Hangi üstün ses sistemine sahip olursanız olun, müziği canlı olarak konser salonunda, görselliğiyle birlikte izlemek bambaşkadır. Eserin dramatik ve mistik özellikleri de yoğunsa, üzerinizde bambaşka bir etki bırakır. Bu duyguyu 15 Mart 2018 gecesi CSO'da Gürcü besteci Giya Kancheli'nin Viyola, Koro ve Orkestra için “Styx” başlıklı eserini dinlerken yeniden yaşadım.
Giya Aleksandroviç Kancheli (d.1935), 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra önce Berlin'e gitmiş, ardından 1995'ten beri Belçika'nın Anvers kentinde “daimi besteci” olarak kadrosuna katıldığı Kraliyet Flaman Filarmoni Orkestrası'nda çalışmaya başlamış. Yedi senfonisi nedeniyle daha çok “avangard” olarak tanımlanan, ancak “Styx” de çoklu tarzını sergileyen bir besteci.
Eseri kafasında tasarlarken, ön koşulu efsanevi viyolacı Yuri Başmet'in solo viyola partilerini çalmasıymış. Başmet kabul edince, kolları sıvamış. Yitirdiği ve her zaman iletişim kurma gereksinimi duyduğunu belirttiği besteci dostları Alfred Schnittke ile Avet Terteryan'a adadığı eserin adını eski Yunan mitolojisinden seçilmiş. Ölü ruhların yeraltı dünyasının egemeni Hades'in krallığına taşındığı yeraltı nehrinin adı.
YAŞAM VE ÖLÜM ARASINDAKİ ARAYÜZ
Gürcüce sözcüklerin biraraya getirilmesinden oluşan, arada yitik dostlarının adlarının da anıldığı metin, ruhanî bir sesler birlikteliği olarak algılanıyor. Viyolanın koyu tonuyla koro ve orkestranın arasındaki kısa ama vurucu sololarının ne amaçla yazıldığını bakın Kancheli nasıl anlatmış:
“Bu eserde Yuri Başmet'i seçtim, çünkü onun viyolasının tonuyla STYX'in ayırdığı ölülerle dirilerin dünyalarını bağlamayı başarabilir. Tınısal genişliği ve anlatımsal derinliği ruha huzur, sükûnet ve uyum getirebilecek öyle bir sesin iki dünya arasında arabulucu olması gerektiğine inanıyorum.”
Viyolacı-Besteci Nejat Başeğmezler, hazırladığı program notunda, kimin olduğunu belirtmediği bir başka yorumu aktarıyor:
“Styx yaşam ve ölüm arasındaki arayüz ise, Kancheli'nin müziği umut ve hayalkırıklığı arasındaki belirsizliği temsil etmektedir.”
Bu bilgileri değerlendirip, müziği dinledikten sonra, eserin sadece Çanakkale Şehitleri için değil, Kurtuluş Savaşımızda, şu anda Afrin'de yitirilenlerin ve insanlığın tüm yitikleri için bir ağıt niteliğinde olduğunu söylemek yanlış olmayacak. İşte kimi duyguların din ve ırk farkı gözetilmeden tüm insanlığın ortak malı ve müziğin nasıl ortak bir değer olduğunun kanıtı...
Eserin dünya prömiyerinde şef kürsüsünde, 10 bin kişinin dinlediği Beethoven'in 9. Senfoni konserinde Ankara Birleşik Senfoni Orkestrası ve Korosu'nu yönetmiş olan Cansuk Kakhidze ( 1935 – 2002) varmış. Viyolacı doğaldır ki, Yuri Başmet. Demek ki şu anda bu eserin ortaya çıkışında adı geçenlerden sadece Kancheli ve Başmet hayatta.
ESERİN GÖRKEMİNE YAKIŞIR İCRA
Burak Onur Erdem şefliğindeki Devlet Çoksesli Korosu'nun nicedir hazırlandığını bildiğim eser 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Konseri'ne rastlatılmıştı ve özgün hali olan viyola ile Türkiye'de ilk kez seslendiriliyordu. Başkemancı sandalyesinde, geçen hafta İDSO eşliğinde Brahms Keman Konçertosu seslendirmiş olan Jülide Yalçın oturuyordu.. Şef, onlarca büyük opera yönetmiş, uluslararası alanda tanınmış İtalyan müzik adamı Antonio Pirolli'ydi.
Bazı yabancı müzikologların “baş ve ayaklar için müzik” diye tanımladığı, “ayinsel” tarafı ağır basan “Styx”de besteci eserin akışkanlığı içinde kimi yerlerde minimalist yaklaşımlar sergilemiş, viyoladaki bazı tekrarlarla öte dünyayı temsil eden koroya, âdeta bu dünyadan mesajlar yollamıştı. Eserde C. Orff'un Carmina Burana'da kullandığı yalın ve vurucu ritmik yaklaşımların bir benzerini de kullandığı algılanıyordu.
Kancheli'nin görkemli bir giriş ve final arasında oya gibi işleyip dinleyeni zaman zaman bu dünyadan alıp ötekine taşıdığı eserde viyola solisti, CSO'nun viyola grubu üyesi Murat Cangal'dı.(d. 1970) Cangal, dolgun tonu, entonasyonu ve nüansları başarıyla ortaya koymasıyla göz doldurdu. Başmet'i aratmadı dersem, abartmış sayılmam.
Devlet Çoksesli Korosu'nun, konsere çok iyi hazırlandığını gördük. Özellikle “piano/hafifce”söylenmesi gereken yerlerde elde ettikleri ton, kreşendolardaki uyumları başta olmak üzere, eserin bütününde daha önce dinlediğim kayıtlardaki koroları aratmadıkları gibi, kimilerini de katladılar. Devlet Çoksesli Korosu'nun bazı üyeleri emeklilik sınırına yaklaşmakla birlikte, Cem'i Can deliorman'la yakaladığı istikrar ve yeni eserlere yönelimini, Burak Onur Erdem'le daha ileri taşıma isteğini görmek sevindirici. Seslendirmedeki tüm ögelerin uyum içinde eserin özünü ruhlarımıza değdiren tüm müzisyenlere ve şef Pirolli'ye teşekkürler.
Pirolli, bu mükemmel seslendirme nedeniyle teşekkürünü, kendisine verilen çiçeği orkestranın lideri başkemancı Jülide Yalçın'a vererek gösterdi.
ÖZGÜR ÜNALDI'NIN KADANSI
Konserin ilk yarısında W. A. Mozart'ın iki eseri seslendirildi. Sihirli Flüt operasının uvertürünü orkestranın çok daha iyi çalabileceğini biliyoruz. Belli ki tüm çalışma “Styx”e odaklanmıştı. Mozart'ın 23 No'lu son piyano konçertosu'nda ise, Özgür Ünaldı (d.1984) piyano başındaydı. Bilkent'teki ilk günlerinden itibaren tanıyıp izlediğim, Gülnara Aziz ile lisansı bitirdikten sonra Moskova Çaykovski Konservatuvarı'nda İrina Plotnikova ile aspirantura yapıp doktora derecesi alan Ünaldı'nın Avrupa ve Türkiye'de hayli konser deneyimi vardır. 17. Brahms Yarışması'nın ikincisi olan Özgür, Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın talep gören pedagogları arasında. Seslendirdiği konçertolar arasında bestecinin soliste bıraktığı kadansları kendi yazıyor. Mozart La Majör 23'ncü konçertonun “Allegro/Hızlı” bölümündeki kadansı da kendisi yazmıştı. Günümüzle 18. yüzyıl arasında ezgisel bir köprü niteliğinde, yadırgatıcı olmayan, sempatik bir kadanstı, başka piyanistler notasını kendisinden isteyebilirler.
Eserin bütününde tuşlarla iyi ilişkisini sergileyen Özgür, kendisinden beklenen başarılı etkinliği göstererek dinleyici ve orkestranın alkışını aldı. Pirolli de kendisini hararetle kutladı. Kendisine verilen çiçeği, eşlikte flüt soloları çalan Sibel Ayhan Bayer'e sundu. Bis olarak fazla nazlanmadan Hasan Ferid Alnar'ın “ 8 Piyano Parçası” arasında yer alan “Yamacın Kıyısında”yı çalıp gene bol alkışla sahneden ayrıldı. Özgür'ün bir olumlu davranışı da, tabureye oturduğunda çalacağı bis parçasının bestecisini ve adını yüksek sesle dinleyiciye söylemesiydi.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
16 Mart 2018