Fotoğraf: Ş. Kahramankaptan
Kadınlar Korosu vokal olarak Dünya dışındaki gezegenlerden Neptün'ü temsilen vokal seslendirmesine başladığında salonda ve balkonda başlar dönerek aranmaya başladı. Bu mistik ses nereden geliyordu? Bakınıldı ve bulundu, o tepeden yankılanan mistik ses, en yukardaki küçük arka balkondan geliyordu. Son günlerde yeniden moda olan, şef Gürer Aykal'ın (d. 1941) üç hafta kadar önce İstanbul'da BİFO'nun 20. yaş konserinde de seslendirerek Ankara'ya hazır durumda geldiği, Gustav Holst'un Gezegenler Süiti, bu kez , Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinin kurucusu Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın doğumunun 104. yılı için tınladı. Orkestranın başkemancı kolduğunda bu sezon ikinci kez davet edilen genç Rus kemancı Yevgeniy Kostrytskyy oturuyordu.
Holst, 7 bölümlük bu süiti bol fanfarlı büyük orkestra için, Pluton'un keşfinden önce yazmış, gezegenleri isim ve mitolojik anlamlarından ziyade halklar arasındaki yakıştırma ve inançları gözönünde bulundurarak müziklemişti. BSO Salonundaki seslendirmenin özelliği, aslında koro düşünülerek yapılmış orkestra arkası balkonun seyirciye açılması, koronun ise en üst arka balkonda konuçlandırılmış olmasıydı.
Fotoğraf: Ş. Kahramankaptan
Gezegenler iyi bir icra ile tamamlandığında Gürer Aykal, bu kez birkaç yıldır bu ritüel konserine eklediği “İyi ki doğduğ Hocabey” i de orkestra ve koroya söylettikten sonra, koristleri aşağı davet etti. Koronun üst balkondan selam için salona inişine kadar geçecek süreyi Aykal, “Doğramacı olmasa, bu salon, bu orkestra olmazdı” anlatısıyla doldurdu ve yan kapıdan şef Çiğdem Aytepe'nin yardımcısı Pınar Çanakçı ile çalıştırarak hazırladığı Saygun Filarmoni Korosu üyeleri giriş yapmaya başladı. Aykal dinleyicinin doğum günü şarkısına yeterince katılmadığını belirtip, “Çekinmeyin, söyleyin” diyerek koro ile orkestraya tekrarlattı. Koro adına selama şefin yanına, Çiğdem Aytepe'nin yardımcısı Pınar Çanakçı çıktı. Aytepe herhalde bu sırada 4 Nisan akşamı Festival açılışına katılacak TRT Çoksesli Korosu'nu çalıştırmakla meşguldü.
Fotoğraf: Ş. Kahramankaptan
Fotoğraf: Oğuz Sağdıç
Bu anma konserinin bir başka ritüeli de, her yıl piyanist Gülsin Onay'ın şef Gürer Aykal'la birlikte değişmez solist olarak sahneye çıkması. Konserin ilk yarısında Onay, S. Rahmaninof'un do minör 2. Piyano Konçertosu'nu seslendirdi, ardından “Hergün bir çocuk doğuyor, salona da yeni bir dinleyici geliyor, çoğunuz biliyorsunuz ama ben gene anlatayım” diyerek, hikayeyi anlattı. Yâni, Doğramacı'nın doğum günlerinde Chopin'in Op.53 La bemol majör Polonez'ini çalmasının esbab- mucibesini... Bu arada Onay'ın sahneye hasta ve ateşli olarak çıktığını da öğrenmiş olduk.
Fotoğraf: Ş. Kahramankaptan
Ama neşesi yerindeydi, esere başladıktan sonra bir ara duraksayıp ön sırada oturan Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar'a parmağını uzatarak, “Sen çalar mısın Abdullah” diye seslendi ve çalmaya devam etti. Böylece bilmeyenler de Gülsin Onay'ın Doğramacı ailesine olan yakınlığını iyice öğrenmiş oldu. Rahmaninof Konçerto'nun ardından poloneze gelen alkışlara, o hasta ve ateşli haliyle bir de Chopin noktürn çalarak karşılık verdi. Noktürn'ü Polonez'den daha iyi ve duyarlı seslendirdiğini belirtmemde bir sakınca yoktur umarım.
Fotoğraf: Oğuz Sağdıç
Konser salonunu dolduranların yarısı protokol üyeleriydi. Kalan biletler de haftalar öncesinden bitmişti ama gene de salonda ve orkestra arkası balkonunda boş yerler vardı. Başkent Üniversitesi Kurucusu Prof. Mehmet Haberal üst balkonda Doğramacı'nın kızı Şermin Savaşçı tarafından konuk edilirken, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Ali Haberal ön sırada Prof. Atalar ile yanyana oturuyordu. Başkent Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haldun Müderrisoğlu, Doğramacı'nın ilk kurduğu üniversite olan Hacettepe'nin Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen dinleyiciler arasındaydı. Hacettepe deyince içim bakın neden cız etti. 25 Şubat'ta Doğramacı'nın ölüm yıldönümünde verilen konserde balkonun ön sıralarında eşi Canan Hanım'la birlikte eski rektörlerden, sevilen kişilik Prof. Dr. Tunçalp Özgen de oturuyordu. Birbirimize el sallamıştık. Bu konserin yoklamasına ise katılamadı, çünkü yitirmiştik kendisini.
Bir varmış, bir yokmuş...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
4 Nisan 2019, Ankara