamayış; defalarca yazılıp yırtılan posta kartı; sinek Vizo’nun serüveni; kelebeğin kurtuluşu; nüfus müdürlüğü sırasındaki, hastane sırasındaki insanların, küçük yaştayken yitirilen annenin dinmeyen acısı, özlemi; anılarda kalan kuaför; köpeklerin uğradığı kötülüğe, eziyete karşı haykırışa dönüşen isyan; kara sevda; uçaktan inerken ortadan yiten sevgili; denizle kayanın çabuk sonlanan sevdası; özlemle beklenen bebeğin ana karnında sayrılığının anlaşılması; yarattığı yakıcı acı…
Günümüze hız, koşuşturmaca egemen olsa da insanlığın ortak kaygıları, acıları ne diniyor, ne değişiyor. Ne ki öyküler günümüz yaşamına ayak uydururcasına kısa, hızlı, telaşlı…
Düşen bir yaprağın yavaşlığını, dinginliğini kimse bilmiyor artık. Sevgi Can Yağcı Aksel çağın öyküsünü yazıyor. Ancak hızına karşın, insanca kırılganlığı, gerçekte olması gerekeni, bireyin çatışma ve gerilimini duyurmaktan, duyumsatmaktan geri durmuyor.
GÜNAY GÜNER
8 Nisan 2018, Ankara
“Kapıya Not Bıraktım”, Sevgi Can Yağcı Aksel, Ayizi Yay., 2018, 168 sayfa