“Hekimoğlu” operasını bugüne kadar izleme olanağı bulamadım. Sanki Opera Müdürlükleri nedense bu eseri görmemi istemiyor gibi! Bestecisi ise çok istiyordu ama ben Samsun, Eskişehir ve İstanbul'daki temsilleri kendi olanaklarımla denk getiremedim.
Tolga Taviş, öğrencilerini kanatları altında tutmayı, onların giderek çoğalıp değişik yerlerde görev başında bulunmasını çok seven Prof. Rengim Gökmen'in öğrencisidir. Belki onu opera yazmaya özendiren de Gökmen'dir, bilemiyorum.
Kimdir Hekimoğlu? Karadeniz yöresinin hakkında menk^ıbeler üretilen, gerçekte yaşamış bir “eşkiya”sı , bir halk kahramanı.. Bir nev'i Köroğlusu... 1913'de ölen bu “aynalı martin”iyle meşhur halk kahramanının yaşamından kesitleri opera yapmak güzel bir fikirdi. Tolga Taviş bu operada kullandığı temaları, sanırım gene hocasının önerisiyle kısa senfonik fragmanlar haline getirerek, konser uvertürü boyunda bir senfonik örnekleme hazırlamış. Bu eser “Demokrasi Şehitlerine İthafen”, CSO'nun açılışında seslendirildi.
Gerçekten de bir film müziği gibiydi. Özellikle “ağıtımsı” iki fragman, sadece ithaf yazısındakileri değil, tüm yitiklerimizi anımsattı bana. Eserin tümü hakkında kısa tematik ve ezgisel fikirler veren fragmanları beğendim, Tolga'yı içtenlikle kutluyorum ve umuyorum bu sezon İzmir'deki temsillerden birini izleme olanağı bulur, eserin tümü hakkında da yazabilirim!
BAKIN ŞEYTAN NASIL DÜRTTÜ?
Orkestralarımızın 15 Temmuz olayından sonra şehitleri anmalarını çok yerinde buluyorum. Ama konserin girişinde bu müziği dinlerken şeytan dürttü, bakın ne düşündüm:
15 Temmuz'dan sonra, kamuda tüm izinler iptal edildi mi? Edildi!
Kapsam içine devlet orkestraları ile devlet opera ve balesi de alındı mı? Alındı!
Tüm sanatçılar izinlerini bırakıp, çalıştıkları kuruma döndü mü? Döndü!
CSO'da herkesin hergün orkestraya gelip imza atması istendi mi? İstendi!
Türk ve yabancı bestecilerin, üstelik şimdiye kadar kırk defa çaldığınız iki provayla çıkacak nice eseri var mi? Var!
A güzel kardeşlerim, bütün orkestracılar toplanmışken, yönetimin aklına hiç mi, “Herkes burada, kahramanlık ve yas temalı bir veya iki eseri dağarımızdan çıkaralım da, halka açık sıcağı sıcağına bir konser yapalım” diye gelmedi!
HÜSEYİN SERMET'İN ÇAYKOVSKİ YORUMU
CSO'nun konserleri normal olarak haftada iki gündür, açılış konserleri de iki gün üstüste yapılırdı. Son yıllarda, bazı konserler haftada tek güne indirgeniyor. Nedenleri arasında, yabancı bazı solist ve şeflerlin takvimi ve yapılan anlaşmalar gösteriliyor. Bu açılışta şef, orkestranın 1. Şefi olan Rengim Gökmen, solist ise gene orkestranın kadrolu “solist sanatçı”sı olan Hüseyin Sermet'ti. Konser tek gün olunca da, millet bilet peşinde helâk oldu!
Özellikle Mozart yorumlarındaki zarif tuşesiyle, günümüzün en seçkin piyanistleri arasında yer alan Hüseyin Sermet (d. 1955), bu kez Çaykovski'nin 1. Piyano Konçertosu'yla dinleyici karşısındaydı. Sermet, notaları âdeta imbikten geçirip damıtarak dinleyiciye aktaran bir piyanisttir. Çaykovski konçertoda, özellikle eserin ağır bölümlerindeki lirik pasajlarda o zarif ve yumuşak tuşesini gene gösterdi. Alışılmış icralardan biraz farklı bir yorum sergiledi. Ama bunu eseri tümüyle hızlandırmak yerinel, konçertonun içindeki zıtlıkları daha iyi vurgulayarak yaptı.
6660 sayılı Hârika Çocuklar Yasası kapsamında yurtdışına eğitime gönderilen son iki piyanist Gülsin Onay ile Hüseyin Sermet'ti. Sermet artık iyice kırlaşan saçlarıyla, müziğindeki gibi fiziğiyle de kemâle ermiş bir görünüm veriyor. Ama içindeki haşarı çocuğun kıpırdandığına hiç kuşku yok.
Nitekim, gerek konserin başında, gerek sonunda , başkemancı Jülide Yalçın Dittgen'e komplimanları dikkati çekiciydi. Sunulan çiçeği de ona verdi ama bu solistin orkestraya olan teşekkürünün bir tezahürüydü.
Uzun alkışlar karşısında ellerini havaya kaldırıp konuşacağının hissettiren Sermet, “Ülkemizde üzücü olaylar yaşanıyor. Bu konser de kaybettiklerimizin anısına ithaf edilmiş bir konser. Böyle bir konserde, Çaykovski'nin konçertosundaki havada bir parça yerine, daha önce de çalmış olduğum, hocam Ulvi Cemal Erkin'in Küçük Çoban'ını seslendiriyorum” dedi. Tabureyi tekrar çekip, bu ağıtsal parçayı müthiş dokunaklı biçimde yorumladı.
RAHMANİNOV'A BÜTÜNCÜL SESLENDİRME
Konserin ikinci yarısı için seçilen S. Rahmaninov'un en uzun orkestra eseri olan 2. Senfoni'siydi. Zengin ezgiselliği, şakacı ve ağır bölümünün güzelliğiyle ünlü bu senfoniye şef Rengim Gökmen ve orkestranın iyi hazırlanıp, gerekli biçimde yoğunlaştığı sonucun iyiliğinden anlaşıldı.
Üflemeli grupları başta olmak üzere herkes görevini canla başla yaptı, bütüncül bir seslendirme ortaya çıktı. Sololarda klarnet grup şefi Bülent Civelek, koranglede Güzin Bilgen özellikle dikkati çektiler. Şef Rengim Gökmen Civelek'i iki kez özel selama kaldırırken, kendisine sunulan çiçeği de Güzin Bilgen'e verdi.
Bu olumlu seslendirme için şef Gökmen ve tüm orkestra üyelerini kutlamak gerek.
PET ŞİŞE ÖNLENSİN...
Gelelim sezonun hemen başında CSO yönetiminden ricalarımıza...
Dinleyicinin elinde veya çantasında pet su şişesiyle salona girmesi mutlaka engellenmeli. Ya da çantasında pet şişe varsa bile, bunu çıkarıp tam da müziğin en hafif çalındığı bölümde, kapağını patlatarak açmasının, sonra da elinde yoğurup boyuna çatırdayıp çuturdamasının önüne geçmek şart.
Yönetim, bu işe seyirci kalmaktan vazgeçmeli. Her konser öncesi bir görevli sahneye çıkıp, dinleyicinin uğultusunu susturup, konuyu anlatmalı. Aynı durum cep telefonları ve cart cartlı çantalar için de geçerli!
Düşünebiliyor musunuz, bir hanımın (hani herkes bayan diyor!) çantasında cep telefonu çalıyor, onu susturmak için çantasının kapağını caart diye açıyor, çünkü mekanizme cart cartlı, sonra arıyor telefonu ve anca susturuyor!
Bunların hepsi, insanın egemen olabileceği, unuttuysa da sahneden yüksek sesle hatırlatıldığında kontrol edebileceği konular. Su içemiyorum diye konsere gelmeyecek varsa, otursun evinde suyunu içsin!
Bu uyarıyı konser öncesi yapmak yönetime ağır mı geliyor? Kapılardaki kontrol görevlileri elinde açıkta suyla girenleri, içeriye su alınmamaktadır diye ikaz etmeli! Aşağıda suyu satanlar da içeriye su taşınmaması gereğini hatırlatmalı. Aşağıdaki kafeye
Bu yapılmalı mutlaka...
EL PROGRAMLARI
Bir diğer konu da el programlarına özen gösterilmesi. Bu konuda yazacak çok şey var ama, arada yanıma gelen hayli kızgın, sanırım tansiyonu da yüksek bir dinleyici dostun “bunu mutlaka yaz” diye buyurduğu konuyu söyleyelim. Gelecek Konser bölümünde fotoğraf dahil pek çok bilgi var ama çalınacak eserler yok!
Dostumuz o kadar kızgındı ki, âdeta bozkurt gibi üzerime atlayacaktı. “Yer kalmamıştır ondan koyamamışlardır” diye geveleyip sakinleştirmeye çalıştım kendisini.
Ama el programlarında biyografi ve program notu boylarının dengeli olmasına, sanatçının, şefin gönderdiğinin aynen basılmak zorunda olunmadığının bilinmesine ihtiyaç var!