Cumhuriyetin 91. yılında anma-kutlama amaçlı, çoğu Türk bestecilerinin Kurtuluş Savaşını, Cumhuriyetin kuruluşunu anlatan besteleriyle, marşlarla programlanmış konserler eğlence midir? Kültür ve Turizm Bakanlığı, maden kazası nedeniyle bu programları “eğlence” kabul ederek mi, devlet orkestraları ve opera-bale müdürlüklerinin konserlerini iptal ediyor? Bu iptal kararı bilgisizlikten midir, yoksa kasıtlı mıdır?
Bakanlık bu soruların yanıtlarını vermek durumundadır. Zaten Cumhuriyet kutlamaları iptallerinde “çifte standart” uygulandığını biliyoruz. Bir devlet orkestramızın programlı konseri iptal edilirken, aynı orkestranın Valilik ve Büyükşehir Belediyesi ortak yapımı Haluk Levent solistliğindeki Cumhuriyet konserinin verildiğini görüyoruz. Valililik, bu devletin bir organı değil mi?
Bir sanatçı dostum, isyanını dile getirirken bakın nelere dikkati çekiyor:
"Eğlence' ile 'Sanat'ın ayrımı konusunda fikriniz nedir? Sanat kurumlarında göbek havası çalındığını, tiyatroda sürekli vodvil, skeç oynandığını, veya operada baldır bacak şov yapıldığını mı, yani bunların eğlence olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bu izlenimi nereden edindiniz?
Sanatın, 1. ve 2. Dünya savaşı dönemi, veya büyük felaketlerde o ülkelerde halka moral verebilmek, psikolojik travmalarını kolay atlatabilmeleri için bilinçli olarak teşvik edildiğini, ilk başlayan aktivitenin konserler olduğunu, ilk onarılan binaların çoğunun opera, tiyatro, konser salonları olduğunu biliyor musunuz? Tarihsel, psikolojik, sosyolojik açıdan düşündünüz mü?”
“Yetkililer”, o konserlerin hangi emeklerle, kaç provayla, sanatçıların hangi özverileriyle hazırlandığının farkında mı?
“Yetkili”lerden kimsenin çıkıp bu tür sorulara yanıt vereceğini, hâttâ düşünmeye bile yönelmeyeceğinin farkındayım. Ama gene de bunları dile getirmek zorundayız. Umarım beni mahçup ederler.
Şöyle gerilere “radyolu günler”e dönüyorum. Yas günlerinde devletin radyosu yayınlarını ağırlaştırır ve ne çalardı biliyor musunuz? Klasik müzik! Senfonilerin ağır bölümleri seçilirdi genellikle de...
Günümüz televizyon devri, devlet kurumlarının konserleri iptal ediliyor ama TV kanallarında vur patlasın-çal oynasın eğlence programları, pop ve eğlence müzikleri devam ediyor! İşte bir başka çifte standart!
Gene sanatçı dostumun görüşlerini dile getirdiği sorularına dönüyorum:
“Halk, Cumhuriyet Bayramı'nı anmaz, evde eğlence kanalları, pop klipleri ve dizi izlerse, iptale gerekçe gösterilen madende ölen 18 işçimizin cesedine ulaşılabilecek mi? O halde neden medyadaki asıl eğlence şovları devam ediyor?
Eğer yayın durdurmak yerine televizyon ve radyoyu düğmesini çevirir kapatırsınız deniliyorsa, o halde neden aynı mantıkla konser ve temsil yapılır, halk isterse gitmez denilmiyor?”
Geçen Mayıs'ta başta Fazıl'ın CSO ile konseri olmak üzere çok sayıda konser, “ulusal yas” ilan edildiği için iptal edilmişti. Bu kez böyle bir bakanlar kurulu kararı alınmadan iptal emri verildi.
Bu iptaller acaba kimin gözünü boyuyor? Halkımız derseniz, kendince kutlamasını yaptı. Hâtta AKP'li belediyelerin iş başında olduğu kimi büyükşehir ve beldelerde de...
Sorarsanız, ben Kaş'taki kutlamaya tanıklık ettim. Her Cumhuriyet Bayramı'nda Kaş Belediyesi gece meydanda kurdurduğu sahne üzerine bir orkestra getirtir. Meydanı çepepeçevre kucaklayan lokantalar tıklım tıklım dolar, fiks menü ücretini de belediye belirler. Bayraklar, havai fişekler, oyunlar, danslar, içtenlikli bir kutlama yapılır.
Bu sene AKP'li başkanların seçildiği belediyeler, genel merkezden aldıkları talimatla hareket ettiler. Yas amacıyla (!) Kaş Belediyesi orkestrayı, havai fişekleri iptal etti.
Ne oldu? Gençler Atatürk heykelinin önünde çaldılar, marşlar söylendi, bayraklar sallandı, Cumhuriyet Bayramı kutlandı. Heryer tıklım tıklım doluydu. Bu coşkuyu çevreyi mekân tutmuş kimi İngiliz ve öteki yabancılar da paylaştı. Fethiye'den gelen inanılmaz usta roman zurnacı ile davulcusu da restoranları dolaşıp çaldılar, masalardakileri oynattılar, bahşişlerini topladılar!
Hiç kuşkunuz olmasın, bu kutlamaya katılanların hepsi, maden kazasının da, müsebbiplerinin kimler olduğunun da bilincindeydi!