Çocukluğumuzda İstanbul'a dünyada isim yapmış sirkler gelir, Kadıköy'de Kuşdili çayırına devâsa çadırlarını kurar, günlerce gösteri yaparlardı. Terbiye edilmiş hayvanların gösterilerinin yanısıra, akrobatlar ve trapez yıldızları nefes keserdi. Medrano, Apollo gibi bu sirklerin kendi “cazband”ları olur, yaptıkları müzikle izleyicinin heyecan dozunu artırırlarlardı.
32.Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nde tam da 29 Nisan Dünya Dans Günü akşamı, Avustralya'dan gelen Circa'nın (k.2006) Fransız Debussy Quartet'le birlikte “Opus” adını verdikleri gösterilerini izlerken o eski sirkleri anımsadım.
Zaten bu proje de sirk fikrinden hareketle ortaya çıkmış ve 3'ü sağlam akrobat, kalan 11'i akrobasiye yatkın modern dansçıdan oluşan topluluk, sirklerdeki akrobatların hareketlerinden esinlenen koreografilerle değişik gösteriler hazırlamaya başlamış.
En önemlisi kullandıkları müzik ve partnerleri Christophe Collette, Marc Vieillefon(keman), Vincent Deprecq ( viyola) ve Fabrice Bihan'dan (çello) oluşan Debussy Quartet'in gösteriye aktif olarak katılması, yer yer tam bir parçası olması.
Türkiye'de ilk kez Ankara Festivali'nde sahneye çıkan topluluk, “Opus” gösterisi için Şostakoviç'in yaylı dörtlü için bestelerini seçmişti. Şostakoviç'in bir ağıtıyla üç farklı yaylı dörtlüsünden ( No: 11, 8, 5) seçilmiş bölümler eşliğinde tasarımlanmış bir gösteri. Doğrusu, eski cazband'ın kreşendo yapan trampeti ve borular eşliğindeki müziğiyle kıyas kabul etmeyecek dramatik özelliklere sahip Şostakoviç müziği gösteriye yakışmıştı.
Eski 19 Mayıs'larda Deniz Lisesi ve Deniz Harbokulu öğrencilerinin kurduğu kulelerin küçük benzerlerini kuruyor, çemberlerin içinde terbiyeli aslan gibi atlıyorlar, modern dansın kimi dizilim ve adımlarını uyguluyorlardı. Yerde yattıklarında, Şostakoviç'in müziğine ilham veren İkinci Harp dönemindeki yitikleri anmamak olası değildi.
Şostakoviç yaylı dörtlülerinin allegro-hızlı bölümlerinde, sahnede olağanüstü bir dinamizm vardı. Adagio-ağır ve Andante-yörük bölümlerde akrobatik dansın hızı da müziğe uyarak ağırlaşıyordu.
Eserde çok fazla tekrar vardı. Benzeri hareketler küçük farklılıklarla tekrarlanıyordu. Bu tekrarlar büyük olasılıkla, bir temsil süresinin minimum 60-90 dakika arası olması gereğinden kaynaklanıyordu. Eserin süresi 80 dakikaydı. Özenli bir “altın makas” çalışmasıyla rahatlıkla 65-70 dakikaya düşürelerek kimi tekrarlardan kurtulunabilir. Üzerinde düşünülürse reji ve koreografi tarafından çözümlenebilecek bir sorun.
Debussy Quartet (k.1990), gerçekten kaliteli bir dörtlü. Müzik çok iyi icra edildi. Müziği yükseltmek amacıyla kullandıkları sistem de kaliteliydi, hiç o mekanik havayı hissetmedik. Şostakoviç'in dörtlülerindeki içten, tutkulu, lirik, ironik ve dramatik anlatıları, sahnedeki devinime katılarak çok iyi icra ettiler. Salonu tümüyle dolduran izleyici memnundu, birkaç kez selama çağrıldı akborat ve dansçılar. Biraz futbol maçı izleyicisini andırıyordu, alkışın yanında çok fazla "ıslık" çaldılar!
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan