Tınısını dinlemeye doyamadığım çellonun yaşayan öndegelen virtüozu Yo Yo Ma'yı müthiş icra gücü kadar, Ahmet Adnan Saygun'un solo çello için Partitasını keşfettiği, bir bölümünü konserlerinin “bis” parçası olarak seçtiği ve bu bölüme bir CD'sinde yer verdiği için severim.*
İzmir Büyükşehir Belediyesi (CHP- Başkan Priştina-Danışman M.Katoğlu), Türkiye'nin en iyi akustikli çağdaş konser salonunu ülkemize kazandırıp, İzmir doğumlu bestecimiz Ahmet Adnan Saygun'un adını vermesinden sonra, hep Yo Yo Ma'yı Saygun Partita'yı bu salonda icra ederken dinlemeyi hayal ettim. Sonunda bu hayalim, 3 Eylül gecesi 28. İzmir Festivali'nin kapanış konserinde gerçek oldu. Yo Yo Ma, 15. yılını kutladığı İpekyolu Topluluğu ile konserin sonunda, eliyle tavanı işaret ederek “Saygun” dedi, sonra çellosunu işaret ederek tekrar “Saygun” dedi ve Partita'nın belleğine adeta kazıdığı o içli bölümünü büyük bir duyarlılıkla seslendirdi. İnanın salonda sinek uçsa kanatlarının sesi duyulabilirdi. Yo Yo Ma “huşu” içinde çaldı, tüm salon da büyük bir sessizlikle mistik havaya kendini kaptırıp dinledi.
***
Yo Yo Ma'nın Silkroad Ensemble - İpekyolu Topluluğu düşüncesi ve uygulamalar büyük ölçüde başarılı ve yerelliği yeniden yorumlayarak evrensele taşıyan bir işlevi bulunuyor. Ama, İpekyolu tarihini biraz bilen bir kişi olarak önemli bir eksiği olduğunu düşünüyorum. Çin'den başlayıp Avrupa ülkelerine kadar karadan uzanan kervanların kullandığı İpekyolu üzerinde en önemli geçitlerden biri olan “Anadolu” sözde var, ama bestecilerin bazı eserlerinde kullandığı bazı makamsal atıflar dışında özde yok!
Nedir önemli eksik? Taa İberik yarımadasına kadar uzanan İpekyolu başlangıcından ve yol üzerinden seçilmiş özgün yerel çalgıların (pipa, şeng, tabla, tulum, kemançe-kemane) kullanılmasına karşın Çin Seddi'nin dışındaki Türk kökenli tüm budunların kullandığı kopuz ve Anadolu'da dönüştüğü şekliyle bağlama, bu projenin en büyük eksiği...
Yo Yo Ma'nın topluluğunda yerel olsun, evrensel olsun, tüm çalgıların icracıları tam birer virtüoz. Bizim de, bağlama-divan sazı-cura bağlamında nota okumasını bilen akademik ve müzikolojik kültüre sahip, yabancı dil konuşan çok yetkin sanatçılarımız var. Pekâla bunlardan biri, böyle bir projeye davet edilerek, İpekyolu zincirindeki önemli eksik giderilebilir. İpekyolu üzerindeki coğrafyada kullanılan önemli yerel bir çalgı da ilkel tahta üflemelilerdir (duduk-kaval-ney). Bu anlamda da önemli sanatçılarımız var.
Bunlar, 15. yılını turneyle kutlayan Yo Yo Ma ve Topluluğu için ortaya koyduğum “yapıcı” ve “zenginleştirici” eleştiri ve önerilerdir. Umarım dikkate alırlar. Bu anlamda Kafkas ve Karadeniz coğrafyasında kullanılan yerel çalgılar için besteletilen veya bestelenmiş konçertoların icrasıyla Saim Akçıl yönetimindeki Tekfen projesinin başarılı katkılarını anımsamakta yarar var.
***
Toplulukta salondaki dinleyici-izleyiciyle en iyi iletişimi müthiş bir kemançe virtüozu olan Kayhan Kalhor kurdu. Yo Yo Ma'nın “İyi arkadaşım, kardeşim” diye takdim ettiği Tahran doğumlu bir İranlı olan Kayhan Kalkor, anlaşılır düzeyde, Fars vurgusuyla Türkçe konuşuyor. Belki de Azeri kökenlidir diye geçirdim içimden ama program kitapçığında “Tahran Yerlisi” olarak vurgu yapılmış. Tahran yerlisi olmak, Azeri kökenli olmayı engellemiyor, tıpkı bizim İstanbul yerlisi Rumlarımız gibi... Wikipedia, sanatçıyı “Kürt ve İranlı” olarak nitelendiriyor! Yöresel ve bölgesel akrabalıklar ya da siyasal amaçlı nitelendirmeler her yerde karşımıza çıkabiliyor! Ama en doğrusunu sanatçı kendi kişisel sitesinde yapmış. İranlı olduğunu belirtiyor, yâni doğduğu yere ait olarak gösteriyor kendini... Besteleri, olağanüstü icracılığı ve uluslararası işbirlikleriyle tam bir dünya sanatçısı.
Topluluğun kemancısı Colin Jakobsen'in Tahran ziyareti sırasında Zerdüştlerden kalma “Ateşgâh” dan etkilenerek yazdığı, kemançe dahil tüm enstrümanların pitzikatolarıyla (telçekme) başlayıp, sonra tutulan dem üzerinde kemançenin solosuyla devam eden eseri Kayhan Kalhor'u daha iyi tanımamızı sağladı. Çorapla çıktığı sahnede, sol ayağını altına alarak bulduğu rahat pozisyondaki icrası sırasındaki görünümü tam bir “şarklı” idi.
Dikkati çeken bir virtüoz da, hep piyanist hem de gaydacı olan Cristina Pato'ydu. Keltlerin Trabzon yöresinde görüp İskoçya'ya kadar götürdüğü, deniz ticaret yolları ve İngiliz emperyalizminin durakları dolayısiyle İspanya'dan Hindistan'a ufak biçim değişiklikleriyle yayılan tulum, yâni “Gaita-Gayda”yı hem işitsel hem görsel anlamda hakkını vererek çalan Pato, bir ara sağ eliyle piyano, sol eliyle gaydasını birarada kullanarak becerisini gösterdi.
***
Konserin sunumuyla ilgili de gene “yapıcı” olduğunu özellikle vurgulamak istediğim bir eleştiri getirmek istiyorum. Bu kez dikkate alması gereken İKSEV yönetimi...
Program Kitapçığı'nda kullanılan Türkçe, hem özgün metni karşılama bakımından, hem Türkçe yazım kuralları açısından çok sayıda hatayla doluydu. Belli ki, konudan anlamayan biri tarafından çevrilmişti, büyük olasılıkla “tercüme bürosu çevirisi”ydi.
Program Notları, Toplulukta “program yönetmeni” olarak sunulan İsabella Hunter tarafından 2014'te yâni içinde bulunduğumuz yıl kaleme alınmıştı. Konserde ilk eser olarak seslendirilen Şam doğumlu Arap klarnetçi Kinan Azmeh'in ilk defa 2007'de New York'daki Carnegie Hall'de seslendirilen “The İbn Arabî Suite”in son bölümü olan “Postlude”, besteci tarafından topluluk için uyarlanmıştı. Uyarlama dikkate alınırsa bu “dünya prömiyeri”, eserin özgün hali dikkate alınırsa “İzmir” prömiyeriydi. Benim çeviriyi okuyunca vardığım sonuç bu! Sanatçı biyografileri de dahil, İKSEV'in gelecek yıllar için, en ucuz teklifi veren tercüme büroları veya sözlük anlamlarına bakarak tercüme yapan amatörler yerine, müzikle ilgili metinleri yetkin biçimde çevirecek kişilere ulaşması, Türkçe redaksiyonu da titizlikle yaptırtması gerekiyor. Kitapçıklarda birer sayfa tasarrufu uğruna yazıların çok küçük puntolarla sayfanın neredeyse tamamını kaplayacak biçimde kullanılması da grafik sanatı ve okuma kolaylığı açısından değiştirilmesi gereken bir anlayış. Bu eleştirinin, başka kurumlar için de geçerli olduğunu anımsatmakta yarar var...
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan
* Saygun Partita'nın tamamı “Çello İçin Türk Partitaları” başlıklı CD' edinilerek Şölen Dikener'in çellosundan dinlenebilir.