Doğrusu, özlenen bir mekânda yıllar sonra yeniden dostlarla birlikte olmak heyecan vericiydi. Ama aynı zamanda “yitikler” nedeniyle hüzünlenmemek de elde değildi. Sözünü ettiğim mekân, Kuğulu kavşağındaki tarihî And Evi. Uzun yıllardır Cenap, Sevda ve Cevza And , birkaç senedir de Mehmet ve Sevgi Başman olmasalar da, bu mekân onların anılarıyla, ailenin şimdiki kuşağı Ali ve Murat Başman ile çocukları tarafından yaşatılıyor.
İşte bu mekânda, And Evi'nde 6 Aralık 2022 gecesi, çağdaş çoksesli müzik alanında Türkiye'deki en prestijli ödül olan SCAMV Onur Ödülü Altın Madalyası'nın, vakfın çok sevdiği deyimle “tevdii”, günümüz deyimiyle “takdim veya sunum” töreni yapıldı. 36'ncı Altın Madalya'nın sahibi orkestra şefi ve eğitimci Rengim Gökmen'di. Gerekçe “Türk bestecilerinin eserlerinin ilk seslendirilmelerine, kayıtlarına ve ülke genelinde icralarına katkısı, genç yorumcuların ve orkestra şeflerinin yetiştirilmesine, yeni orkestraların kuruluşuna, ulusal ve uluslararası Opera ve Bale Festivalleri ile yarışmaların oluşumlarına öncülüğü ve Türkiye’nin tanıtımına katkıları” şeklinde ödül defterine kaydedilmişti.
Şimdiye kadar bu törenlerde mutlaka bir müzik yer alırdı. Ödülü alan besteciyse besteleri seslendirilir, icracı ise ödül sahibi enstrümanın başına geçerdi. Bu müzik ya solo, ya küçük bir topluluk, bazen de orkestra eşliğinde seslendirilir, töreni 500-700 kadar müziksever izlerdi.
Peki bu kez neden tören bir konser salonu yerine And Evi'nde ve müziksiz olarak yapılmıştı?
Bu konudaki isteğin Rengim Gökmen'den geldiğini biliyorum. Vakıftan, törende bir orkestra yönetmek yerine, bu konuda yapılacak harcamanın genç şeflere yurt dışında eğitim için burs verilerek kullanılmasını rica etmiş, Vakıf da bu isteği yerine getirmişti.
And Evi'nin yapısı, Anıtkabir'in de mimarı olan Emin Onat tarafından oda müziği konserleri de verilecek biçimde planlanmıştır. Dolayisiyle girişteki büyük salonun dip kısmı daha yüksektedir, deyim yerindeyse sahnedir, kalan kısım ise izleyiciler için düşünülmüştür. Vaktiyle bu salonda nice ünlü yabancı ve bizden virtüoz konser vermiştir. Törenin madalya sunumu işte bu sahne kısmında yapıldı.
Önce kürsüye SCAMV Başkanı Ali Başman gelerek açılış konuşmasını okudu. Ardından Vakıf Genel Sekreteri Pınar Alpay Yüksel, Gökmen'in bu satırların yazarı tarafından hazırlanmış biyografisini sundu.
Başman Altın Madalya'yı Rengim Gökmen'in boynuna taktı, beratını verdi. Artık konuşma sırası Gökmen'deydi.
Bu mekânın Gökmen'in yaşamında özel bir yeri vardı. Altmışlı yılların ortalarında, yaşamındaki en önemli üç kişiden ikisi, annesi Muazzez Gökmen ile piyano hocası Nimet Karatekin ellerinden tutup kendisini And Evi'nde bir konsere getirmişlerdi. Kendi anlatıısıyla nefesini tutarak izlemiş, çocuk kafasıyla “bu piyanist ise, ben neyim, benim çaldığım ne?” diye düşünmüştü. Çünkü dinlediği bu alanın efsanevî ismi Rus piyanist Sviatoslav Richter (1925-1997) imiş. Şimdi çocukluğunda dinleyip hiç unutumadığı Richter'in piyano çaldığı bu sahnede, Altın Madalyayı alıyordu. “O akşam yaşadığım kırılma anının bir benzerini yaşıyorum bugün” demekten kendini alamayan Gökmen, yaşamındaki üçüncü önemli ismi de, kendisini konservatuvarda kompozisyon bölümüne alan ve sonrasında da elini üzerinden hiç çekmeyen, 1988'de Vakfın Danışma Kurulu'na da alan hocası Ahmet Adnan Saygun olarak açıkladı.
Gökmen konuşmasında orkestralı geniş bir tören yerine, buraya harcanacak miktarın genç orkestra şeflerine burs olarak kullanılması ricasını kabul ettikleri için Vakıf yönetimine özel bir teşekkürü de ihmal etmedi.
“Son zamanlarda özellikle ödüller konusunda doğrusu kendimi biraz mahcup , çekingen ve utangaç hissediyorum” diyen Gökmen, bu duygusunun nedenini de şöyle açıkladı:
“Birincisi hiçbir çabanın ve başarının özellikle benim mesleğimde veya yönetici olarak sürdürdüğüm görevlerde yalnız kazanılamayacağı, bunların hepsinin bir ekip çalışması ile ortaya çıktığını giderek daha çok fark etmem ve buna olan giderek artan inancım. Bu nedenle demin dile getirilmiş olan bütün çalışmalarımın arkasında bana destek veren meslektaşlarımın, orkestraların, ekip arkadaşlarımın önemli katkısı var. onların bu katkılarını dile getirmeden geçmemeliyim. İkincisi ise yetenekli gençlerin çok zor koşullar altında özellikle yurtdışında okumaya ve kendilerini geliştirmeye çalıştığı bugünkü ortamda bizlere verilen bu ödüllerin giderek eğitime yönelik yararlı amaçlara yol açması, dönüştürülebilmesi gerekliliğine giderek artan inancım. Bu yolda ki en büyük dileğim S.C.A.M. Vakfının ve özellikle sayın Mehmet Başman’ın sağlığında yıllarca göstermeye çalıştığı çabaya hepimizin giderek daha fazla destek olmasıdır.”
Belki de bu dilek, 36 yıldan sonra, ödülün devamında yeni bir yöntem olarak kullanılır; niye olmasın?
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
7 Aralık 2022, Ankara