Yaşamda bazı rastlantıların insanın gelişimi ve yönelimlerinde sanılandan çok etkisi vardır. Ahmet Say'ın (1935-2022) günümüzde müzik yazarı ve yayıncısı olarak tanınmasının kökeninde de bazı önemli rastlantılar bulunmaktadır.
Her ne kadar Ahmet Say, çocukluk döneminde bir süre konservatuvara devam edip piyano dersleri aldıysa da, Almanca eğitim veren İstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra basın-yayın öğrenimi görmek amacıyla Almanya'ya gidişiyle birlikte ilk önemli rastlantı etkisini göstermiştir. Pansiyoner olarak kaldığı evin sahibi Prof. Kurt Köhler'in müzikolog olması, ya da Say'ın bu eve denk gelmesi önemli bir rastlantıydı.
Köhler'in özendirmesiyle müzik tarihi ve müzikolojiye ilgisi başlayan Ahmet Say, yurda döndükten sonra önemli başarılarını edebiyat alanında gösterdi. Bingöl'ün bir dağ köyünde öğretmenlik dönemindeki izlenimlerinden yola çıkarak yazdığı öyküler ve bir romanla çok sayıda ödül kazandı. Edebiyat alanında uzun ömürlü bir dergi çıkardı, hep bu çevrenin içinde oldu.
Eczacı Gürgün Özsoyeller Say'la ( evlendikten sonra doğan oğulları Fazıl Say'ın (d.1970) küçük yaşta müziğe olan yeteneğinin anlaşılması ve bu konuda eğitim almaya başlaması, Ahmet Say'ın müzikoloji ve müzik eğitimi konularına olan ilgisinin alevlenmesine ortam hazırladı. 12 Eylül'ün sancılı günleri geride bırakılırken, 1984'te Ahmet Say müzik yazarlığı ve yayıncılığına yöneldi.
Fazıl 14 yaşındaydı. Onun okulu ve öğretmenleri, kısaca konservatuvar çevresi Ahmet Say'ın edebiyattan sonra ikinci çevresini oluşturdu. Müzik alanındaki Türkçe kaynak yetersizliğini kısa sürede saptayarak bir müzik ansiklopedisi yayımlama kararı aldı. Müzik çevresindeki eğiticilere çeşitli maddeleri ısmarladı ve ansiklopedinin editörlüğünü yaptı. Kurduğu yayınevine de “Müzik Ansiklopedisi Yayınları” adını verdi.
Ahmet Say'ın müzik yayıncılığı alanında başarılı olmasında, akıcı Türkçesi, iyi derecede Almanca bilmesi, eşi Handan'ın İngilizce öğretmenliği sayesinde bu dilde kendisine yardımcı olması, kaynaklara rahat ulaşımı, sentez yeteneği önemli rol oynamıştır.
Başka müzikçilerin irili ufaklı kitaplarını da yayımlayarak, yayın yelpazesini genişletmiştir. Müzik alanında kendi yazdığı Müzik Öğretimi, The Music Makers in Turkey, Türkiye’nin Müzik Atlası, Müziğin Kitabı, Müzik Sözlüğü, Müzik Yazıları, Mozart, Müzik Nedir, Nasıl Bir Sanattır ve hazırladığı Müzik Ansiklopedisi (3 cilt), gibi kitaplar çok sayıda baskı yapmış, Eğitim Fakülteleri Müzik Bölümleri ile Konservatuvarlarda kaynak kitap olarak kullanılmış ve halen de kullanılmaktadır.
Bu alanda en zorlu işi ansiklopedi olmuştur. İlk yayımladığı ansiklopediyi, bu kez tüm maddelerinin kendisi tarafından ve uluslararası ansiklopedicilik ilkelerine uygun biçimde kaleme alınarak yenilemesi konusunda, onu böyle zorlu bir işe ikna etmeye çalışırken, ne denli tereddüt ettiğini anımsıyorum. Ama bir kez başlayınca üç ciltlik koskoca yayını dört yılda tamamlayıp ortaya çıkardığında ne denli mutlu olduğu da anılarım arasında.
Günümüzde çoğu bilgiye sanal ortamda ulaşmanın kolaylığına karşın, onbin maddeden oluşan üç ciltlik Müzik Ansiklopedisi, hâlâ önemli bir kaynak olarak elimin altında durur. Bunun temel nedeni, Ansiklopedi’de sadece klasik müzik, opera, bale değil, caz, pop, geleneksel Türk müziği, Türk halk müziği, müzik eğitimi ve müzik kültürleri alanlarında da anlaşılır bir dille yazılmış maddelerin yer alması, internette bulunamayan bazı bilgilere ulaşılabilmesidir.
Sol siyasî gelenekten gelen Ahmet Say'ın önemli bir özelliği de, müzikte ayrımcılık yapmamasıdır.
Sürekli yazarları arasında bulunduğu SANATTAN YANSIMALAR portalinde (www.sanattanyansimalar.com) 14 Mayıs 2014'de yayımlanmış yazısından bir bölüm, bu konuda nesnelliğe ne denli önem verdiğinin bir kanıtıdır:
“Alaturkacılar” ile “Batıcılar” arasındaki sürtüşme, kırk yıldan fazla sürdü ve Türkiye’nin müzik kültürüne çok zarar verdi. Açık söyleyeyim: Çoksesli müzik çevreleri, geleneksel sanat müziği kadrolarını ve onların hayranlarını küçümsemekle yanlış yapmıştır. Bu tutum, aslında geleneksel
müzik değerlerinin hakkını vermekten kaçınmaktı. Oysa bir halkın müzik kültürünü temellendiren, geleneksel değerlerdir. Bugün, geleneğin ne denli önem taşıdığını, gelenek dışı düzeysiz popüler müzikleri kamu kuruluşları dahil, her yerde dinlemek zorunda kalırken daha iyi anlıyoruz:
Bu iğrenç müzikler, “Sen miydin geleneksel sanat müziğini küçümseyen? Al işte!” der gibi, “Batıcılar”ın beynini gagalıyor. Aynı şekilde, “Alaturkacılar”ın da söz konusu düzeysiz popüler müziklerden nefret ettiğini, bu müziklerin ülke çapında yaygınlaşması yüzünden geleneksel sanat müziğimizin giderek eriyip gitmesinden, yok olmasından derin üzüntü duyduğunu biliyoruz. Ama kaç para eder, iş işten geçtikten sonra?
Hangi müzik türünden gelirsek gelelim, kötü müzik türlerine karşı halkımızı korumak amacıyla dayanışma içinde olmak durumundayız. O gün, konuşmamda vurguladığım gibi: “Burası Türkiye! Topraklarımızda boy veren bütün gerçek müzikler bizimdir, onların değerini bileceğiz.”
***
Yaşamın azizlikleri, Ahmet Say'ı edebiyattan müzik yazarlığı ve yayıncılığına yönlendirmiş, O da ortaya koyduğu verimle bu alanın hakkını vermiştir. 1967'den itibaren yakın arkadaşlık ve yaşamının pek çok ayrıntısına da tanıklık ettiğim sevgili Ahmet Say ışıklarda uyusun; unutulmamayı hak edenlerdendir.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
15 Mayıs 2022, Ankara