Yeni, her zaman heyecan verici ve merak uyandırıcıdır. Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde klasikler anlamında son yıllarda yeniye hasret kalındığı için Amadeus balesinin dünya prömiyeri, bu anlamda da merakla bekleniyordu.
Bazı bölüm ve konular hâla tam olarak aydınlatılamamış olan Wolfgang Amadeus Mozart'ın (1756-1791) yaşamı, bugüne kadar müzikaller dâhil çeşitli sahne çalışmasına konu olmuştur. Aynı denemeyi bu kez, yıllardır eşi Medeia ile birlikte Türkiye'de çalışmakta olan Gürcü koreograf Nugzar Magalaşvili'nin örgütlemesiyle, eşinin hazırladığı libretto üzerinden bale olarak sahneye taşındı.
KOREOGRAFIN TUTARLI ÇİZGİSİ
Bu değerli koreograf, Mersin ve Samsun müdürlüklerinde bale yöneticisi ve başkoreograf olarak ortaya hep düzgün işler koymuş, yenilikçi fikirlere de hep açık olmuştur. Kendisiyle projesini hazırlayıp librettosunu yazdığım ve besteci Hasan Niyazi Tura'yla adım adım üzerinde çalıştığımız Aspendos-Yüzyılların Aşkı balesinin sahneye aktarılma sürecinde birlikte çalışma fırsatı bulmuştum. Bu bale Antalya'da sahnelendi ve Aspendos Festivali'yle Eskişehir Opera-Bale Günleri'nde de gösterildi. Ama herhalde “mâlum sebeplerle” Ankara, İstanbul ve öteki sahnelere taşınmadı! Tıpkı 7 yıl tüm sahnelerde kapalı gişe oynayıp, Ankara ve İstanbul'a adım attırılmayan “Mevlana'nın Çağrısı” balesi gibi...
Nugzar Magalaşvili, Aspendos'tan sonra eşiyle birlikte konusunu gene bir söylenceden alan Amazonlar balesinde başarılı bir görsellik ortaya koydu. Amazonlar'da olduğu gibi müzik konusunda genellikle ülkedaşı Gürcü bestecilerle çalışmayı tercih ediyordu. Ama bu kez, seçilen Mozart olunca, telif ve işleme sorunu da olmadığı için temel müzik malzemesi doğaldır ki Mozart eserleri olacaktı. Müzikleri Gürcü besteciler Kaha Tsabadze ile Zurab Nadareşvili, Mozart bestelerinden almış, giriş ve sahne değişimlerindeki bağlantılarda Leh besteci Pendereçki ile Sovyet-Alman besteci Schnittke'nin birer eserinden efekt üretmede yararlanmışlardı.
GÖRSEL ANLATICI SALİERİ
Mozart'ın yaşamındaki hem en açık, hem en esrarengiz figürlerden biri olan Saray bestecisi Antonio Salieri ( 1750 - 1825 ) balenin “görsel anlatıcısı” olarak seçilmiş, pek çok sahne onun yer alacağı biçimde kurgulanmıştı. Mozart'tan 6 yıl önce doğup 34 yıl sonra ölen Salieri'nin yaşamı boyunca Mozart'ın müziğini kıskandığı ve yerini alacağından korktuğu için İmparator'la ilişki kurabileceği ortamları engellemeye çalıştığı bilinir. Ama bu kıskançlığın Mozart'ı ortadan kaldırmaya teşebbüse kadar varıp varmadığı kuşkuludur. Örneğin Mozart'ın dönemin genel hijyen dışı yaşam koşulları içinde hastalandığı dönemde evine gelip kendisine “Requiem” ısmarlayan kişinin kimliği konusunda tarihçiler bir fikir birliğine varamamışlardır. Kimilerine göre bu pelerinin başlığıyla yüzünü gizleyen adam bir iş adamı, bazılarına göre bir Kont, kimilerine göre ise bizzat Salieri!
MÜZİKSEL ANLATIM: MOZART
Bale, temel kişilikler olarak öncelikle Salieri, Mozart, eşi Constanze, Salieri'nin sevgilisi Catherina, Mozart'ın babası Leopold Mozart ve İmparator 2. Joseph yer alıyor. Birinci perde Salieri'nin düşünce ve duygularıyla başbaşa görüntüsü ve ardından libretistin “kaos” diye nitelendirdiği Viyana sokaklarındaki çıplak ayaklı dansçıların temsil ettiği halkın neşeli dolaşımının arasına karışmasıyla başlıyor. Bu perde genellikle balenin klasik solo ve toplu danslarıyla köpürtülmüş bölümü.
İkinci perdede ise kurgusal anlatım ve dramatizasyon kendini gösterince, güçlü bir etki yaratılabiliyor. Tabii tüm bunlar, şef Naci Özgüç yönetiminde Mozart'ın bestelerini uyum ve temiz bir tınıyla seslendirilen ADOB Orkestrası'nın iyi müziği sayesinde ortaya konuluyor.
Peki hangileridir bu müzikler? 40. Senfoni(1. Bölüm), 29. Senfoni(4.bölüm), 41. Senfoni -Jupiter (1.bölüm) ve 39. Senfoni (3. Ve 4. Bölümler) Senfonileri, Türk Marşı, Don Giovanni ve Sihirli Flüt operaları uvertürleri, Idemeneo operasının üçüncü perdesindeki Elektra’nın aryası, 21 no’lu (2.bölüm) ve 23 no’lu (2. Bölüm) Piyano Konçertoları, Requiem’in “Lacrimosa” bölümü.
Diğer, belki de “esas” kahraman Salieri’nin Re majör Senfonisinden “menuet” de yer alıyor.
Yeri gelmişken, Antonio Salieri'nin de 1804'te yazdığı Do minör bir “Requiem”i bulunduğunu, bu eserin önemli bir kaydının İsviçre'de yaşayan kemancı-eğitimci-şef Kemal Afşin yönetiminde Lozan Korosu ile Rumen Devlet Filarmoni Orkestrası tarafından yapıldığını belirtelim.
YALINLIĞIN GETİRDİĞİ OLANAKLAR
Eserin sahne ve giysi tasarımını yapan İsmail Dede, hem çok işlevsel, hem de yalın ama estetik bir iş çıkarmış. Sanırım aynı zamanda hayli ekonomik bir iş. Sahne dans için boş bırakılarak geride, âdeta Avusturya'nın simgelerinden biri haline gelmiş küresel Mozart çikolatalarını anımsatan, ortası boş bir pano var. Bu pano, , birbirine paralel ama arada görünmez bir balkonu bulunan iki yarım daireden oluşuyor. Geride sahneye göre kullanılan iki heykel ve sahnede gene geride küçük bir masa ile bir iskemleden başka kullanılan parça yok. Koreograf yaratılan bu boş alanı toplu danslar için yeterince değerlendirmiş. Arkadaki pano Fuat Gök'ün ışık tasarımıyla değişik renklere bürünerek görselliğe katkıda bulunuyor.
Giysiler de Dede'nin yaptığı dönemsel tarih araştırmasının stilize edilmiş yalın sonuçlarını yansıtıyor. Dede, nedense temsil sonunda sahneye selama çıkmadı.
DANSÇILARIN GÜCÜ
Dünya prömiyeri akşamı dansçılar iyi bir etkinlik gösterdiler.
Salieri'de saç modeliyle de besteciye benzetilen Eren Keleş'in rolü dans tiyatrosu-bale karışımıydı. Eserin bütününde, tiyatrodan ziyade, soloları ve ikili danslardaki konumuyla başarılı oldu.
Mozart'ta Burak Kayıhan, günümüzün başdansçısı olarak, hem mimikleri, hem dansı ile sololarda, ikili danslarda alkışı hak etti.
Partnerleri Constanze'da Özge Başaran, Catherina'da Mine İzgi, hem teatral, hem klasik dansın gerekleri bağlamında potansiyellerini ve disiplinli çalışmanın sonuçlarını başarıyla ortaya koydular.
İmparator'da Ertuğrul Bolat, baba Mozart'da Taner Oğuzhan, hem fizikleri, hem teatral sunularıyla üstlendikleri kişilikleri iyi yansıttılar.
ESERE KATILAN İNSAN SESİ
Esere önemli renk katan ise, müziklerde Idemeneo operasından Elektra aryası ile Requiem'den Lacrimosa'nın seçilmiş olmasıydı. Prömiyer akşamı mavi giysisi içinde deneyimli soprano Feryal Türkoğlu'nun seslendirdiği bu iki parti, esere anlam kazandırdı.
Finaldeki Lacrimosa, Ali Karaköse'nin videosunun da katskısıyla eserin görkemli kapanışının görselliğini güçlendirdi.
Librettoda vurgulanan Sihirli Flüt operasından seçilen uvertürdü. Madem insan sesi de işin içine katılmıştı, Sihirli Flüt'ten dünyanın en sevilen aryalarından biri olan Gece Kraliçesinin Aryası esere yerleştirilerek, cazibe arttırılabilirdi.
Koreograf Nugzar (arkadaş arasında kısaca Nukri) eserin “İlahi müzik sayesinde daha iyi insan olma fikri ” temasıyla hazırlandığı, ilahi bir yeteneğe sahip Mozart 'ın müziğinin insanlığı iyileştireceğine inandığını, bu fikrin eserin librettosunu yazan Medeia Magalaşvili'nin yola çıkış noktası olduğunu vurguluyor.
Sahneüstünü izledikten sonra ise benim algıladığım şudur: İnsanın mayasında iyilikle birlikte kötülük de vardır ve bunun ne zaman ortaya çıkacağı belli olmaz. Ayrıca insanın “iyilik” sanısıyla yaptığı şey, başkalarına “kötülük” olarak yansıyabilir!
Nitekim, sahneüstü bize Salieri'nin ölüm döşeğindeki Mozart'ı yemeğe çağırdığını, ona hasır kaplı şişeyi uzattığını, Mozart'ın da bunu içtikten sonra can çekişmeye başladığını gösteriyor. Yani, sahneüstünde izlediğimize göre Mozart, Salieri tarafından zehirlenmiştir!
Eh, “Neye niyet, neye kısmet” diyelim. Kağıda dökülenlerle, sahneüstünün verdiği mesajlar görsel sanatlarda her zaman birebir uymaz. Sonunda bu bir “bale” ise esas olan sahneüstüdür. Amadeus da, bu anlamda görülmeye değer bir yeni iş. Gözlerinizi kapasanız bile Mozart'ın müzikleri yeter.
Şefik Kahramankaptan
30 Aralık 2016