Fazıl'ın çok üzgün olduğunu biliyorum. Yıllar içinde neler olup bitmiş olursa olsun, kişinin anne ve babasının kaybı bambaşka bir üzüntüdür. Fazıl'ın annesi Ayşe Gürgun Özsoyeller Say da, babası Ahmet Say da, daha Fazıl yokken yakın ve iyi arkadaşlarımdı. Ayrılıklarından sonra da hep öyle kaldılar. Ama bugün (24 Ağustos 2018) Gürgun'u bir süredir neredeyse bitkisel hayata dönüşmüş rahatsızlıkları nedeniyle 82 yaşında yitirmiş durumdayız.
Gürgun çok kararlı, tuttuğunu koparan, kafasına koyduğunu yapmak için uğraş veren bir kadındı. İzmir'liydi, eczacıydı. Fazıl 1970 Ocak doğumludur. 12 Mart 1971 muhtırasının sıkıyönetim döneminde Ahmet'in arandığı ve hapiste olduğu aylarda, hem Ankara'da sahibi olduğu Bülbülderesi Eczanesi'nin işleriyle, hem küçük Fazıl'la ilgilendi, hem de Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü'nde doktora yaptı.
Ayrılıktan sonra, yaz aylarında Fazıl'ı mutlaka tatile götürür, gezdirir, kış aylarındaki ayrılığın âdeta acısını çıkarırdı. Eczaneyi kapatıp bir dönem kimya bilgisini kullanarak bulduğu yöntemle altın kaplama işi yaptı. Daha sonra İstanbul Ümraniye'de bir eczane açtı. Bu dönemde özellikle kadın hakları konusunda çalıştı, bu konuda kitaplar yazdı, DSP'de kadınlara yönelik siyaset yaptı.
Sonrasında ise Bodrum Bitez'de bir ev aldı, Bodrum'un bir mahallesinde yeniden eczane açarak yaşamını orada sürdürmeye başladı. Bodrum, İzmir ve Ege bölgesinde davet aldığı kadın derneklerine giderek konferanslar verdi, kitap imza günleri yaptı.
Tüm bu süreçte Avrupa'daki öğrenciliğinde, hatta Amerika'da Fazıl'ın hep arkasında oldu. Sonrasında da acısıyla, tatlısıyla hep takip etti, vidoalarını izleyip kayıtlarını dinledi.
AKP döneminde Fazıl üzerinden yapılan tartışmalarda 2007'de bir açık mektup yayımladığını anımsadım birden. Oğlunun Atatürk’ün dünyaya bir hediyesi olduğunu vurgulayıp, “Bir Türk konservatuarında Türk hocalar tarafından yetiştirilen yetenekli öğrencilere çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı hedef olarak göstermeseydi, bugün bir Fazıl Say’ımız olamazdı” demiş ve eklemişti: “Oğlum, kastedilen anlamda Türkiye’yi terketmez. AKP Hükümetinin ortaçağ ve türban sevdası nedeniyle, ülkesinden soğumaz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.”
Fazıl'ın giderek ünlendiği dönemde, kamuoyunda adeta annesizmiş gibi bir görünüm vardı. Ayrıntılara girmek istemiyorum ama, sadece babasından söz edilir, Fazıl da hep babasından bahseder, hiç annesinden söz etmezdi. Gürgun'un Fazıl'la ilgili kitap yazmaya da o dönemde yöneldiğini düşünmüşümdür.
Fazıl annesini ziyaret etmeye, torunu Kumru'yu da getirmeye başladığını öğrendiğimizde, eşimle birlikte nasıl sevindiğimizi anlatamam. Fazıl da bu ziyaretlerini sosyal medya hesaplarından paylaşıyordu. Telefonlaşıyorduk ama en son buluşmamız yanılmıyorsan yedi yıl kadar önce Bitez'deki evde olmuştu. Mandalina ağaçlarıyla dolu bahçedeki çardak altında saatlerce hasret gidermiştik. Yardımcılarından Halise Hanım'ı pek övmüştü. O sıralar üzerinde çalıştığı birkaç kitap vardı. Bana bazı ayrıntıları sormuştu. Son dört yıldır ise pek telefonla konuşamaz hale geldi, rahatsızlığı ilerlemeye başladı ve bugün de Gök Tengri'ye kavuştu.
Gürgun'un yayımlanmış kitapları bakın nelerdi?
-Türkiye'de İki Kadın Dinamiği: Şeriatçı-Çağdaş Kadın, Ortam Yayıncılık, 1995
-Müziğin Doruğuna Fazıl Say Yolculuğu, Cumhuriyet Kitapları ( Bazı sahaflarda bulunabiliyor)
-Fazıl Say'ın Annesi Olmak: Yeteneğin Keşfi, Ana Yayıncılık, 2003
- Fazıl Say'ın Annesi Olmak: Yeteneğin Eğitimi, Ana Yayıncılık, 2003
-Türbanlı Siyaset, Aya Kitap, 2006
-Beşikten Başlayan Müzik Eğitimi, Cinius Yayıncılık, 2013
-Fazıl Say'ı Yetiştiren Hocalar, Cinius Yayıncılık, 2013
Ahmet Say da KOAH rahatsızlığı nedeniyle zor günler geçiriyor. SANATTAN YANSIMALAR'daki köşesini eski sıklıkta yazamıyor.
Biz ailecek üzgünüz. Fazıl'a ve Kumru'ya sabır diliyorum.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
24 Ağustos 2018, Kaş