Japon kökenli Amerikalı şef Toshiyuki Shimada, CSO'da ilk kez podyuma çıksa da, yabancımız değil. Ankara'ya ilk kez, müzik yönetmenliğini yaptığı orkestralardan biri olan Yale Senfoni'yle Bilkent Salonu'nda verdiği konser için gelmişti. Anıtsal piyanist İdil Biret'e hem Yale'de, hem Carnegie Hall'de Hindemith konçertolarda eşlik etmiş, plak kaydında orkestrayı yönetmiş, geçtiğimiz yıl da Biret'in 75. yaş konserinde İstanbul'da BİFO'yu yönetmişti. 2013'den bu yana da Bilkent Senfoni tarafından her sezon davet ediliyor. Bu kez Shimada'yı CSO'da görmeyi , birlikte konser veren iki orkestranın birbirlerinin portföylerinden de yararlanmaya başladığının göstergesi olarak yorumlamak istiyorum.
30 Mart 2016 akşamı, konserin solisti de Leh piyanist, Chopin ve Scarlatti yorumlarıyla ünlü Marek Drewnowski'ydi. 14 Kasım'da Erimtan Salı Konserleri'nde verdiği resitalle dinleyicinin beğenisini kazanan Drewnowski'yi bu kez Chopin'in 1. Piyano Konçertosu'nda dinledik. Bir süredir muzdarip olduğu bel fıtığı ağrılarına karşın, konser programını değiştirmeyip piyano başına geçmesi önemli bir özveri. Yumuşak tuşesi ve abartısız çalışıyla Chopin konusunda uzmanlığını gösterdi. Bellekten seslendirdiği Chopin'in 1. Piyano Konçertosu'ndaki lirik, romantik havayı dinleyiciye yaşattı.
Aldığı yoğun alkış karşısında dinleyiciye bis için “Chopin mi, Scarlatti mi?” sorusunu yöneltti, gelen cevaplardan biri Beethoven (!) olmaz mı? Tabii Drewnowski buna hiç kulak asmadı ve Chopin'in Op. 64 dizisinden 2 numaralı Vals'i duyarlılıkla çaldı. Alkışların devamı karşısında bu kez Scarlatti'den bir sonatı müthiş bir teknik ve müzikal güzellikte seslendirdi. Drewnowski'nin dinleyiciye sorduğu soruyu bana “ O bir Chopin uzmanı mı, yoksa Scarlatti uzmanı mı?” biçiminde sorarsanız tereddütsüz Scarlatti yanıtını veririm.
Büyük orkestrayla Türkiye'de ilk kez CSO sahnesine çıkan Drewnowski, piyano başındaki ciddî duruş ve çalışına karşın, selam faslında sempatik hareketleriyle dikkati çekti. Önce şef Shimada tarafından samimiyetle kutlandı. O da orkestraya teşekkürünü başkemancı Jülide Yalçın'a sarılarak yaptı.. Drewnowski'nin şefe teşekkürü ise salondan çağırdığı beyaz elbiseli küçük bir kızın sunduğu çiçekle oldu. Büyük oğlu Polonya'da tanınmış bir piyanist ve profesör unvanlı eğitimci olan Drewnowski'nin bu küçük çocuk meğer kızıymış. Piyanistimizin 71 yaşında olduğunu da belirtelim.
Konserin ikinci yarısında şef Shimada CSO ile , Prokofief'in Romeo ve Jüliet balesinden orkestra için hazırladığı 1. ve 2. Süitten bir senfonik buketi sundu. Doğrusu her iki süitten sıra değişiklikleri yaparak güzel bir seçki hazırlamıştı. Balenin ünlü Montague ve Capulet ailelerinin karşılaşmasını anlatan bölümü en başa alıp, dinleyiciyi ilk bölümden yakaladı. Seçkiyi süitleri 2-1-2 kullanarak hazırlamıştı. Salonda eğitimli bir dinleyici kitlesi vardı, hiç ara alkış olmadı. Ama dinleyici ortadaki 1. Süit'ten “Tybalt'ın Ölümü”nü anlatan bölümden öylesine etkilendi ki, o arada alkışlamadan duramadı.
İyi bir seslendirme oldu. Soloların hepsi güzel çalındı ama özellikle viyola soloda Artemis Sis Balkız çok güzel bir tınısal güzellik sergiledi. Geçen sezon solo konserini Ankara dışında olduğum için izleyemediğim bu genç viyolacıya özel bir kutlamada bulunmak istiyorum. Başkemancı Jülide Yalçın ile viyolonsel solisti Oğuzhan Kavruk'un sololarının yanısıra, bakır ve tahta üflemeliler eserin bütüne önemli katkı sağladılar. Eserin birkaç bölümünde önemli rol üstlenen viyolonsel grubu bütün olarak iyiydi. Fethi Günçer'in saksafondaki katkısı kayda değerdi. Piyano ve çelesta partilerindeki birkaç zamanlama hatası, eserin bütünlüğü içinde kaynayıp gitti. Şef Shimada'nın BSO'dan sonra sanırım artık Ankara'da davet alacağı CSO da var.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
30 Kasım 2017