Bir resitale veya konsere gitmeye karar vermek için “Kim, kiminle, nerede, ne çalıyor?” sorularının cevaplarına bakılır. Ama bazen sadece “Kim?” sorusunun cevabı yeterli olur. Çünkü o müzisyeni dinlemek, ne çalarsa çalsın önemli hale gelmiştir. İşte kemancı Cihat Aşkın o isimlerden biridir.
Batı müziğiyle Türk müziğini aynı ustalıkla ve tüm nüanslarıyla seslendirebilen, kendine özgü bir tını güzelliği yakalamış olan Cihat Aşkın 9 Ocak 2017 Salı akşamı, piyanist Can Okan'la birlikte Erimtan Müzesi Salonunda, Ankaralı oda müziği severlerle buluştu.
Konserden önce, İstanbul'un yoğun kar ve soğuk hava nedeniyle dış bağlantılarının büyük ölçüde kesilmesine karşın Cihat Aşkın'ın, bu konserini iptal etmemek için Ankara'ya nasıl ulaşabildiğine değinmekte yarar var.:
Elinde kemanı, kıyafet torbası ve çantasıyla evinden çıkıp şemsiyesi açık vaziyetle, çalışan hiçbir kara nakil vasıtası bulunmadığı için, en yakın metro istasyonuna yaya olarak ulaşıyor. Metroyla Anadolu yakasına geçip, YHT'nin kalktığı Pendik istasyonuna en yakın durakta iniyor. Oradan gara ulaşmak için herhangi bir vasıta bulunmadığı için gene yaya olarak hızlı trene tarif üzerine “sağdan dördüncü sokaktan aşağı doğru sallanarak!”, güç bela ulaşıp kendini harekete on dakika kala trene atıyor. Böylece gece yarısı, ertesi gün konseri vereceği Ankara'ya ulaşıyor. Müze yönetimi, resital öncesi, dinleyiciye her zamanki saygısıyla bu özverili yolculuğundan ötürü Aşkın'a ve Okan'a teşekkür etti.
Dinleti sonrası Cihat'la sohbet ederken, “Bu Kreutzer sonatı ne zaman programa alsam, hep kötü hava şartlarının hışmına uğruyorum” demez mi? Geçmiş yıllardan da benzeri yoğun kar ve fırtına anıları varmış meğerse..
Aşkın, seslendirecekleri her eseri ve öyküsünü, dinleyiciye, temiz Türkçesi ve tatlı söylemiyle anlattı. Hector Berlioz'un, Rüya ve Kapris başlıklı tek bölümlük eserinin ardından bir başyapıt olan L. V. Beethoven'in uzun ve güçlüklerle dolu Kreutzer Sonat'ı geldi. Kemanla birlikte piyanoya da büyük iş düşen bu sonatta, Can Okan akış içindeki dikkati ve sağladığı uyumla alkışı hak etti.
Küçük bir soluklanmanın ardından sıra, Eston besteci Arvo Part'in “Frates” başlıklı eski bir tema üzerine geliştirdiği çağdaş çeşitlemeleri içeren parçadaydı. Seslendirmeden önce Cihat Aşkın, dinleyiciler arasında bulunan, İTÜ- MİAM'ın kuruluşunu sağlayan ve desteğini sürdüren Dr. Erol Üçer ve eşi Mine Hanımı selamlayarak, 1999'dan bu yana MİAM'da (Müzik İleri Araştırmalar Merkezi) yüksek lisans ve doktora yapan genç bestecilerin günümüzde pek çok kurumda yönetici, öğretim üyesi konumunda olduklarını vurguladı.
Daha sonra Türk eserlerine geçen Aşkın, “yaşayan büyük bestecimiz” diye nitelendirdiği Muammer Sun'un Keman ve Piyano İçin Üç Parça ve ardından kendisinin yaptığı Sarı Gelin düzenlemesinin de yer adığı üç minyatürle dinletiyi tamamladı. Daha doğrusu tamamlayamadı. Salonu dolduran, bilinçli, sevgideğer oda müziği dinleyicisi, yoğun alkış karşısında, kemana olan egemenliğini ve parmak cambazlığını gösterdiği Romen besteci Diniscu'nun “Hora Martisorului” başlıklı parçasıyla ödüllendirdi.
Dinleti sonrası Cihat Aşkın ile Can Okan birer sevgi halesiyle çevrelendi. Eski öğrenciler, veliler, meslekdaşlar, dinleyiciler... Ne yazık ki Müze'nin kurucusu Yüksel Erimtan, ilk kez bir konsere gelememişti geçirdiği şiddetli grip yüzünden.. Ama Nurdan Erimtan, Aşkın'a eşinin teşekkür ve selamlarını iletti, programdaki son minyatür için de ayrıca teşekkür etti. Bu Cihat Aşkın'ın düzenlediği bir Azeri türküsüydü, Nurdan Hanım da Azeri kökenliydi.
Sonuç olarak, hastalandıkları ya da garaj kapıları donduğu, kış lastiği takmadıkları için bilet aldıkları halde son saatlerde yerlerini iptal edenler çok güzel bir konser kaçırdı, bu iade biletleri son dakikada gişeden edinebilenler de anılarına nitelikli bir oda müziği akşamı ekledi.
Şefik Kahramankaptan
11 Ocak 2017