“Maestro”, usta demek. BSO’nun 28 Kasım Cumartesi konseri, “Maestro Poppen Bilkent’te” mottosuyla tanıtıldı. Ama konserde karşımıza bir değil, iki “maestro” çıktı: 59 yaşındaki şef Christop Poppen ve onun bagedi altında Çaykovski’nin Keman Konçertosunu seslendiren 17 yaşındaki Demirhan Gökbudak.
Biri orta yaşın üst sınırında, diğeri çocukluktan gençliğe geçmekte olan iki usta... Teşbihte hata olmaz... Demirhan’ın doğaldır ki daha alacağı çok yol var ama öyle temiz, olgun, yerli yerinde bir Çaykovski yorumu çıkardı ki, en azından “genç usta” nitelendirmesini hak etti. Seçmeden nasıl birinci çıktığını da kanıtlamış oldu.
Bu konserin solisti, Bilkent içinde yapılan kademeli seçme ile belirlendi. Önce kayıtlarla başvurdu gençler. 30 kadar başvurunun arasından 6 icracı finale kaldı. Aralarında kemancı, gitarist, viyolacı gibi değişik enstrümancılar vardı. Herkes istediği eseri çaldı. Bu son yarışta ipi göğüsleyen Demirhan oldu.
Alman şef Chirstop Poppen de, şeflik öncesi müzik eğitimine kemanla başlamış, icracılıkta çok ilerlemiş, tıpkı Demirhan gibi keman yarışmalarında dereceye girmiş bir isim. Dolayısiyle, konçertoda orkestrayı bambaşka duygularla yönettiğini düşünüyorum. Eserin sonunda Demirhan’ı alkışladı, birinci keman grubunda çalmakta olan hocası Adilhoca Aziz’i de kutlama inceliğini gösterdi.
Bis için önceden hazırlık yapılmıştı. Demirhan’ın ağabeyi piyanist Yener Gökbudak’la birlikte çalmaları planlanmış, piyano önceden kulis ağzına yerleştirilmişti. Böylece Gökbudak ailesi iki mutluluğu paylaşmış oluyordu. Çünkü Bilkent Müzik Hazırlık Lisesi’ni bitirdikten sonra Moskova Konservatuvarı’na giren 19 yaşındaki Yener Gökbudak daha geçen hafta İstanbul’da Uluslararası DNS Piyano Yarışması’nı kazanmış, kardeşinin başarısını kutlamaya gelmişti. İki kardeş Manuel de Falla’nın İspanyol Süiti’nden Ninni’yi hazırlamışlardı. Şef Poppen de sahneden ayrılmadı, piyanonun hemen arkasında bir sandalyeye oturarak dinledi bis parçasını...
Gökbudak Kardeşler’in başarılarının devamını diliyorum.
Konserdeki diğer eserlere gelince; girişte Felix Mendelssohn’un “Melusine Uvertürü” seslendirildi.
Başkemancı sandalyesinde bu sezon ikinci kez İstanbul’dan gelen Ellen Jewett oturuyordu. Dvorak’ın Rusalka operası gibi, konusunu bir su perisi efsanesinden alan bu uvertür Mendelssohn’un ilk programlı müziğiydi. Şep Poppen ustalığını hem Melusine Uvertürü’nde, hem de ikinci yarıdaki Edward Elgar’ın Enigma Çeşitlemeleri’nde gösterdi.
Bestecinin bir ana tema ve 14 kısa parçadan oluşan, her parçanın bir yakın dostunu betimlediği, finali ise kendine ayırdığı eser tempolar ve uyum bakımından başarıyla seslendirildi. Birden Bilkent'in kurucusu Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın ölümünde düzenlenen törende, şef Işın Metin'in de Enigma'dan “adagio-ağır” tempodaki 9. Çeşitleme “Nimrod”u seslendirdiğini anımsadım. Özellikle değişik çeşitlemelerdeki küçük sololarda Elena Gnezdilova (viyola), Hayrettin Hoca (çello), Selçuk Akyol (obua), Nusret İspir ( klarnet), Albena Sezer (flüt) , Ozan Evruk (fagot), genel başarıya önemli katkıda bulundular.
Geçirdiği bir operasyon nedeniyle bir süre orkestradan uzak kalan Hayrettin Hoca bu hafta rahlesine döndü. Ne zamandır göremediğimiz viyola grup şefi Cavid Cafer’in de, enfarktüs geçirip by-pass ameliyatı olduğunu, yakında orkestraya döneceğini öğrendim. İki sanatçıya da geçmiş olsun diyorum.