Özel günlere adanan konserlerin programları, hep öz-biçim ilişkisi gözetilerek yapılmalıdır. CSO artık bu ilişkiyi gözetiyor. 26 Ekim 2017 gecesi, Cumhuriyet Bayramı konserinde iki bestecimizin üç eseri ile sadece bir yabancı besteci ve solistin yer alması bunun kanıtı olarak gösterilebilir. Yabancı solist ve eser araya sıkıştırılmıştı ki, damardan bir ulusalcı konser olmasın.
Önce konserin ikinci yarısından başlayalım. Ahmet Adnan Saygun'un son kompozisyon öğrencilerinden olan Hasan Uçarsu'nun (d. 1965) iki eseri, Ankara'da ilk kez şef Rengim Gökmen yönetimindeki CSO tarafından seslendirildi. İlki, bestecinin artık olgunluk döneminde, 2015 yılında Antalya Piyano Festivali Sanat Yönetmeni şef Gürer Aykal'ın isteği ve Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin siparişiyle, Çanakkale Savaşı'nın 100. yılı anısına bestelediği tek bölümlük orkestra eseriydi. “Çanakkale içinde” diye başlayan türkünün ilk dört sesini giriş ve eserin içinde değişik biçim ve tonlarda ana vurgu olarak kullanan besteci, girift orkestra yazısıyla savaşın şiddetini,yaşanan gerilimi yansıtıyor, başta Çanakkale'dekiler olmak üzere tüm şehitlere müziksel bir selam gönderiyordu.
Başkemancı sandalyesinde Menevşe Aydoğdu'nun oturduğu CSO, her iki eserde de sololar ve birliktelik anlamında iyi bir seslendirme çıkardı.
NAZIM'IN ARHAVİLİ İSMAİL'İ...
Uçarsu'nun ikinci eseri ise, tamamladığı beş yıllık kompozisyon bölümünün mezuniyet eseri olarak, bundan 27 yıl önce bestelediği “Orkestra, koro ve anlatıcı için İsmail'in Öyküsü” başlığını taşıyordu. Bu Uçarsu'nun Saygun'la yaptığı son çalışmaydı ve eser beş ayda tamamlanmıştı. Zaten Saygun da 1991 başında yaşamını yitirmişti.
Besteci yazılışından 12 yıl sonra eseri gözden geçirip Kültür Bakanlığı'nın İstemihan Talay'ın bakanlığı, Hüseyin Akbulut'un müsteşar yardımcılığı döneminde düzenlediği yarışmaya Büyük Ölçekli Senfonik Eser dalında yollayarak ikinciliği elde etmişti.
Uçarsu, konu ve sözleri, Nazım Hikmet'in Kuvayı Milliye Destanı'ndan alarak bir dans/sahne eseri ortaya çıkarmayı amaçlamıştı. Bu Arhavili İsmail'in, İstanbul'dan İnebolu'ya bir makinalı tüfeği kaçırma çabasının öyküsüydü. Ancak İsmail'in Öyküsü, bestecinin ilk düşündüğü gibi sahnelenmek yerine, seslendirilmekle kaldı.
Eserin içinde, anlatıcı ve koronun da yer almasıyla kapsam daha genişlemekle birlikte, mezuniyet eserinin daha yalın ve anlatımcı olduğu, şimdiki müziklerinde ise bestecinin orkestra yazısının daha girift ve güçlü olduğu Çanakkale ve İsmail'in Öyküsü'nün aynı akşam seslendirilmesiyle karşılaştırılarak anlaşılabiliyordu.
ANLATICI DEDİĞİN...
Anlatıcı olarak, günümüzde “moda” bazı isimler yerine isabetli bir biçimde Devlet Tiyatrosu sanatçısı Okan Şenozan seçilmişti. Tek kişilik oyunlarda gösterdiği güçlü sözel ve devinimsel anlatımla seçkinleşen, Saraydan Kız Kaçırma Operası'ndaki Selim Paşa rolüyle göz dolduran Okan Şenozan, vurguları ve tonlamasıyla mükemmel sayılabilecek bir anlatıcı oldu. Ağız mikrofonu ile yapılan seslendirmedeki handikapı bile çoğu yerde aşmayı bildi.
Uçarsu, Nazım'ın metnini koro ile anlatıcı arasında paylaştırmıştı. Burak Onur Erdem'in hazırladığı Devlet Çoksesli Korosu, şiirdeki duyguyu gereğince yansıttı. Sözler de besteci prozodiyi elden geldiğince gözettiği için anlaşıldı. El programına da metin yerleştirildiği için dinleyici eseri rahatça takip edebildi.
İki eserin tamamlanmasından sonra Rengim Gökmen'in sahneye davet ettiği Hasan Uçarsu, sonuçtan memnun görünüyordu. İşin ilginç yanı, eser ilkseslendirmesinin yapıldığı Bursa Bölge Senfoni tarafından “bariton/anlatıcı” versiyonuyla aynı gece Bursa'da da seslendiriliyordu. Uçarsu, orkestranın isteğini kırmamış ve bu özel versiyonu da ayrıca hazırlamıştı.
HOYRA RİRRA RİRRA HEY
Girişte dinleyicinin fuayede edindiği bayraklar ellerindeydi. Rengim Gökmen, CSO ve koroya Muammer Sun'un "hoyra rirra rirra hey" nakaratlı “Biz Atatürk Gençleriyiz” marşını çaldırmaya başlayınca, dinleyici de elindeki bayrakları sallayarak Cumhuriyet Bayramı'nı kutladı ama marşa pek eşlik edemedi. Çünkü çoğu sözleri ya hiç bilmiyor, ya da anımsayamıyordu. Sözler bir ek fotokopi olarak el programının içine konulmuş olsaydı, mutlaka marşa salondan da katılım olacaktı.
Cumhuriyet konserinin giriş parçası da, fagot sanatçısı-besteci Eray İnal'ın (d. 1983), Türklerin Anadolu'ya göçünü konu alan Anadolu Rapsodisi'ydi. Birbirine bağlı beş bölümden oluşan eser, SCAMV'nın 50. yılında 2013'de düzenlediği, İlhan Usmanbaş başkanlığındaki jürinin birinciliğe değer eser bulamadığı Ulusal Beste Yarışması'nda üçüncülüğü elde etmiş, orkestralar tarafından beğenilen eser, bu tür konserlerde “uvertür” niyetine çalınmaya başlamıştı.
MUHTEŞEM KONTRBASÇI BOZO PARADZİK
Gecenin solisti, Avrupa'nın tanınmış kontrbasçısı, enstrümanını solo olarak kullanmakta büyük maharet kazanmış olan Bozo Paradzik'ti. Film müzikleriyle tanınan Nino Rota'nın “Divertimento Konçertant” başlıklı eserinde, Rengim Gökmen'in soliste rahatlık sağlayan yönetimindeki CSO eşliğinde mükemmel bir etkinlik gösterdi. O koca kontrbası hem klavyedeki pozisyonları, hem yay tekniğiyle, orkestralardaki rolünün çok ötesine taşıyan Bozo Paradzik, kontrabas için yazılmış konçertoların yanında oda müziği ve başka enstrümanlar için yazılmış eserleri seslendirerek kendi kayıt arşivini güçlendiriyor.
Konuk solist, etkinliğinin sonunda dinleyicinin büyük alkışını aldı ve tekrar tekrar sahneye davet edildi. Ama solistin koca bir konçertoyu seslendirdikten sonra bir bis parçasına yönelmemesini de anlayışla karşılamak lazımdı, ki öyle de oldu, dinleyici daha fazla israr etmedi.
Yazıyı yazarken, Paradzik'in Schubert'in Arpeggione Sonatı'nı piyano eşlikli olarak kontrbasla çaldığı bir canlı kaydı dinledim. Konserdeki etkinliği ve çalgısına olan kusursuz egemenliğini kayıtlarında da görünce, Bozo hayranları arasına katıldığımı söyleyebilirim.
Şefik KAHRAMANKAPTAN
27 Ekim 2017