Bu sezon kısmetim Mozart Requiem'den yana pek açık! Önce CSO'dan, sonra Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası'ndan, 21 Mart 2015 gecesi de BSO'dan dinledim. Üç seslendirmenin de demirbaşı Devlet Çoksesli Korosu ile bas Tuncay Kurtoğlu'ydu.
Hristiyanlık tarihinde ölünün arkasından icra edilen, dinsel metinler kullanılarak yazılmış bir nevi “ağıt” ya da ölülerin ardından bir “dua” olarak nitelendirebileceğimiz “Requiem”lerin günümüzde en sıklıkla seslendirileni W. A. Mozart'a ait olanıdır.
Mozart ,Requiem’ini adının gizli tutulmasını isteyen bir kişinin siparişi üzerine 1791 yılında yazmaya başlamış, ancak üçte ikilik bölümünü bitirebilmiş ve ölmüştür. Âdeta kendi duasını yazmıştır. Eser sipariş olduğu için Mozart'ın ölümünden sonra karısı Konstanze, Mozart'ın adına öğrencileri Joseph Eybler ve Franz Xaver Sussmayer'e tamamlatmış, böylece siparişin bedelini tahsil edebilmiştir. Tüm bestecilerin “requiem”lerinde kullandığı sözler Latincedir ve aynıdır. Koroya işaretin yanısıra, metnin ilk kelimelerini de söyleyerek giriş verdiği için, şefin Latince metni de öğrenmesi gerekir.
Bu sezon dinlediğim üç Requiem seslendirmesinde şefler ve orkestralar, belki daha da önemlisi salonlar farklıydı. Bu korolu görkemli eserde, şef, solistler ve orkestranın yanısıra, salonun eserin başarısına nasıl olumlu katkı yapabildiğini gördük. BSO'yu, hayli uzunca bir aradan sonra şef Rengim Gökmen yönetiyordu. Devlet Çoksesli Korosu'nu şef Cem'i Can Deliorman hazırlamıştı. Koro zaten bu eser üzerinde hayli uzmanlaşmıştı. Seslendirme sayıları sanırım 30'u aştı, bu sezon dördüncü kez söylüyorlardı.
Solistler deneyimli soprano Feryal Türkoğlu, uluslararası genç mezzo Asude Karayavuz, çok yönlü tenor Ayhan Uştuk ve deneyimli bas Tuncay Kurtoğlu'ydu. DÇK, Bilkent Salonu'nun önemli özelliklerinden biri olan sahne arkası koro balkonuna yerleşti. Solistler ise bir platform üzerinde orkestranın arkasında yer aldılar.
Solistler partilerini pırıl pırıl söylediler. Tek partilerinin yanısıra, özellikle “Tuba Mirum” ve “Jesu Pie”de iyi bir ensemble ortaya koydular.
Bu eserde orkestranın yumuşak kalbi, partileri hata kaldırmadığı için trombon grubu ve trompettir. Eskişehir'de konuk olarak çaldığı partiyi bas trombonda Peter Körner gene başarıyla icra etti. Trompette de Julian Lupu klasını konuşturdu. Ayrıca orkestra ile koro arasındaki ses dengeleri önemlidir. Şef Rengim Gökmen, bu dengeyi kurdu ve seslendirmeden tüm ögelerin katkısıyla başarılı bir sonuç elde etti.
Koro, özellikle sopranolar , piano söylenmesi gereken yerlerde bu konuda ne dikkatli olduklarını kanıtladılar. Finaldeki dekreşendo koro ve orkestra tarafından mükemmel sunuldu. Eserdeki ayrıntıların duyumsanmasında, sözlerin anlaşılmasında, salonun gereğinden fazla olan akustik yapısının olumlu etkisi oldu.
Bu “requiem”, Çanakkale Utkusu'nun 100. yılında, Atatürk'ün “Onlar da bizim evlatlarımızla koyun koyuna yatıyor” diye Dünya'ya insanlık dersi verdiği hristiyan, müslüman, yahudi, budist ve öteki dinlerden ne kadar kayıp varsa, hepsinin ruhuna gitmiş oldu.
ÖDÜLLÜ KEMANCI ESTHER YOO
Konserin ilk yarısında, öğrenimini devam ettiren bir genç kemancıyı, Kore asıllı Amerikan vatandaşı Esther Yoo'yu (d.1994) J. Brahms'ın Re majör Keman Konçertosu'nda dinledik. 21 yaşının hayli üstünde bir düzeyde çalan Esther Yoo, halen Brüksel'de Queen Elisabeth Müzik Şapeli'nde Augistin Dumay'ın öğrencisi. 2010'da 10. Sibelius Yarışması'nda 3. olarak ödül alan en genç kemancı ünvanını elde etmiş. 2012'de Queen Elisabeth Yarışması'nda da 4. olmuş. BBC'nin “Yeni Kuşak Sanatçısı” unvanı da kendisine verilmiş... Londra merkezli önemli menecerlik firması Harrison-Parrot'un sanatçıları arasına girmiş durumda.
Brahms konçerto yorumunda tüm bunların boşuna olmadığını kanıtladı. Gelişkin yay tekniği ve bestecinin amacını yansıtan tınısıyla, yeteneği yanında kesintisiz çalışmanın getirisini sergiledi. Kuşkusuz, bir koleksiyoner tarafından kendisine ödünç verilen, yâni kullanımına tahsis edilen, ilk sahibinin adıyla “Prince Obolensky” olarak anılan 1704 yapımı Stradivarius kemanın da elde ettiği tını kalitesinde payı var.
Esther Yoo'ya orkestra eşliği başarılıydı. Özellikle Brahms'ın özenle yazdığı obua soloda Selçuk Akyol çok iyi bir tını elde etti. İkinci bölümün başındaki tahta üflemelilerin yaptığı ensemble ile korno sololarda Laszio Gyarmati, konçertoya kalite kattılar.
Fotoğraflar: Şefik KAHRAMANKAPTAN