Cumartesi, 17 yaşındaki kemancımız Sesim Bezdüz'ü, EBBSO eşliğinde izlemek için günübirliğine Eskişehir'e gidip geldim. Daha hafta ortasında bilet bulabildiğim ilk tren sabahın 06.30'undaydı! Neyse ki dönüş için de bilet bulabilmiştim, akşam 20.00'de evimdeydim.
Şimdi “Bu kadar zahmete değer mi?” diye sorabilirsiniz. Eğer dinlemeye gittiğiniz kemancı, yetenekli, içtenlikli, yaptığı işi, aldığı eğitimi, arkadaşlarını seven, başarılardan ötürü şımarmayan, iyi yürekli bir çocuksa elbette değer.
Sesim'i ilk kez 2008 yazında Amerika'da Marshall Üniversitesi öğretim üyesi ve viyolonsel solistimiz Şölen Dikener'in düzenlediği Datça Müzik Akademisi'nde tanıdım. Orada sınıfları dolaşıp derslere de tanıklık ediyordum. Özcan Ulucan'ın sınıfında babasının yanında büzüşmüş, ürkek gözlerle etrafa bakan o kız çocuğu, şimdi 17 yaşında bir genç kız. Bu yedi yıl içinde Sesim hep izlediğim, fırsat buldukça dinleyip gelişimini not ettiğim çocuklar arasında yer aldı. Keman yarışmalarında dinledim, son olarak da Bilkent Keman Günleri'ndeki Ysaye seslendirmesine tanıklık ettim. Eskişehir'de Max Bruch konçerto seslendireceği bilgisi gelince de kalkıp gittim.
Orkestrayı deneyimli ve genç solistler için sağladığı olanaklarla tanıdığım Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası'nın genel müzik yönetmeni Rengim Gökmen yönetiyordu. 27 Şubat Cuma akşamı konserin başarılı geçtiğini, Sesim'in de iyi etkinlik gösterdiğini öğrendim.
Cumartesi konseri ise saat 14.00'deydi. Konser öncesi biraz sohbet ettik Sesim'le solist odasında. Çocukluğundan beri biraz heyecanlıdır ama bu kez daha sakin gördüm onu, belki ikinci konser olması ve bir gece önceki başarı nedeniyle biraz heyecanını atmıştı. “ Heyecan değil de, biraz gergin hissediyorum kendimi. Ama çok mutluyum. Rengim Bey tüm hazırlık ve prova sürecinde çok ilgilendi. Ankara'dan bazı arkadaşlarım da geldi. Tüm bunlar bana güç veriyor” derken, gene çocukluğundaki gibi yerinde duramıyordu. Bir gece önce, HÜ. ADK'ndaki hocası İldiko Moog, kardeşi Bilkent'te piyano öğrencisi 15 yaşındaki Doğaç dinleyiciler arasındaymış ama dersleri nedeniyle dönmüşler Ankara'ya. Bu arada bir not ekleyeyim. Bir müzik eğitimcisi olan annesi Reyhan hanım konserdeydi ama babası Bülent Bezdüz gelememişti, çünkü Mersin Operası'nda Romeo Jüliet operasının prömiyerinde başrolde sahneye çıkıyordu!
Max Bruch'un ( 1838-1920) Sol minör keman konçertosunu Sesim yetişkin bir kemancı gibi seslendirdi. Yoğun alkış üzerine bis olarak bu kez Belçikalı müthiş kemancı ve zor ama virtüoz besteleriyle tanınan Eugène Ysaÿe'ın (1858- 1931) 2. Keman Sonatı'ndan bir bölüm çalarak iddiasını ortaya koydu. Konserin ikinci yarısında orkestra Gökmen yönetiminde Brahms 1. Senfoni'yi gümbür gümbür seslendirdi.
Konser sonrası kutlamaya gittiğimde Sesim, kendisini dinlemeye gelenlerden piyanist arkadaşı Eylül Ergül'le sohbet ediyordu. Birlikte resim çektirmemizi isterdi, Eylül'e verdim makinamı, çekti.
Sesim'in şansı aslında Sovyetler Birliği'nin dağılıp, iyi hoca ve çalgıcıların Türkiye'ye gelme olanağı bulmasıyla başladı. Bunlardan biri de Lili Çumburidze'ydi. Hasan Gökçe Yorgun, Alican Suner gibi şimdi lisans eğitimlerini Avrupa'da sürdüren memur çocuklarını parlak kemancı adayları olarak o yetiştirdi. Sesim de Çumburidze'nin kendi kızı Verico gibi, ikinci kuşak öğrencileri arasındaydı. Yarışmalarda dereceler aldı, önemli kemancıların ustalık sınıflarına katıldı.
Genelkültür ve teorik dersler olmasa da, çalgıda eğitim birebir yapılıyor. Nasıl ilköğretimde okuldan ziyade öğretmen seçmek önemliyse, çalgı eğitiminde de durum aynıdır. Sesim Bezdüz şimdi HÜADK Lise son sınıfta çalıgı eğitimini, kendisi de hâla sahneye çıkıp çatır çatır en zor eserleri çalan, çok deneyimli Macar hoca İldiko Moog'la devam ettiriyor. Ama Belçika Kraliyet Konservatuvarı sınavlarında da başarı göstererek Veronique Bogaerts'in öğrencisi olmaya hak kazandı. Düzeyi de Lisans 3 olarak saptandı. Bu yıl lise diplomasını aldıktan sonra, Brüksel'de Prof. Bogaerts'le lisans diploması ve sonrası için çalışmalarını sürdürecek.
Bu değişim şu anlama geliyor. Sesim, artık “Rus ekolü” etkisinden sıyrılarak “Avrupa Ekolü” yorum özelliklerine yöneliyor. Zaten son zamanlarda hocasının çalışması için verdiği eserler, çalışının giderek zerafet kazanmaya başlaması, çıkacak volümden önce tını özeliklerini ön plana almaya başlaması, yaptığı başarılı pianissimolar, bu değişimin göstergesi.
Yolun açık olsum Sesim...