Yıl 1968'di. Ankara Hukuk Fakültesi'nin birinci katında kocaman bir kütüphane odası vardı. İri maroken koltukların, camlı bir kütüphane ile büyük toplantı masasının yer aldığı bu salon büyüklüğündeki odayı, Prof. Bülend Nuri Esen'in asistanları kullanırdı. Sevgili Uğur Mumcu'yu, Adil Özkol'u, daha sonra Anıl Çeçen'i bu odada tanıdım. Uğur'la meslektaş da olunca, yıllar yılı bağımız hiç kopmadı. Onun da bir müziksever olması nedeniyle CSO'nun konserlerinde de karşılaşır sohbet ederdik.
24 Ocak 2021 Pazar günü sevgili Uğur'u 28. kez anıyoruz. Uğur'un anısına, 2001'de yayımlanmış bir yazımı, aradan 20 yıl geçtikten sonra tekrar sunuyorum. İkisini de Ocak ayında yitirdiğimiz Adnan Saygun ve Mumcu'yu ele alan bir yazıydı bu ve 26-27 Ocak 2001'de CSO el kitapçığında yayımlanmıştı.
Ne yazık ki, o yazının sonunda 21 yıl önce yaşama geçirme umudumuzu yüksek tuttuğumuz “uygar bir toplum” projesinden giderek uzaklaşmış durumdayız.
***
Saygun - Mumcu: Ortak Payda, Uygarlık ve Cumhuriyet
Türk Beşleri’nden Ahmet Adnan Saygun’u 10 yıl önce yitirdik. 84 yaşında, eceliyle öldü Saygun...
Araştırmacı gazeteci-yazar Uğur Mumcu’yu ise , 8 yıl önce hain bir suikast sonucu kaybettik...
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, bu haftaki konserlerini Saygun ve Mumcu’ya adadı.
Niye Saygun ve Mumcu aynı konserle anılıyor?
Çünkü çok önemli “ortak payda” ları var. Öncelikle de, uygarlık ve Cumhuriyet...
Saygun, Mustafa Kemal Atatürk’ün “uygar bir toplum yaratma” projesinin önemli araçlarından biri olan müzik devriminin neferlerinden biri olarak seçilen gençlerdendi. Bu amaçla yurtdışına gönderildi ve dönüşünde öğretmen, araştırmacı, şef ve besteci olarak hizket etti. Mumcu da, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in yozlaştırılması, yıkılarak yerine dinsel esaslara dayalı bir devlet kurulması için çaba gösterenlerin önünde, yazılarıyla, konuşmalarıyla, dalga dalga yayılan güçlü etkisiyle bir engeldi.
Mumcu, aynı zamanda, Atatürkçülük kisvesi altında devleti soyan, yolsuzluk düzeninin devam etmesi için demokratik olanakları sonuna kadar zorlayan bir kısım politikacı ve bürokrat için de bir korkulu rüya idi.
Saygun yıllarca “ulusal çoksesli müzik” için çırpındı. Anadolu kültürünü araştırdı, halkın bağrından kopan türkülerden başlayarak, üzerinde oturduğumuz müzik kalıtını inceledi ve oradan yola çıkarak hem ulusala, hem de evrensele ulaştı.
Mumcu da, yıllarca “ulusal, özgürlükçü, demokratik, bağımsızlıkçı” bir anlayışla Cumhuriyet’e sahip çıktı. Türk ulusunun kıvançta, tasada, övünçte gerçekten ortak olabilmesi, ileriye gidebilmesi için kullandı kalemini...
Portre, Ressam Önder Aydın
Şu anda içinde bulunduğumuz sergievinden bozma konser salonu, Saygun’u da, Mumcu’ya da ağırladı yıllarca...
Saygun’un bir müzik adamı olarak bu konser salonunda bulunmasından daha doğal bir durum olamazdı.
Mumcu ise samimi bir müzikseverdi. Programdan seçer ve bazı konserleri dinlemek için gelirdi CSO’ya...
Saygun da, Mumcu da, bu Cumhuriyet’in çocuklarıydı, “uygar bir toplum” için çalıştılar. Mumcu uygarlık karşıtı çağdışı güçler tarafından yok edildi.
Şimdi ikisi de ışıklar içinde yatıyorlar. Cumhuriyet ebediyen yaşayacak ve elbet bir gün Atatürk’ün “uygar bir toplum” projesini büyük ölçüde yaşama geçirmiş olacağız.
(26-27 Ocak 2001, CSO Program Notları)
***
Bugün, haince yok edilişinin 28. yılında, Türk müzik dağarında Uğur Mumcu'ya adanarak yazılmış, iki yapıt bulunuyor. Saygun'un öğrencilerinden Hasan Uçarsu ile onun sürdürümcülerinden Turgay Erdener'in besteleri.. Uçarsu'nun Trompet ve Yaylı Çagıılar Orkestrası için bestelediği eseri “Sakıncalı Piyade” adını taşıyor. Erdener'inki ise üç soprano, tenor ve koro ile büyük orkestra için “Uğur Mumcu Kantatı.”...
Seslendirildiklerinde yer yerinden oynamıştı CSO salonunda... Salgın sonrası orkestralar etkinliklerine başladığında umarız yeniden seslendirilebilecekler. Ama en önemlisi, bu seslendirmelerin, Uğur'un ve hepimizin özlediği “uygar bir toplum olma” yoluna yeniden dönebildiğimiz günlerde olabilmesi...
Şefik KAHRAMANKAPTAN
24 Ocak 2021, Ankara