Başbakanlık görevini üstlenen Ahmet Davutoğlu’nun “62. Hükümet Programı”; merak ve ilgiyle beklediğim bir metin oldu.
Çünkü Türkiye; kültür, sanat ve siyaset alanında önemli tartışmaların yaşandığı ağır bir süreçten geçiyor. Tartışmalara konu olan bu sorunlar ve çözümleri, yeni hükümet programında ne ölçüde yer alacaktı?
Sanat kurumlarını kapatmayı, yaşamımızdan silmeyi öngören “TÜSAK” yasa taslağı , yeni hükümetin programında da olacak mıydı?
AKP’nin “Yeni Türkiye”si nasıl bir Türkiye olacaktı? Bizce bilinse de, Yeni Türkiye’nin kültürü nasıl bir kültür olacaktı, bu kültürün ipuçlarını yeni hükümetin programında bulacak mıydık?
Ahmet Davutoğlu programına bakışımın çıkış noktası, onun “kültürel restorasyon”, “100 yıllık parantezi kapatmak” sözleri ve Graham Fuller’in 2007’de yazdığı “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” isimli kitap üzerinden oldu.
Anımsarsak; Fuller kitabında Cumhuriyeti “başarısız bir deneyim” olarak tanımlıyor, “şimdi yeni bir Türkiye’nin inşa edildiğini” söylüyor, “bunda ise başarının AKP ile Fetullah Gülen’e ait olduğunu” yazıyordu. Yazar, Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik kitabından alıntılarla tezini güçlendirmeye çalışıyor, Türkiye’nin tekrar dine ve etnik yapıya dayalı bir Ortadoğu devleti, yeni bir Osmanlı devleti olmasını salık veriyordu.
“Yeni Türkiye” söyleminin de, projesinin de isim babası Graham Fuller’dir. CİA’nın eski Türkiye masası şefi ve RAND kuruluşunun danışmanı Fuller’in o tarihte, daha milletvekili ve bakan olmayan Davutoğlu’na kitabında ağırlıklı yer vermesi dikkatimi çekmişti. Artık bugün biliyoruz ki Davutoğlu’nun “100 yıllık parantezi kapatmak” söylemiyle, Fuller’in “Yeni Türkiye” söylemi aynıdır.
“62. Hükümet Programı” ve içeriği, söz konusu kitap ve söylenen büyük sözler nedeniyle de ilgiyle beklediğim bir metin oldu. Bu projenin kültür altyapısı nasıl olacaktı?
Peki, kültür sanat alanında hükümet programında neler var, şimdi ona bakalım:
Program; “Sunuş”, “İleri Demokrasi”, “İnsani Kalkınma”, “Yaşanabilir Mekânlar ve Çevre”, “Güçlü Ekonomi”, “Öncü Ülke” ve “Sonuç” başlıklarıyla 7 bölüm olarak düzenlenmiş.
Programın daha sunuş bölümünde kültür konusunda iddialı vurgular dikkat çekiyor:
“Şimdi yeni bir kültürel uyanışın arifesindeyiz. Bu yeni kültürel uyanış, bütün insanlığa bir medeniyet çağrısıdır. Bu bakımdan, içselleştirici ve bütünleştirici kültürü egemen kılacağız.” “Kültür toplumsal kimliğimizin en önemli unsurudur, insanı inşa eden bir alandır.”
Bu önemli vurgular, metinde hamasi söylemler olarak yer almış, ancak içleri boş. Nasıl bir kültür, hangi yeni kültür? Toplumu bütünleştirici kültür, bugün olduğu gibi benzerlikleri değil, ayrılıkları öne çıkaran, evrensel kültürü dışlayan, ayrıştırıcı kültür siyasetiyle mi olacak?
Kültür alanında gerçekleştirilecekler listesinde ise zaten sürpriz beklenmez. Bu tür siyasal iktidarların değişmeyen kültür anlayışı nedeniyle gelenekçilik, tarihi ve kültür mirası koruma, yazma ve basma eserlere önem verme gibi sınırlı bir kültür siyaseti olarak yer almış.
Bir kez daha yazalım. Korumacılık yadsınamaz, ancak geleneklere dayanan, geçmişe özlem duyan ve geçmişe tutsak edilen bir toplumla, bunu sağlayan bir kültür siyasetiyle yükselen ülke yok. Toplumu değiştirici, ilerletici, yaratıcı kültür sanat siyaseti nerede? Öyle görülüyor ki, alanın önemini kavrayan siyasetçilere kavuşana kadar daha çok bekleyeceğiz.
Sanat ise programda “beceri” olarak tanımlanmış ve yalnızca, “Çocuklarımızın ve gençlerimizin temel sanatsal becerilere haiz olmaları” cümlesiyle yer almış. Kısaca yeni hükümet programında beklendiği gibi sanat yok.
Bilmem sevinmemiz mi gerekir, önceki hükümet döneminde sanat kurumlarını tasfiye etmek için hazırlanmış “TÜSAK” a programda yer verilmemiş. Doğru da yapılmış. Düşüncem odur ki, hiçbir siyasal iktidar, tarihte, ortaçağ anlayışıyla sanatı yasaklayan, başkesen Taliban ve IŞİD’le aynı düzlemde olmak istemez.
Gelelim, 62. Hükümet Programına baştan sona doldurulmuş AKP’nin “Yeni Türkiye” sinin ne olduğuna? Ben, programda, baştan sona kadar yer alan söylemi bir tümceye sıkıştırmaya çalışacağım: Programda “Yeni Türkiye”; büyümüş, kalkınmış, müreffeh, toplumun tümünü kucaklayan, ileri demokrasi üzerinde yükselen, bir dünya devleti, lider ülke, dünya markası, medeniyet merkezi olan büyük öncü bir Türkiye olarak yer almış.
Oysa biz bu kavramı, yapılan icraata bakarak, Fuller’in tanımladığı şekilde, kültürü değiştirilmiş, çağdaş cumhuriyeti sonlandırılmış, başka eksende bir Türkiye olarak görüyoruz. Böyle olunca da hükümet programının inandırıcılığı sorgulanır duruma geliyor.
Hükümet programları, işbaşına gelen cumhuriyet hükümetlerinin, “güvenoyu”na başvururken, yapacakları icraat konusunda TBMM’ye ve millete verdikleri söz niteliğindedir. Ahmet Davutoğlu Hükümeti’nin, programa ne ölçüde bağlı kalacağını ise yaşayarak göreceğiz.