İyi ki, üç gün önce Kadıköy'de Süreyya Operası'nda şef Rengim Gökmen'le karşılaşmışız, yoksa Ankara'da Cebeci'deki eski Konservatuvar'da Hikmet Şimşek Salonu'ndaki verilecek konserden zinhar haberim olmayacaktı! Rengim Bey, konserden bahsedip, haberim olmadığını görünce şaşırarak “Bekliyoruz” demeseydi, Ankara içinde 1 saat 45 dakika süren kentiçi yolculukla 8 Mayıs 2018 akşamı Cebeci'ye ulaşıp bu konsere tanıklık edemeyecektim, böylece etkinlik de ardında ulaşılabilir “yazılı belge” bırakmadan kendi içlerinde olup bitecekti!
Konser öncesi ayaküstü konuşmalar sonunda edindiğim bilginin özeti şu: HÜ. Ankara Devlet Konservatuvarı'nın 82. Kuruluş Yıldönümü dolayisiyle, Yaylı Çalgılar Ana Sanat Dalı hocaları bir oda orkestrası oluşturup konser vermek istemiş, şefliğini de Rengim Gökmen'e önermişlerler. Gökmen kabul etmiş ve mekân olarak da Cebeci'deki eski Konservatuvar binasında, duvarlarında MMM (Musiki Muallim Mektebi) armaları bulunan tarihî salonu önermiş.
Peki, böyle “anlamlı” bir konserin duyurusu, tanıtımı nasıl yapılmış? Daha doğrusu yapılmış mı? İşte orası biraz karışık! Herkes topu birbirinin üzerine atıyor! Konser günü, saati öğrenebilmek için Hacettepe Üniversitesi web sitesine girdim, ne ana sayfadaki duyurular bölümünde, ne de ADK'nın sayfasında bu konserle ilgili tek satır bilgi bulabildim! Yazılabilecek çok ayrıntı var ama, herkes çok “alıngan” olduğu için bu saptamayı yapmakla yetiniyorum.
Zaten bir duyuru-tanıtım-dijital davet yapılmadığı salondaki dinleyici topluluğundan da belliydi. Yanlış saymadıysam 43 kişi vardı, bunların da çoğunluğunu çalanların anne-baba-eş-çocuk gibi aile yakınları oluşturuyordu. Sahnedekiler dışında tanıdığım Konservatuvar hocalarından da sadece bu binaya gönülden bağlılığını ve “Cebeci Monologları” başlıklı eserler bestelediğini bildiğimiz Turgay Erdener oradaydı, topluluktakiler dışında, yaylı hocalarından bile kimseyi göremedim. Konservatuvarı kendisi için bir tapınak olarak gören Muammer Sun hocayı da Gökmen konser öncesi arabasını gönderip aldırtmıştı.
Halbuki, gönül isterdi ki, hep “özlemle” anılan Cebeci'de yıllardır Mamak Belediyesi'nin kullanımında olan binada verilen böyle bir konserde “güçlü” bir katılım olsun, ADK, bu binanın “esas sahibi” olduğunu herkese göstersin.
Gelelim konsere... İlk eseri yaylıcılar seçmişti. Bach'ın BWV 1043 İki Keman için Konçertosu'nu Müzik Bölüm Başkanı Ebru Karağaç ile Keman Sanat Dalı Başkanı Ceylan Kabakçı seslendirirken, başkemancı sandalyesinde de Yaylı Çalgılar Ana Sanat Dalı Başkanı Eylem Önder Başarır oturuyordu. Şef Rengim Gökmen, ikinci eser olarak da Ulvi Cemal Erkin'in “Sinfonietta”sını seçmişti. Gökmen seslendirme öncesi, bu salonda konser vermenin anlam ve önemine değindiği bir konuşma yaptı. Konseri de “bir sivil insiyatif” olarak nitelendirdi.
Orkestra 9 hoca ile 11 öğrenciden oluşuyordu. O fotokopi arşive konur mu konmaz mı bilemediğim için, sahnedekileri tek tek belirtmek istiyorum:
1. Keman: Eylem Önder Başarır, Ebru Karağaç, Ebru Yerlikaya (Bilkent mezunu, E. Karağaç yüksek lisans öğrencisi), Aylin Möhsünoğlu, Beste Hesapçıoğlu( C. Kabakçı öğrencisi), Öykü Melis Şahin ( Ebru karağaç öğrencisi)
2. Keman: Ceylan Kabakçı, Faruk Tamer, Onur Evren (Reyyan Yücelen Başarır öğrencisi) Tanay Totuk ( E. Ö. Başarır öğrencisi), Aslı Sıla Bulat ( C. Kabakçı öğrencisi)
Viyola: Feza Gökmen, Evren Bilgenoğlu, Semih Bostancı ( F. Gökmen öğrencisi), Nur Banu Abiş (E. Bilgenoğlu öğrencisi)
Viyolonsel: Kerem Aykal, İzzet Nazlıaka, Berkem Bursal (K. Aykal öğrencisi)
Kontrbas: Burak Karağaç, Gizem Sözeri (B. Karaağaç öğrencisi)
Fotokopideki bu listeye ben çembalo-piyano'da Evrim Turan'ı da eklemek istiyorum.
Solistler notadan Bach ikili konçertoyu, birinci bölümde birer küçük ton hatası dışında başarıyla seslendirdiler. Çocukları seferber ederek ele geçirdiğim fotokopi programda eserin bölümlerine ( Vivace / Largo, ma non tanto / Allegro) yer verilmemişti. Dinleyiciler de, eserin tamamlanmasını beklemeden bölüm aralarında alkışlamayı ihmal etmediler! Sinfonietta'nın da bölümleri ( Allegro/ Adagio/ Allegro) yazılmamıştı programa.
Sinfonietta'yı Erkin, Konservatuvar öğrenci orkestrası için bestelemişti. Gökmen, o dönemde eserin öğrenci orkestrasında herhalde zor olduğu için çalınamadığını, ilk seslendirmesinin G.E. Lessing yönetimindeki CSO tarafından yapıldığını söyledi. Muammer Sun ise, eserin bizzat besteci Erkin yönetimindeki öğrenci orkestrası tarafından bu sahnede çaldırıldığını gayet iyi hatırladığı bilgisini paylaştı. Gece Erkin'in resmi web sitesini kontrol ettim, orada Erkin'in 1951'de başlayıp 1959'da tamamladığı eserin, Lessing yönetimindeki CSO tarafından 17 Şubat 1967'de Ankara Radyoevindeki seslendirilişi “halk önünde ilk çalınışı” diye belirtilerek kayda geçmişti. Muammer Hoca'nın hatırladığı Konservatuvar'daki seslendirme belki de halka açık değildi.
Gökmen konseri, salondakilerin de katılımını isteyerek “Konservatuvar Marşı”yla tamamladı. Orkestradakilerin bir kısmı marşı mırıldandı, dönüp salona baktım ağzı kımıldayan kimse yoktu. Demek ki Konservatuvar kendi içinde bu marşı yaşatamıyor. Aklıma ADK'ya SCAMV Onur Ödülü Altın Madalyası verilirken, HSO'nun o dönemdeki şefinin salondan gelen Konservatuvar Marşı talebi üzerine izleyicilere “Biz onu hazırlamamıştık” demesi geldi!
Gökmen'in, Muammer hoca'ya söz vermesi pek iyi oldu. Kısa bir konservatuvar tarihi özeti yapan, Atatürk'ün öngörüsünün önemini vurgulayan, ülkedeki tüm müzik okulları ve kurumlarının ADK'dan yetişenler tarafından oluşturulduğuna dikkati çeken Muammer Sun'u, orkestra üyeleri de büyük bir dikkatle dinleyip sonunda alkışladı.
Konserden iyi müzik dinlemiş olarak ayrılırken, bunun da bir tür “Cebeci Monologu” gibi olduğunu düşündüm. Hocalar bir arada müzik yapmayı özlemiş olmalıydılar. Kendileri çaldılar, yakınları ve bazı öğrencileri dinlediler.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
9 Mayıs 2018