Birkaç gün Ankara dışında kalmak, sanat ortamından uzakta aileme vakit ayırmak, yurtdışından gelen kızım ve torunumu görmek istedim. Bugün telefonum çaldı, baktım İzmir'den Muhsin Alnıaçık, “Ağabey Tenasüp hanımı kaybettik, senden ses seda çıkmayınca bir arayayım istedim” demez mi? Başımdan aşağı âdeta kaynar sular döküldü. Ne zaman, toprağa verildi mi, vs. soruları sıraladım… O da “sosyal medyaya girmiyor musun?” diye sordu. Haberimin olmamasına akıl erdirememişti.Alnıaçık'ın iki oğlu da balettir, bale dünyasının hep içinde olmuştur. “Girmiyorum pek, sadece Sanattan Yansımalar'daki yeni yazıları duyuruyorum o kadar” dedim.
Tenasüp Onat Öncel, bir yaşlı evinde kalıyor ama kendini iyi hissettiği zamanlar yeni eserlerin ilk temsillerine geliyordu. Devlet Balesi'nin 60. yılında onur ödülünü almak üzere zamanın Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın yardımıyla sahneye çıkmış ve ödülü 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün elinden almıştı. Benzer bir ödülü de daha önce 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in elinden almıştı.
Tüm bale sanatçıları ve gençler için bir idol idi, Cumhuriyet döneminin ilk balerinlerinden biriydi. Arkadaşları ona kısaca “Tena” diye hitap ederdi. Madam Arzumanova ile başlamış, Dame Ninette Valois'in Yeşilköy Bale Okulu'nda seçerek eğitime aldığı 28 öğrenciden biri, ardından yardımcısı olmuştu. İngiltere'de bir yıl uzmanlık eğitimi de gören Tenasüp Hanım, Türk balesine dansçı, öğretmen ve koreograf olarak büyük hizmetlerde bulunmuş, tüm dansçıların sevgisi kazanmış, onlara gerçek anlamda ablalık da yapmıştı. Sait Sökmen'le birlikte kurduğu Kuğu Bale Okulu'ndan da pek çok dansçı yetiştirmişti. Ankara Devlet Konservatuvarı Bale Bölümünün yılsonu temsillerine gelir, gençlere moral, cesaret verirdi.
Bir ilk temsilde sahneden “Aramızda” diye anons edilince tüm salonun coşkulu alkışlarına yerinden doğrulup karşılık vermeye çalıştığını anımsıyorum. Baleden sürekli ziyaretine gidenler vardı, buna pek memnun oluyordu. Gene bir ilk temsil gecesi beni görmek istemiş, yanına gittiğimde “ Bale ile ilgili yazılarınızı bana okuyorlar, bu sanata gereken değeri verdiğiniz için teşekkür etmek istedim” sözleriyle pek duygulanmıştım.
Şimdi ise derin bir üzüntü içindeyim. Sadece 84 yaşında yitirişimizden ötürü değil. Ankara Operaevi'nde yapılan uğurlama törenine katılımın pek az olmasını hem hayretle karşıladım, hem de üzüldüm. Bir dostumun cep telefonuyla çektiği fotoğraflarda, koskoca salonda sadece 30 kadar kişinin olduğu görülüyor. Bu mudur vefa?
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
28 Nisan 2018