İnsancı ekinsel değerlerin, Anadolu’nun tüm uygarlıklarını benimseme yaklaşımının yüceltilmesi üzerinde yükselen Türk Devriminin en önemli sözcülerinden biri Azra Erhat’tır. Ekin devrimimizin başarısı Erhat’ın da içinde olduğu aydınların özverisiyledir.
Bu aydınlar topluluğu çeviri kurulunda karşılık beklemeden çeviri yapar. Kurulun çalışmasıyla yaklaşık altı yüz klasik yapıt çevrilir. Çalışkan insanlardır. Ülküleri vardır. Düşleri vardır. Yaklaşık iki yüz ekin ile elli uygarlığa yurt olmuş Anadolu, anılan aydınların gözbebeğidir. Bu ekinler, uygarlıklar bizimdir.
Yapıtlarıyla yaşayan o güzel insanlarla birlikteydi Azra Erhat. “Mavi yolcu”ydu onlar. Sabahattin Eyuboğlu, Vedat Günyol, Halikarnas Balıkçısı, Orhan Burian, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Azra Erhat, A. Kadir… Birbirinden ayrı düşünülemeyecek bilge, çalışkan, güzel insanlar. Anadolu ve dünya ekininin başat yapıtlarını özenle Türkçeye çevirdiler. Anadolu İnsancılığının sözcüsüydüler. Aydınlanmacı ve usçuydular. İnsanlığın da doğuşuna tanıklık etmiş, bilime, düşünceye, yazına beşik olmuş Anadolu’nun ve insanının bilgisine ulaşmaları ve bu bilgiyi yaymaları anlamlı, övülesi çabalarıdır.
Türk halkının özgür geleceğine inanıyorlardı. Bu bağlamda Azra Erhat birçok yapıt yazdı. A. Kadir’le çevirdikleri İlyada ile Odysseia destanları ödüller aldı. Çevirileri yalnız Homeros’la sınırlı kalmadı; Hesiodos, Aristophanes, François Rabelais, Platon, Aiskhylos, Exupery… (birçoğu Sabahattin Eyuboğlu’la, Vedat Günyol’la birlikte) Türkçemize yapıtlarını kazandırdığı yazarlardan, düşünürlerden bazıları.
Kendi kitaplarıyla da aydınlanma yazınımızda sünmeyen güneş gibidir. Mavi Anadolu (1960, Gezi Yazısı), Mavi Yolculuk (1962, Gezi Yazısı), İşte İnsan-Ecce Homo (1969, Deneme), Mitoloji Sözlüğü (1972, Söylenbilim), Mektuplarla Halikarnas Balıkçısı (1976), Sevgi Yönetimi (1978, Deneme), Karya'dan Pamfilya'ya Mavi Yolculuk (1979), Troya Masalları (1981, Çocuk Masalı), Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına (Eleştiri), Gülleylâ'ya Anılar (Anı), Düşün Yazıları, (Halikarnas Balıkçısı, A. Erhat yayıma hazırladı).
Kırklı yılların en önemli ve yakıcı olaylarından biri Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde aydınlara, o saygın bilimcilere yapılan ilkel saldırıdır. Meclis kürsüsünden de umulmadık adlar tarafından da tüm kıyıcılığıyla tarihe geçen saldırı, Ankara Üniversitesi Rektörü Şevket Aziz Kansu’yu linç etme girişimine değin vardırıldı. 1946’da sözkonusu Fakültede doçent olarak görev yaparken, 1948’de aynı Fakültedeki öğretim üyeleri Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Adnan Cemgil, Niyazi Berkes’le birlikte üniversiteden uzaklaştırıldı.
Hemen ardından gelen kara dönem, Nazi faşizminden kaçarak Türkiye’de gerçek anlamda üniversiteyi kuran Alman bilimcilerinde, eşzamanlı olarak hedefe konmuş olmalarından dolayı, Türkiye’yi terk etmeye başladıkları dönemdir. Kuşkusuz saldıran kesimlerin Nazi hayranlığı da rastlantı değildir.
Bu kırılma aynı zamanda Türk Devrimine, Atatürk Devrimine karşı sürecin başlayışı anlamını taşır. Devrimle sınıfsal çıkarları ortadan kalkmaya yüz tutan sınıflar, vurguncular, hem kendi aralarında hem de yayılmacılarla işbirliğine başlarlar.
Azra Erhat Atatürk’ü Hektor’a benzetir; haksız mıdır?
6 Eylül 1982’de yitirdiğimiz Azra Erhat’ı saygıyla, özlemle anıyorum. Ulusumuzun bilincinde her zaman yaşayacak.