Özellikle fazla büyük olmayan salonlarda bazen müzisyenle izleyici arasında öyle sıcak, içtenlikli bir bağ oluşuverir ki, şaşar kalırsınız. Piyanist Can Çakmur'un 22 Aralık akşamı Erimtan Müzesi Salı Konserleri çerçevesinde verdiği resitalde aynen böyle oldu. İzleyici resitalin sonunda deyim yerindeyse Can'ı bağrına basıverdi.
ODTÜ Koleji'ni bitirdikten sonra lisans öğrenimini bu yıl Weimer'daki Müzik Akademisi'nde Prof. Grigory Gruzman'la sürdürmeye başlayan Can Çakmur'u (d.1997) 20 gün arayla iki kez dinleme olanağı buldum. İlki İzmir Buca'daki Pembe Köşk'teydi. Oradaki programından Mozart Do Majör Sonat ile Schumann Kriesleriana'yı Ankara'da da çalması, 20 gün içinde iki eseri de nasıl daha iyi hale getirdiğini gözleme fırsatı verdi.
Sorunsuz seslendirdiği Mozart Sonatı Can 20 gün içinde mükemmel hale getirmişti, tuşesini daha da yumuşatarak Ankara'da tam bir Mozart tınısı elde etti. Bunda kuşkusuz Buca'da Yamaha ile çalarken Ankara'da eski de olsa bakımlı bir Steinway kullanmasının da etkisi vardı. Schumann Kreisleriana'nın sekiz bölümünü de , eserin özündeki programa uygun, olgun bir yorumla seslendiren Can, resitalin girişinde ise, Türkiye'de daha çok İdil Biret ile Hüseyin Sermet'in tanıttığı Fransız besteci C. V. Alkan'ın Uvertür'üyle izleyiciyi yakalayıverdi. Eseri kısaca dinleyiciye anlattıktan sonra, eserin gereği tuşların üzerinde fırtına gibi esti.
Resitalin sonunda öyle güçlü ve istikrarlı bir alkış aldı ki, sahneye ikinci gelişinde tabureye oturup Fazıl Say'ın Aşık Veysel'den “Kara Toprak” düzenlemesiyle dinleyiciye ilk ödülü verdi. Alkış dinmeyip “Bravo” sesleri devam edince bu kez bir Chopin Etüd'le hiç ara vermeden bir saati aşkın süren dinletiyi noktaladı.
Fuayede etrafında bir sevgi ve hayranlık çemberi oluştu Can Çakmur'un. Türkiye'deki hocası Emre Şen'den başlayarak pek çok kişiyle kucaklaştı. Dedesi, eski bakanlardan ve eski İzmir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur ve eşi Gülay Hanım'ın gururla karışık mutluluk gözlerinden okunuyordu. Müzenin kurucusu Yüksel Erimtan, cep telefonuyla Can ile Emre'nin fotoğraflarını çekti.
Beni mutlu eden ise, Can'ın Almanya'daki yeni yaşamına çok kısa sürede uyum sağlaması, okulunda önüne çıkan oda müziği ve opera eşlikçiliği fırsatlarını değerlendirmesi, çalıştıkça çalışasının gelmesi ve ele aldığı eserleri kısa sürede yıllardır çalıyormuşçasına pişirmesiydi.