Tuncer Cücenoğlu da bizi acılar içinde bırakarak ayrıldı gitti aramızdan, çağımızdan, bu değerbilmez dünyamızdan. Tuncer Cücenoğlu usta oyun yazar, tiyatro sanatımızın yüz akı, insanımızın en güzellerinden… 18 Temmuz 2019’da yaşamını yitiren Tuncer Cücenoğlu her zaman Türk yazınına, sanatına, ekinine katkıda bulunma kaygısıyla, arayışıyla yaşadı. Yine her fırsatta sanatseverlerle, sanatçı dostlarıyla birlikte oldu. Öyle büyük bir yitim ki anlatılmaz…
Sayın Ayşe Emel Mesçi’nin 21 Temmuz 2019 günlü Cumhuriyet’te yazdığı gibi, oyunları 32 dile çevrilmiş Cücenoğlu Usta, alçakgönüllülüğü kişiliğinin doğuştan temeli kılmış bir üstün ve güzel insan. İşte böyle insanlardır yurtlarına, ulusuna her tür bozuk anlayıştan uzak, en gerçek ve sağlıklı yapıtları, yaklaşımları yansıtanlar.
Tuncer Cücenoğlu’ndan, benzer değerlerimizden kaç yurttaşın haberi oldu? Çok az diye düşünmekle umarım yanılıyorumdur. Ne ki sanmıyorum yanıldığımı. Oysa başta bir düşünür kimliğiyle Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Türk Devriminin kurucuları yaklaşık 500 klasik yapıtı çevirterek ekinimize kazandırırken, bu yapıtların arasında oyunlar önemli yer tutuyordu. Büyük Usta Muhsin Ertuğrul özgür çalışma ortamını buldu, oyun sanatımızı ve sinemamızı kurumsallaştırdı. Köy Enstitülerinde antik dünyadan oyunlar sahneye konuyordu. Yalnız oynanmakla kalmıyor, okunuyor, üzerine tartışılıyordu.
Tuncer Cücenoğlu Cumhuriyete, aydınlanma devrimimize yürekten bağlıydı. Bu sonuca eşsiz birikimiyle ulaşıyordu. Ayşe Emel Mesçi, başta “Çığ” adlı oyunu olmak üzere, Cücenoğlu ve oyunlarıyla ilgili şunları yazıyor:
“’Çığ’ adlı oyununu iki kez sahneledim, 2003’te Bursa Devlet Tiyatrosu’nda, 2007’de Ankara Devlet Tiyatrosu’nda... Bir dağ köyünde geçen, çok sade ve metaforik bir yapısı olan bir oyundur ‘Çığ’. İnsanlar kış aylarını suskunluk içinde geçirmek zorundadırlar yoksa çığ tehlikesiyle karşılaşabilirler. Bu denklem karşımıza suskun/susturulmuş bir toplum manzarası çıkarır ve şu soruyu sordurur: Niye bu denli tepkisiz, suskun bir toplumuz?
Tuncer Cücenoğlu, kamuoyunun etkisizleştiği, basının önemli bir bölümünün sustuğu, tepkisizliğin, Aziz Nesin’in deyimiyle ‘korkudan korkma’nın yaygınlaştığı günlerde hem sanatıyla hem de kamusal alandaki tavrıyla sesini kısmayan aydınlarımızdandı, ‘çığ düşer’ diye korkutanlara inat söyleyeceğini hep söyledi.
Tiyatromuza çok güzel oyunlar armağan etti: Çığ, Boyacı, Kadın Sığınağı, Kadıncıklar, Matruşka, Neyzen...
‘Neyzen’i 2001 yılında Işıl Kasapoğlu’nun rejisiyle izlemiştim; Burak Sergen oynuyordu. Bayılmıştım oyuna. Neyzen gibi sıra dışı bir kişiliğin etrafında yakın tarihimizin önemli olaylarını ören metni de çok beğenmiştim.
Son dönemde belgesel tiyatro da denebilecek metinler de kaleme aldı: Sabahattin Ali, Che Guevera...
“Che”yi benim yapmamı çok istiyordu. Uğraştık birlikte, bir ödenekli tiyatro repertuvarına da aldı ama sonra bir şekilde olmadı.
En son bir hafta kadar önce konuştuk telefonla. Çok ağrı çektiği anlaşılıyordu, ama durmuyordu üstünde. ‘Son bir oyunum var’ diye anlattı: ‘Brutus’u yazdım, ama değişik bir açıdan bakmaya çalıştım olaya. Acaba Brutus’un yaptığınakalleşlik denebilir mi, denemez mi?’ ‘Sezar’lara uyarı niteliğindeki oyun Gürcüceye çevrilmiş ve Tiflis’te dünya prömiyeri yapmıştı, Gürcistan’ı temsilen çeşitli ülkeleri dolaşıyordu, şimdi de Fransızcaya çevrilerek Fransa’da basılacaktı. Kafası bu işle meşguldü. Ölümden o kadar uzaktı ki..”
Evet, “ölümden o kadar uzaktı ki…”
Mesçi’nin tarihsel tanıklıkları, Tuncer Cücenoğlu’nun sanat ve birikim genişliğini nasıl da kanıtlıyor değil mi?..
Tuncer Cücenoğlu’nu, eşsiz bir ustasını yitiren Türk oyun sanatımızın gelecekte Cücenoğlu’nun ulusal sorumluluk anlayışını, duyarlığını örnek alacağından kuşkum yok. Sanat aydınlanmacıların, özgürlükçülerin işidir.
Tuncer Cücenoğlu’nu, yitirmenin acısıyla, saygıyla sevgiyle ışıklara uğurluyoruz.
Türk ekininin, insanlığın başı sağ olsun.
22 Temmuz 2019, Ankara