Devlet Opera ve Balesi’nin yeni Genel Müdürü görevine Temmuz ayı sonlarında başladı. Selman Ada; siyasi iktidar, bakanlık, sanat dünyası ve opera bale ilişkilerinde yoğun tartışmaların yaşandığı zor bir dönemde görev yapacak.
Ada bu tartışmaları aşmakta başarılı olursa, üstlendiği bu görevi, opera bale kurumumuza da kendi kişiliğine de pırıltılı bir sayfa olarak eklenecektir.
Besteci, piyanist, orkestra şefi Selman Ada’yı tanımayanımız yoktur. Ada özgün bir kişiliktir. Çok yetenekli bir müzikçidir. Yıllar önce CSO’ da görev yaparken, izlediğim bir Mozart operasında, orkestradan elde edilen tül gibi bir Mozart yorumu zihnime kazınmış, çok etkilenmiştim. Orkestrayı yöneten şef Selman Ada’ydı.
Hep söylerim, müzikçilerimizin daha da değerli yanı, varsa bestecilikleridir. Selman Ada besteciliğiyle de öne çıktı. Beste dağarımıza, özellikle ulusal operamıza sevilen eserler kattı.
Benim tanıdığım Selman Ada’nın dünyası yazmak, çalmak, orkestra yönetmekle de sınırlı değildir. “Opera kurumumuz nasıl olmalı ?” sorusu da onun zihnine kazınan sorudur. Bunun için sayısız görüşler, raporlar yazmış ilgililere sunmuştur. Bana söylediğine göre de, sunduğu bu raporlar sonucunda çağrı almış bu göreve getirilmiştir.
Ben, müzikçi Selman Ada’nın bu raporları birçokları gibi, yaranmak, müdür, genel müdür olmak için verdiğini de düşünmüyorum. İzlenimim, bu raporlar onun aidiyet duygusuyla, daha iyi bir opera için dışa taşan düşünsel eylemleridir.
Peki bu tanımlamadan sonra, Selman Ada hangi anlayışla görev yapacak, öncelikleri nelerdir?
Ada’ya yaptığım kısa kutlama ziyaretinde bunun ipuçlarını gördüm. Yazının dar sınırları içinde izlenimlerimi aktaracağım. Hemen belirteyim, yeni genel müdürün yaptığı değerlendirmeler, kurumsal anlamda önemli saptamalardı. Selman Ada, yola çıkarken doğru bir çizgideydi.
Yeni genel müdürün dikkat çektiği ilk konu, opera ve balenin mekân sorunu, “Yeni Opera Binası” sorunu oldu. Konu, tartışmasız çok önemlidir. Opera gibi bütün sanat dallarını içinde barındıran görkemli sanat dalı için özel yapılar gerekir. Bu nedenle konser salonları ve opera binaları prestij yapıları, anıtsal yapılardır. Ankara ise opera binası olmayan Avrupa’daki tek başkenttir. Şimdi buna İstanbul da katıldı.
1994 ve 1995 yıllarında bu alanda iki önemli proje üretildi. Ulusal yarışmalarla elde edilen bu projelerden biri Semra ve Özcan Uygur’ların “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu” projesi, diğeri Azize ve Özgür Ecevit’lerin “Ankara Opera ve Balesi” projeleridir. Birincisinde CSO Müdürü, diğerinde DOB Genel Müdürü, ikisinde danışman jüri üyesiydim. İkisinin gündeme getirilmesinden, her aşamasında imzam var. Konser salonunun temeli atıldı, opera ve bale binası ise, Avrupa’dan davet edilen akustik ve teknik uzmanların da çalışmalarıyla inşaat ihalesi aşamasına getirildi. Büyük emek verilen, yıllar alan bu projelerin ayrıntılı öyküsü, okuyucuya ulaşan “Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti” adlı kitabımda anlatıldı. Proje ilgi bekliyor. Dilerim, opera projesini sonuçlandırmak Sayın Ada’ya nasip olur.
Yeni genel müdürün duyarlılığına tanık olduğum öteki önemli konu, “Operanın Türkiye’de Yaygınlaştırılması” konusuydu. Konu yaşamsal değerdedir. Opera ve bale, aydınlanma kurumudur. Toplumun her kesimine ulaştırılmaları gerekir. Bu da ancak kurumsal yaygınlaşma ile olur. Devlet Opera ve Balesi’nin 1309 sayılı kuruluş kanununun 1. Maddesi kurumun bir genel müdür tarafından yönetilmesini, 2. Maddedeyse, genel müdürün diğer illerde de opera bale müdürlükleri kurmasını öngörür. Kısaca, yeni opera bale müdürlükleri kurmak genel müdürün temel görevidir.
Biraz geriye dönelim. 1997 Yılı sonunda (28 Ekim 1997) çok önemli bir karar çıkartıldı. Daha önce kararı alınan Samsun’la birlikte Antalya, Gaziantep, Van ve Sivas İllerinde 5 yeni operanın kurulma kararı. 3 Yıllık çalışmanın sonucudur. O güne kadar açılabilen 4 operaya karşın bir defada 5 yeni operanın kurulması opera tarihimizin en önemli kararıdır. Yeni müdürlükler için vize edilmiş 775 sanatçı kadrosu ve 195 personel kadrosu alındı. Antalya ve Samsun Operaları kuruldu, diğerleri kurulmayı bekliyor. Proje, salt bir opera bale projesi olarak da görülmemelidir. Konservatuvarları, diğer kentlerimizdeki sanatsal kurumlaşmayı ve eğitimi de canlandıracak projedir. Yeni genel müdürün bu konudaki duyarlığı umut vericidir.
Selman Ada’nın diğer bir saptaması ise, hukuksal düzlemde Ankara Operası düzenlemesiyle Genel Müdürlükte oluşan “Merkeziyetçi Yapılanma” ile ilgiliydi. Genel müdürlük konumunun; koordinasyon, alt yapı, yaygınlaşma, festivaller, genel değerlendirmeler, bakanlıklarla ilişkiler v.b temel görevlerle yüklenilmesi gerekirken, yeni yapılanmayla, genel müdür nerdeyse tüm operaların müdürü durumuna getirildi.
Selman Ada haklıdır. Ben de öyle düşünüyorum. Opera bale gibi çok büyük bir yapıyı tüm icraatıyla bir genel müdürlüğe bağlamanın dünyada örneği yoktur. Yaratıcılığı önleyen bir YÖK sistemi örneği oluşturulmuştur. Tam tersine, her operayı bir genel müdürlük işleyişinde yapılandırmak gerekir.
Kuşkum olmadığı için üzerinde uzunca durmadığım önemli konu, operamızın sanatsal yükselişi konusudur. Başta da belirttiğim gibi Selman Ada niteliğinde bir müzikçinin bu yaşamsal konuyu öne alacağını ve başarılı olacağını düşünüyorum.
Gelelim zihinlerdeki asıl soruya. Öyle ya, TÜSAK tartışmalarının izi bile silinmemişken, yeni genel müdür bunları nasıl yapacak?
Sorular şunlardır: Önümüzdeki süreçte, Türkiye’de her şeyi etkileyen ve altüst eden siyasetin gidişi belirsizliklerle doludur. Çok yoğun bu siyasal süreç, iktidarın operayla, orkestrayla uğraşısını öteleyebilir mi?
Dahası, siyasi iktidar yaşanan bu tatsız ve yıpratıcı süreç ile TÜSAK tartışmalarından, kendisi için de dersler çıkartmış mıdır?
Kaldı ki, şimdi bu iktidarın inanarak, beğenerek göreve getirdiği yeni bir Genel Müdür var. Selman Ada’nın, yıpranmamış özgün kişiliğinden de kaynaklanan önerileri ve ikna çabaları karşılığını bulabilecek midir?
Aslında, konunun siyasi iktidar açısından diğer önemli yanını vurgulayalım. Selman Ada’nın da duyarlılığına konu olan yukarıdaki projelerin yaşama kavuşturulması, günümüz siyasi iktidarının topluma yansıyan “Sanat Düşmanlığı” yaftalamasına da çare olabilir.
Ne dersiniz?
Yeni Genel Müdür Selman Ada’ya belirsizliklerle dolu bu zor dönemde başarı dileriz.