Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer, demişler. Biz de Side'ye Türk-Rus Klasik Müzik Festivali'nin Side Antik Tiyatrosu'nda yapılacak açılışı ve konserini izlemek üzere geldik. Ama, Meteoroloji'nin “yağmur yağacak” tahmini üzerine, konser bir gece sonrasına kalınca kendimizi keyifli bir sohbetin içinde bulduk.
İlki yapılacak olan Türk-Rus Klasik Müzik Festivali'nin evsahibi, Side yöresinde çok sayıda turizm tesisi bulunan Barut ailesi, Moskova Virtüozlerinin şefi Vladimir Spivakov, giderek yükselmekte olan Rus soprano Anna Aglatova, uluslararası piyanist-bestecimiz Fazıl Say ve bir kısım konukları antik tiyatro yerine Achantus Cennet'in bir özel salonunda ağırladı. Başrolde, her zamanki sempatisiyle Kadir Dursun vardı.
Madem konser yazamadık, sohbetten birkaç not aktarayım. Vladimir Spivakov, rahmetli Nejat Eczacıbaşı'nın döneminden itibaren İstanbul Festivali'ne geldiğini, daha sonra Fazıl Say'ın sanat yönetmenliğini yaptığı dönemde Antalya Piyano Festivali'ne konuk olduğunu hatırlatarak Türkiye'yle dostluk ilişkilerinin hayli eskiye dayandığını anlattı. Moskova'daki müzikevini yapan Şarık Tara'yla dostluğunu örnek verdi. Fazıl Say'ı da genç bir piyanistken, birarada bulundukları bir gemi festivalinden itibaren tanıdığını, Türkiye'nin en büyük piyanisti olduğunu söyledi. Atatürk'ün önemini ve Rusya'da da çok saygıyla anıldığını da özellikle vurguladı.
Kadir Dursun, iki ülke arasındaki müzikçiler arasında alışverişi anlatmasını müzikolog Ersin Antep'ten istedi. Antep, Cumhuriyetin ilk yıllarında Oistrakh, Şostakoviç gibi Rus müzisyenlerin Türkiye'de nasıl ağırlandığını, Atatürk'ün onların bazılarından nasıl sabaha kadar müzik dinlediği gibi “anekdot”lar anlattı. Ben de naçizane, Cumhuriyetin 10. yılında, 1933'te Ankara Hipodromunda düzenlenen geçit töreninde Atatürk'ün konuğu Sovyet Genel Kurmay Başkanı ile Ankara Büyükelçisi'nin de bulunduğu konukların önünden Musiki Muallim Mektebi öğrencilerinin nasıl “Enternasyonel”i söyleyerek geçtiklerini ekledim. Bu Atatürk'ün Sovyetler Birliği'ne bir jestiydi.
Soprano Anna Aglatova da , Fazıl Say gibi bir müzisyenle aynı sahneyi paylaşacak olmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Bir gece önce yapılan provada Say'ın nasıl bir piyanist olduğunu gördüğünü belirtti. Fazıl Say da, Anna'yı övdü, Spivakov'u küçüklük döneminden itibaren dinlediğini, bu büyük müzik insanıyla çalışmaktan mutluluk duyduğunu anlattı. Türk-Rus Klasik Müzik Festivali'nin uzun ömürlü olmasını diledi. Yaşamla ilgili bir şeyler söylemesi istenince, “Fenerbahçe'nin küme durumu” deyince hem kendisi, hem de Türk konuklar kahkahayı patlattı. Sohbetin sonunda baktık, yağmur yağmamıştı!
Yazının sonuna gelince internette hava durumuna baktım, tabak gibi sapsarı bir güneş görünüyor 8 Mayıs'ta, tek bir bulut bile yok! Konser olacak, ama ne yazık ki ben verilmiş bazı sözler nedeniyle Ankara'ya dönmüş olacağım. Ne diyelim, kısmet!
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
7 Mayıs 2019, Side