Yeni şef ve solistler, hele adını daha önce duymamışsanız, hep heyecan vericidir. Bilkent Senfoni Orkestrası'nın 12 Aralık 2015 konserinde solist bildik bir isimdi, kemancı Sayaka Shoji. Ama şef Stamatia Karampini'yi ilk kez izleyecektik. Konzertmeister sandalyesinde de Alexandra Conunova konuk ediliyordu ama ne yazık ki eserlerde kendini göstereceği solo yoktu.
"
"Bitmemiş Senfoniler” başlığıyla sunulan konserde önce Sayaka Shoji'yi (d.1983) J. Sibelius'un keman edebiyatının temel eserlerinden Re Minör Konçertosunda dinledik. Shoji, bir “Harrison§Parrot” sanatçısı olarak uluslararası dolaşımda kendine kolaylıkla yer buluyor. Henüz 16 yaşındayken Paganini Keman Yarışması'nı kazanarak hız kazanan, bizim Elvin Hoca gibi Zachar Bron'un yetiştirdiği, ayrıca Gawriloff, Uto Ughi ve Shlomo Mintz gibi isimlerle de çalışmış olan Shoji, son yıllarda dinlediğim en duyarlı Sibelius yorumunu sergiledi. Kendisine tahsis edilmiş 1729 tarihli bir Stradivariüs'le çalan Shoji, bu olağanüstü enstrümanın yüksek volümü ve tatlı tonunu, kendi yüksek tekniği ve duygusal yorumuyla birleştirerek, dinleyicinin büyük alkışını topladı. Bis olarak da, Paganini'nin “Nel cor più non mi sento” başlıklı, kemancının parmak marifetlerini sergileyebileceği parçasının bir bölümüyle noktaladı. BSO, şef Karampini yönetiminde kaliteli bir eşlik sergiledi.
HANGİSİ DAHA BEETHOVEN?
Konserin ikinci yarısında önce Beethoven'in bazı eskizlerinden yararlanarak bir İngiliz müzikolog Barry Cooper'in “yeniden yapılandırdığı” ve 10. Senfoni 1. Bölüm adı verilen “Senfonik bölüm”ü dinledik. Aslında bu derlemenin “bitmemiş senfoni” olarak nitelendirilmesi bence doğru değil. Çünkü derlenen eskizlerin gerçekten bir senfoni için mi tasarlanmış olduğu belli değil. Beethoven'in senfonilerinde izlediği yola, sağladığı gelişime baktığımızda, bu 10. diye sunulan bölümün bir başyapıt olmadığı, hâttâ Beethoven'in o bildik tınısal özelliklerinin tamamını taşımadığı söylenebilir.
Hemen ardından dinlediğimiz ve gerçek bir “bitmemiş” senfoni olan Schubert'in eseri, bestecinin hayranı olduğu Beethoven'in senfonik anlayışını daha çok yansıtan bir eser. Yer yer Beethoven'in 7. Senfonisi'yle ezgisel benzerlikler de taşıyan Scubert'in bu senfonisinin ilk iki bölümü, bir de tamamlansaydı, kuşkusuz başyapıt nitelendirmesini hak edecekti. Tarihleri incelediğimizde, Schubert'in bu senfoniyi 1822'de, yani Beethoven'in ilk sekiz senfonisini dinledikten sonra yazdığı görülebilir.
SAĞLAM VURUŞLU KADIN ŞEF
Seslendirmenin nasıl olduğuna gelince, Yunan kadın şef Karampini belli ki, Schubert 8. Senfoni'yi çok iyi etüd etmiş, orkestrayı da ayrıntılı çalıştırmıştı. Çok bütüncül, kaliteli bir seslendirme oldu. Arkadan baktığınızda üstünde frakıyla erkek gibi görüntü veren, yürüyüşü de erkeği andıran, güçlü görünümlü bir kadın şef Karampini...
İki hocasından biri olan Herman Michael'in “Belki de Mitropoulos'tan sonra Yunanistan'dan çıkan en etkileyici şef” nitelendirmesini yaptığını okudum. Mitropoulos, ününü ABD'de kazanmıştı, Karampini'nin ise kariyerini Avrupa'da yükselttiğini görüyoruz. İkinci hocası Jorma Panula'nın ne değerli bir şef pedagogu olduğu malûm. Elde ettiği sonuca bakınca, Karampini'nin hem analiz yeteneğinin yüksek, hem de sahnede orkestraya egemenliğinin yeterli olduğunu görüyoruz. Vuruşları son derece net, orkestrada hiçbir grubu veya solocuyu tereddütte bırakmıyor. Şimdi 35-40 yaş arası olduğunu düşündüğümüz Karampini'nin çeşitli şeflik yarışmalarında aldığı dereceler de, bugün ulaştığı noktada durmayıp daha da ilerleyeceğinin göstergelerinden biri. Umarım önümüzdeki yıllarda BSO gene davet eder, öteki orkestralarımız da kendisini keşfeder.
CANUNOVA'YI SOLİST GÖRMEK İSTERİZ
BSO'da artık tıpkı müzik yönetmeni olmadığı gibi daimi bir konzertmeister da yok. Bu sezon Amerikalı kemancı Ellen Jewett'le altı konserde başkemancılık için bağlantı yapıldığını biliyoruz. Bu konserde Alexandra Conunova'yı başkemancı sandalyesinde görünce, orkestranın konzertmeister yardımcısı İrina Nikotina ile Ellen jewett'den başkalarının da bu rotasyona dâhil edilmiş olduğunu anladık.
Tek keman solosu olmamasına karşın, son derece gayretli ve artistik çaldığını görünce, konser sonrası meraklanıp araştırdım. 1988 Moldova doğumlu Canunova, daha geçtiğimiz Haziran ayında 15. Çaykovski Yarışması'nda üçüncülüğü elde etmiş, girdiği George Enescu, Singapur, Tibor Varga, Ion Voicu ,Henri Marteau gibi yarışmalarda hep finalist olup dereceye girmiş, Joseph Joachim Yarışması ile Verbier Festival Akademisi'nde prestijli Julius Bär Ödülü'nü kazanmış bir genç kemancı. Patricia Kopaçinskaya'dan sonra uluslararası dolaşıma yeni bir Moldovalı kemancı gelmiş oluyor. Üç ay sonra, bu gece dinlediğimiz Sibelius Konçertoyu Padova'da, ardından Prokofief 2. Konçertoyu Bükreş'te çalacağını görünce, içimden “ Bu genç kemancıyı keşke solist olarak dinleseydik” diye geçirmedim değil! Bakarsınız seneye o da olur!