Yılan hikâyesine dönen İstanbul Müzik Müzesi
ve Afyon ile İzmir'de iki olumlu örnek...
***
Uzunca süredir gündemimde olmasına rağmen Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı bünyesindeki değerli çalgı koleksiyonunu bir türlü görme fırsatı bulamamıştım. Gidip iki koleksiyonun birleşmesiyle oluşturulmuş sergilemeyi görünce müzik müzesi derdim depreşti!
Neymiş bu dert derseniz, halk deyişiyle bir "yılan hikâyesi!"
Yıllardır, oldu-olacak denilmesine karşın bir takım "mihrak"ların bilerek ya da bilmeyerekengellemesi, bir kısmının da önemsememesi nedeniyle döndürülüp dolaştırılan bir hikâye yâni... Resmî yanı ise sadece 10 yıllık!
Altında 11.Cumhurbaşkanı Ahmed Necdet Sezer ile dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve öteki bakanların imzalarının bulunduğu Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete'de yayımlanarak "yürürlüğe" girdiğinde takvimler 15 Ağustos 2006' yı gösteriyordu!
"Karar Sayısı : 2006/10830 : Kültür ve Turizm Bakanlığının taşra teşkilatında İstanbul İli’nde Müzik Müzesi Müdürlüğü kurulması; Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ile Devlet Personel Başkanlığının görüşüne dayanan adı geçen Bakanlığın 17/5/2006 tarihli ve 78787 sayılı yazısı üzerine, 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendine göre, Bakanlar Kurulu’nca 31/7/2006 tarihinde kararlaştırılmıştır."
Aslında, bu kararın çıkarılabilmesinin ardında 12 yıllık bir emek yatıyordu. O günleri gayet iyi anımsıyorum. İstemihan Talay Kültür Bakanıydı, Müsteşar Yardımcılığına H. Hüseyin Akbulut'un gelmesiyle Bakanlık çatısı altında bir proje ekibi oluşturulmuştu. Müze konusunda Ertuğrul Bayraktarkatal (Prof, Besteci, günümüzdeki Başkent Üniversitesi Konservatuvarı Müdürü), Oğuz Elbaş (Y. Mühendis, Müzik tarihi araştırmacısı, halen KB emeklisi) ve Yalçın Tura'nın (Prof, Besteci, Müzik Tarihçisi, İTÜTMDK emeklisi) düşünsel altyapıyı hazırlamışlardı. Ekipte Dr. Lütfü Erol de yer alıyordu. Kararın çıkmasından sonra ise Oğuz Elbaş, Kültür Bakanlığı mensubu ve işin sahibi olarak az koşturmamıştı kimi koleksiyonların peşinde.
İNTERNETTEKİ ÇORBA!
Afyon'daki koleksiyonları görünce, son duruma bir bakayım diye internet araştırması yaptım ve gördüm ki, Kültür Bakanlığı'nın o çorbaya benzer internet sitesinden sonuç alma olanağı yok!
Sadece bir "sanal müze" linkine ulaşabildim, onda da bir binaya giriyorsunuz, alanları tıklayınca MÖ bilmemkaçıncı yıl taş devri türünden bir yazı çıkıyor, hepsi o kadar. Orada belirtilen galerilere ulaşıp, müze için stoklanmış ya da fotoğraflanmış çalgıları görme, bilgileri okuma olanağı yok!
Kararın çıkışından bu yana geçen 10 yılda İstanbul'da bir takım tarihi binaların müzik müzesi için tahsis edilip sonra vazgeçildiğini hep duymuştuk! Meğer, müzeyi kurmayla Kültür Bakanlığı yapısı içinde Müzeler Genel Müdürlüğü görevlendirildiği ve onlar da müze kavramını "arkeoloji" ile özdeşleştirdikleri için, müzik müzesiyle ilgili arkeolog görevlendiriyorlarmış! Hani "atın önüne et, itin önüne ot koymak" diye bir deyim vardır Anadolu'da, tam o hesap! Bir arkeolog, neredeyse 12 bin yıllık geçmişe sahip buluntulardaki olası müzik aletleri için doğaldır ki işin içinde bulunmalı. Ama böyle "tematik" bir İstanbul Müzik Müzesi'nin başında bilgili bir müzikologun ya da müzik tarihçisinin bulunması gerekmez mi?
Acaba ne kadar bütçe ayrılıyor, bugüne kadar hangi alımlar yapıldı ya da yapılabildi mi, en son tahsis edilen bina hangisi, deposu nerededir, eğer alınan ve toplanan çalgılar varsa nerede nasıl korunuyor? Kim bilir?
ÖZENİLESİ ÖRNEKLER
Hep dünyaya özeniriz. Dünyada iki bini aşkın irili-ufaklı müzik müzesi bulunuyor. Bunların bazıları çok büyük müzelerin çatısı altında yer alıyor, New York Metropolitan örneğinde olduğu gibi.
NY Metropolitan
Kıta Avrupası müzik müzesi zengini. Viyana gibi büyük çaplıların yanı sıra, müzik tarihinin önemli bestecilerinin doğup büyüdükleri ya da yaşadıkları mekânlar da birer müze ev niteliğinde, aynı zaman turistik çekim noktaları oluşturuyor. Salzburg'da Mozarthaus, Eisenach ve Leipzeg'deki Bachhaus'lar, Bonn'daki Beethovenhaus, Leipzig'deki Mendleshonnhaus gibi.
NY Metropolitan
Bugünlerde New York Metropolitan'daki müzik müzesi renovasyona alındı. Oradaki yaylı-telli çalgı koleksiyonu çok zengin. Stradivaryüs kemanlar dahil, hep milyon dolarlık parçalardan söz etmek mümkün. Bir vitrinde de bizim eski askeri müzik yâni mehter çalgıları bulunuyordu. Bakalım renavosyondan sonra gene koyacaklar mı? Çünkü NY Metropolitan'ın depoları da çok zengin. Altı kıtadan en eskisi MÖ 300'e dayanan beş bini aşkın parça var ellerinde.
Ptuj
Avrupa'da, eski beylikler döneminden kalma, hiç umulmadık yerde karşınıza çıkabilen müzik müzeleri de var. En güzel örnek Slovenya'daki Ptuj Kalesi'nde. Kendisi başlı başına bölgenin müzesi olan kalede bir de müzik müzesi” bulunuyor. Burada yer alan eski çalgılar arasında bazı vurma çalgıların seslerini de çıkaracak biçimde tasarımlanmış piyano özellikle dikkat çekiyor.. Bu tasarım, “alla Turca” akımının çalgı yapımına da yansıyacak kadar güçlü bir etki yarattığını gösteren güzel bir örnek.
AFYON'DAKİ DEĞERLİ İKİ KOLEKSİYON
Gelelim halihazırda müzik müzesi işlevini gören mekânlara. Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Devlet Konservatuvarı binasının geniş koridorları ve iki odasında sergilenen çalgıların ilk kökeni, yörenin önemli iş adamlarından İbrahim Alimoğlu'na dayanıyor. Etnolojik ve antika kavramına giren eserleri hobi olarak fabrikasında biriktiren Alimoğlu ile AKÜ Devlet Konservatuvarı'nın bir araya gelmesiyle, bugün resmî adı "Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi" olan sergileme ortaya çıkmış.
Sonra buna Alman koleksiyoncu Wolfgang Ott eklenmiş ve en büyük bağışı yapan isim olmuş. Onun öyküsü de ilginç: 1968'de çıktığı bir gezide arkadaşları kendisine doğum günü hediyesi olarak bir sitar vermişler. Bunu ilk parça olarak kabul eden Ott, müzik aletleri koleksiyonu yapmaya başlamış! Çocuğu olmayan ve değerli koleksiyonunun bir yerlerde kapalı kalmasını istemeyen Ott, çoğu telli olmak üzere toplam 250 parça enstrümanı müzede sergilenmek üzere İbrahim Alimoğlu özel koleksiyonuna bir protokol imzalayıp bağışlamış.
Konservatuvar Müdürü Doç. Dr. Fatih Türkmen'in gezdirdiği geniş koridorlarda konuçlandırılmış camekanlar içinde sergilenen iki koleksiyonun sahibi de, duvarlardaki bilgilendirme yazılarıyla onurlandırılmış.
Alman Ott'un bağışladığı koleksiyon ağırlıklı olarak Asya ve Uzak Doğu ülkelerinin otantik enstrümanlarından oluşuyor. Afyonlu yerel sanatçı Ömer Yarşi'nin bağışlarının yanı sıra, Kütahya’nın halk ozanlarından Hisarlı Ahmet’in sazları da oğlu TRT Sanatçısı Mustafa Hisarlı tarafından müzeye bağışlandı. Bazı çalgı yapımcıları ve müzik evi sahiplerinin bağışları da içeriği zenginleştirmiş. Bakır üflemeli ve bazı vurmalı çalgılar, Valilik ile dönemin Türkiye Polis Akademisi Başkanının çabalarıyla koleksiyona dahil edilmiş.
Koleksiyon konservatuvardaki öğrenci ve öğretmenlerin yaşamlarının bir parçası durumunda. Çünkü odalarına, derslerine giderken bu koridordan geçiyorlar. Koleksiyondaki önemli eksik yaylı batı çalgıları. Öğrencilerin ve gezenlerin bu çalgılar hakkında da fikir sahibi olabilmeleri gerek. Hele bu çalgılar müzik tarihinde önemli kişiler tarafından kullanılmış veya onlara ait olurlarsa, parçaların "toplama" değil, gerçekten "müzelik" olma niteliği de ortaya çıkar.
Afyon, karayolları ağımızda önemli bir kavşak. Yolu buradan geçecek müzikseverlere, programlarındaki zamanlamayı ona göre yapıp Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'na uğramalarını öneririm.
İZMİR MÜZİKSEV'DEKİ KOLEKSİYON
Bir önerim de, yolu İzmir'e düşen müziksever ve müzisyenlerin birkaç saatlerini MÜZİKSEV'e ayırmaları. Basmane Garı'nın hemen karşısında bulunan değişik kurumlarca desteklenen bir İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı-İKSEV projesi olan MÜZİKSEV'deki "Geleneksel Türk Çalgıları Koleksiyonu", görülmeye değer.
Müzikolog ve koleksiyoner Güner Özkan, Anadolu ve Türk boylarının yaşadığı Asya coğrafyasındaki araştırma ve gezilerde bağış ve satın almalarla oluşturduğu 200'ü aşkın çalgıdan oluşuyor bu koleksiyon. Güner Özkan, bu koleksiyonu 2008'de İKSEV’e bağışlamış ve çok da iyi etmiş. Çünkü 2013'de kapılarını açan İKSEV'de herkes görüp inceleyebiliyor.
Koleksiyonda, üflemeli, vurmalı, yaylı, telli çalgılardan ilginç örnekler bulunuyor. Aralarında "müzelik" nitelendirmesini hak eden, halk ozanı Dirmilli Emin Demirayak’ın bağlaması, Bursalı Agop Gördikyan yapımı ud, İzmirli ‘Çifte Mızrap’ lakaplı ustanın 70 yıllık tambura bağlaması gibi parçalar da bulunuyor. Ayrıca 110 yıllık Özbek –Afgan rebabı, Çin – Sincan Uygur Özerk Bölgesinde yapılmış ve fildişi, kemik, boynuz gibi malzemelerle süslenmiş rebab, Anadolu’da ismi bilinmeyen ustalar tarafından yapılıp günümüze kadar gelen kartal kanadı kemiği çığırtma gibi özgün parçalar da dikkat çekiyor. Bu koleksiyon, arkeolojik kazılarda gün ışığına çıkarılan, minyatürlerde, fresklerde, eski el yazmalarında görülen çalgıların o günün teknolojisine benzer yöntem kullanılarak yaptırılan replikalar ile de zenginleştirilmiş durumda.
MÜZİKSEV'de, İzmirli müziksever Celasun Muşkara’nın yaşamı boyunca derlediği, günümüzde bulunabilme olasılığı az nadide yapıtları içeren 8 bin kayıttan oluşan ve müzikologların Türkiye’deki en değerli beş koleksiyondan biri olarak nitelediği ses arşivi bulunduğunu da eklemeliyim.
(Andante Dergisi 1 Eylül 2016 sayısında yayımlanmıştır)