Türk ve dünya şiirinin Usta Ozanlarından Gülten Akın’ı da yitirdik. Böylesi büyük ozanların şiiri üzerine yazmak çok zordur. Çünkü ne yazsan eksik, çok eksik kalır. O üstün yapıta çok az yaklaşılabilir.
Gülten Akın için, gelenekle yeniyi en yetkin düzeyde birleştiren, buluşturan ozanlardandır, demek yanlış olmaz. Öylesine yeni bir şiirdir ki Gülten Akın’ın şiiri, okur olarak da boyutlanmalı, değişmelisiniz.
Alışıldık salt uyak kaygısından uzaktır örneğin. Akın’ın şiirini algılamak gelişmiş bir beğeniyi ve aynı zamanda halk, tarih bilgisini, giderek sevgisini gerektirir. Bunca yeni söyleyişi, bir Anadolu köylüsünün, insanının ağzından çıkar gibi dillendirebilmek ancak böyle bir ustalıkla olanaklıdır.
Bazen bir ozandan kalan, dillerde derin bir güzelduyuyla yer tutan, yinelenen iki dize bile çok değerliyken, Gülten Akın’ın şiirinden çok şiir, dize kaldı yarına. Ne mutlu ki böyle.
Ah, kimsenin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
(İlkyaz)
Bir roman kadar uzun bu tümce
̶ Sonra işte yaşlandım.
(KISA ŞİİR/bir)
Gülten Akın toplumcu Türk şiirini, ulaşılması emek isteyen bir düzeye taşıdı. Genelgeçer toplumcu şiirin tersine, yalnızca gür seslenişle sınırlı bir şiir değildir. Giderek yüksek sesle seslenen bir şiir olmadığı bile söylenebilir. Gülten Akın şiirinin iletisi kararlılığında, sessiz ama güçlü çağrışımlarındadır.
UZUN YAĞMURLARDAN SONRA
Sen yağmurlu günlere yakışırsın
Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
Islanan yapraklar gibi yüzün ışır
Işırsa beni unutma
Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürse beni unutma
Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma
(1954)
“Kestim Kara Saçlarımı” şiiri bir dönüm noktası sayılır.
KESTİM KARA SAÇLARIMI
Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön
Yasaktı yasaydı töreydi dön
İçinde dışında yanında değilim
İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi
Bu nasıl yaşamaydı dön
Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti
Tutsak ve kibirli -ne gülünç-
Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez
İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum
Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi
Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen -
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın
Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum
Gülten Akın’ın şiirinde kırdan kente (sağlıksız) göçün, kent insanının, giderek çocuklarının yalnızlığı, yine kentlerin alabildiğine vurgunculuk alanına dönüşmesi, korkunç yozlaşma, insanlığı yitiriş, duyarsızlık çarpıcı biçimiyle işlenir.
ANNESİ ÇALIŞAN ÇOCUĞUN AĞIDI
Attım. Boyalar ne işe yarayabilir
Yalnızlık için karadan başka
Hangi rengi kullanabilirim
Kuru masa, donuk tavan, somurtuk halı
Solgun durmalı resimlerim
Pencerem kuşları çekmiyor
Soluğu azaldı nergislerin
Üç tarak olsa taranmaz Yuku-Lili’nin saçları
Ben annesi çalışan bir çocuğum
Yollarda damlarda eski yazdan kalma
Mavi çizgileri kar gelir kapatır
Sustum. Sevincin sesleri de
Bir iki deneyip susacak
Duvar diplerinde kedisel çığlıklar
Bahçelerde çirkin kasımpatları açmalıdır
Gülten Akın’ın şiiri anaerkil köklerimizin şiiridir. Direnişin, devrimin ozan anasıydı. İşkencelerde kanları dökülen, canları alınan oğulların, kızların çağdaş ağıtçısıydı. Onun şiirinde haykırışları duymamak olanaksızdır. Direnişe dönüşen hüznün şiirini yazdı Gülten Akın.
Bu büyük şiir insancılığın yanı sıra bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, eşitlikçi, özgürlükçü, laik, ulusçu ekinimizin güçlü ırmaklarındandır; Türkiye’nin geleceğinde, akan zaman içinde değeri daha iyi anlaşılacaktır.
Gülten Akın, Işık Kansu ile bir söyleşisinde "Biz ozanlara, ütopyaların kaldığı bir süredir kesinlik kazandı” diyordu. Ve ekliyordu: “Kuşkularımızın, kaygılarımızın, acılarımızın ortasında bile elimizden alınmayan, alınamayacak olan düşgücümüz var. İç gücünün, ahlaksal değerlerin pratikten, düşünden çekildiği yerde, insan düşlerine girdiği ve orada daha derinleşip daha yaygınlaştığı görülmüyor mu? …Kimi kez dilimizin belasını bize çektirirler. Kimi kez kendimiz kendimize çektiririz. Ülkemizde şu son 10 yıl içinde bunca ozanın gitmesi bir rastlantı mıdır? (Işık Kansu, “Biz Ozanlara Ütopyalar Kaldı”, Söyleşi, Cumhuriyet, 3 Ağustos 1992).
"Yanlış mı belledim, insan sorumluluktur" diye yazan Akın’ın yaşamı sorumluluk üzerine kurulu bir anıttır. Yakınlarının, halkının işkence, mahpusluk acılarıyla geçen, ulusuna sorumlulukla geçen bir yakıcı ve anıt yaşam sona erdi.
Gülten Akın, şiirimizin anası ışıklar içinde yatsın.
Türk halkının suyunu kesmek gerek artık, güze alışsın! Önce uzun bir güz, ardından sert bir kış bekliyor onu. Suyunu kesmeli ki alışsın!