Yaşadığımız salgın döneminde, Türkiye'nin en çok ve iyi korunan kişisinin bile Covid-Omicron virusuna yakalandığını dikkate alırsak, bizlerin de kalabalık yerlerde bulunma konusunda dikkat göstermemiz, seçici davranmamız yadırganmamalı. Sezon açıldığından bu yana Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın konserlerine iki kez gidebildim. Birincisi İnönü'yü anma konseri oldu. İkincisi ise 4 Şubat 2022 akşamı verilen Bach konseri. Bu konseri seçişimin nedeni sahnede yer alacak “özkaynak” solistler ile şef idi. Çünkü küçüklüklerinden beri izlediğim bu müzisyenler, şimdi yetişkin birer müzisyen olarak konserin başrollerinde yer alıyorlardı.
Johann Sebastian Bach'ın (1685-1750), salgındaki gidişat nedeniyle özellikle dar kadrolu yapıtlarından seçilen programda Sol majör BWV 1048 sayılı 3. Brandenburg Konçertosu, BWV 1043 Re Minör İki keman İçin Konçerto ve BWV 1043 Do Majör 1. Orkestra Süiti yer alıyordu. Üç eserde de klavsen toplulukta yer alan dönem enstrümanıydı.
İki hafta üstüste salgın ve hava koşullarının engellemesi nedeniyle gelemeyen şef-solist nedeniyle konser iptal etmek zorunda kalan CSO'nun başlangıçta bu konser için şefi, İstanbul'dan gelecek olan Can Okan'dı. Ama ondan hastalık haberi gelince, acilen bir şef arayışına girildi. CSO'nun kendi şefi nerede? Diye soracak olursanız, Cemi'i Can Deliorman'ın aynı hafta Bursa Senfoni'yi yöneteceği çoktan ilan edilmişti.
KLAVSEN BAŞINDAN YÖNETİM
Hani Anadolu'da “Kör ister bir göz, Tanrı verir iki göz” diye bir söz vardır. CSO da şef bakınırken, tavsiye üzerine konserde hem şeflik yapacak, hem de klavseni çalacak bir genç müzisyen buldu: Tolga Atalay Ün (d. 1995)
Bach'ın bu eserleri, döneminde küçük toplulukla icra edilirken, ilerleyen yıllarda daha çok sayıda enstrümanın katılımıyla çalınır olmuştu. Bu konser için tam dönemindeki özgün durum gözönüne alınarak hazırlanıldı. Tolga Atalay Ün, İngiltere'deki Kraliyet Müzik Koleji'nde tarihi klavyeli çalgılar solistlik eğitimini tamamlamış, orada bir barok topluluk kurmuş, klavye başından orkestra yönetiminde iyi hocalarla uzmanlaşmış ve Türkiye'ye geçtiğimiz Ekim'de dönmüştü.
Kendisini ilk kez Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kompozisyon bölümü öğrencilerinin yapıtlarının seslendirildiği konserde 2011 yılında piyanist olarak dinlemiştim. Girişken bir öğrenciydi. Konservatuvardaki arkadaşlarıyla “Hitit Filarmoni” adında bir orkestra oluşturup şeflik çalışmalarına da o yıllarda başlamıştı. Şeflik konusunda özellikle Burak Tüzün ve Orhun Orhon'un desteğini görmüştü. Orhun, bazı kendi yönetmesi gereken konserlerde deneyim kazanması için şef kürsüsünü Tolga Atalay Ün'e bırakıyordu. O yıllarda Orhun'un bir gün, “ Bu Tolga öyle yetenekli ki, ilerde Barenboim gibi hem iyi piyanist, hem de iyi şef olacağına inanıyorum” dediğini gayet iyi anımsıyorum. Rastlantıya bakınız ki Tolga'yı CSO'ya da “Madem Bach konseri yapıyorsunuz, aradığınız şef tam da burada, Ankara'da” diye öneren de, gene Orhun Orhon'du.
Üç günlük prova sürecinde Tolga'nın CSO'nun deneyimli ve genç karması topluluğuyla gayet iyi bir ilişki kurduğunun yansımasını, konser boyunca gözleyip-dinlemiş oldum. Zaten genç üyelerin bir kısmı, Tolga'nın konservatuvardan, gençlik orkestralarından dönem arkadaşlarıydı.
Ayakta çalan toplulukta başkemancı konumunda Esra Gökoğlu yeralıyordu. Konserde ilk eser Brandenburg Konçertosu No. 3 idi. Bach'ın toplamı 6 olan ve Brandenburg Derebeyi Christian Ludwig'e sunduğu için bu adı taşıyan dizisinden solo çalgı kullanmadığı iki tanesinden biriydi. Üç keman, üç viyola, üç çello ve bir kontrbas ile klavsen birlikteliğiyle çalınan yapıt, Ana Salon'da gayet güzel tınladı. Küçük sesli klavsenin yaylılarla dengeli duyulabilmesi için sahne önüne yerleştirilen iki küçük hoparlörle hafif bir ses yükseltme uygulaması yapılmıştı.
İYİ KEMANCI VE OBUACILAR
İkinci eser için, eşlik topluluğu kalabalıklaşırken, solist olarak sahneye CSO'nun son kadro sınavında giren iki kemancısı Melodi Kayış (d.1988) ve Arslan Büyükkaya (d. 1989) geldiler. Bach'ın iki keman için konçertosunu seslendirmeleri hayli önce planlanmıştı ve 12 Ocak'ta dönem müziklerinin büyük ustası kemancı-şef Reinhard Goebel'in ustalık sınıfında yapıtı kendisiyle çalışmışlardı.
Müzisyen bir ailenin çocuğu olan Melodi'yi ilk kez, 2007 yılında gene CSO'nun gençlik konserinde dinlemiştim. Bakın 15 yıl önce ne yazmışım:
“Üç konçertoda genç şef Burak Tüzün dikkatli bir eşlikle solistleri yeterince kolladı. Önce, Hacettepe Ankara Devlet Konservatuvarı'nı Cengiz Özkök'ün öğrencisi olarak tamamlayan 19 yaşındaki Melodi Kayış'a Wieniawski'nin 2 numaralı konçertosunda eşlik etti. Halen New York'ta Manhattan Müzik Okulu'nda, Türkiye'de iyi tanınan kemancı Alexandre Markov'un babası olan Prof. Albert Markov'la çalışmalarını sürdüren Melodi Kayış, çok çalışarak iyi bir noktaya yol alabilecek altyapıyı sağlamış olduğunu gösterdi.”
ADK'nın lise bölümünü tamamladıktan sonra, aradan geçen yıllarda Melodi'nin gerçekten çok çalışarak, New York'tan sonra Detmolt ve Viyana'da lisans, lisansüstü ve solistlik diplomalarını aldığını, bir süre Viyana'da yerleşik olarak çalışıp, 2020'de açılan sınavı kazanarak CSO'nun kadrosuna girdiğini biliyoruz.
Melodi, ulaştığı düzeyi Bach ikili konçertoda soğukkanlı bir biçimde gösterdi. İzmir ve Antalya konservatuvarlarında yetişen partneri Arslan Büyükkaya'yı da çeşitli gençlik orkestralarında dinlediğimi anımsıyorum. Ama yanlış anımsamışım herhalde, çünkü kendisi sosyal medyada alaycı ve hadsiz bir paylaşımla hiç gençlik orkestralarında çalmadığını yazdı. Doğrudur, yıllardır binlerce konser, yüzlerce genç müzisyen izledim, yanlış hatırlamışım!
Tolga Atalay Ün'ün klavsen başındaki yönetimiyle kendilerine eşlik eden CSO topluluğuyla birlikte konçertoyu başarıyla icra ettiler, dinleyiciyı de yoğun alkış sonrası, gene Bach Partita'dan iki kemana uyarladıkları Sarabande bölümüyle ödüllendirdiler. Üç küçük çocuk, dinleyici sıralarından sahneye yönelerek solistlere ve şefe birer kırmızı gül sundu.
Konserin son yapıtı, bestecinin dört orkestra süitinden 1718'de yazdığı birincisiydi. Yedi bölümden oluşan ve iki obuanın ön planda olduğu bu süitte solist konumunda gene CSO'nun 2020'deki sınavında orkestraya giren Batuhan Civelek ve Gülcesu Sönmez yer alıyordu. Sürekli bası güçlendiren bir görevi olan fagotta da Seyfi Can Dağlar vardı. Civelek ve Sönmez, tıpkı geçmişke Hacettepe Senfoni Orkestrası ve ADK Öğrenci Orkestrası'nda olduğu gibi, şimdi CSO'da da iyi bir etkinlik gösterdiler.
Seslendirmenin tadını kaçıran, dinleyicinin tıpkı ikili konçertoda olduğu gibi her bölüm arasında alkışlayarak yapıtın algıdaki bütünlüğünü bozması oldu.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
6 Şubat 2022, Ankara