Fazıl Say ile Bilkent Senfoni Orkestrası'nın işbirliğiyle, 4000 kişilik Odeon'da bugüne kadar düzenlenen tüm konserlerde, anfitiyatro hep tamamen doldu. Ama bu konserlerin en coşkulusu 4 Haziran 2016 gecesi yapılanı oldu.
Fazıl, 2004'de Lübeck'de Dünya prömiyeri yapılan “Bells /Çanlar” başlıklı Piyano, Vurmalı Çalgılar ve Koro İçin Kantat'ı Türkiye'de ilk kez seslendirdi. Edgar Alan Poe'nun aynı adlı şiirini besteleyen Fazıl, ilk kez İngilizce bir metin kullanmıştı. Vurmalı çalgılarda Alp Özdayı, Tansu Karpınar, Aykut Köselerli ve Ali Can Öztan yer alıyor, bu takımı ve Murat Cem Orhan'ın hazırladığı henüz iki yaşındaki Nazım Hikmet Korosu'nu, şef İbrahim Yazıcı yönetiyordu. Koronun koreografisini Elif Aktar hazırlamıştı.
Vurma çalgılarda marimba ve vibrafonun önemli işlev gördüğü eserde, koronun önemli bir bölümü solist olarak söylüyordu. 20 dakika süreli eser, yalın, anlaşılır, bestecinin kendine özgü ritm ve ezgi anlayışını yansıtıyordu. Şiirin özündeki mesajları, yani gümüş, altın, bronz ve demir çanların ifade ettiklerini müziğe döken Fazıl Say, koroyu etkileyici biçimde kullanmıştı. Korodaki ikisi kadın üç vokal, aynı zamanda ellerindeki çanlarla müziğe katkıda bulundular. Belki metnin İngilizce olmasının da etkisiyle bende biraz İngiliz müzikalleri çağrışımı yapan eser, bir alkış patlamasıyla karşılandı.
Konserin ikinci yarısında Carl Orff'un, Carmina Burana'sının seslendirilmesi için yarım saatlik arada BSO üyelerinin sahnede konuçlanması için gerekli düzenleme yapıldı. Piyano bu kez çalanın yüzü seyirciye dönük olacak biçimde ortalandı. Demek ki, Carmina Burana'daki piyano partilerini de Fazıl çalacaktı.
Solistler, Türkiye'nin yurtdışında en verimli sopranosu olan Burcu Uyar ile bariton ve kontrtenor partilerini söylemeyi üstlenen Güvenç Dağüstün'dü.
Carmina Burana'nın özgün yazısındaki kontrtenor partisi, genellikle lirik tenorlar tarafından söylenir. Bariton Güvenç Dağüstün, ilk kez Avusturya'da denediği kontrtenor partisi de söylemeyi, Ankara'da da başarıyla tekrarladı.
Başkemancı olarak Almanya'dan Önder Baloğlu'nun görev aldığı orkestrada vurmalı çalgılar da, az önceki dörtlüye Rahim Namazov, Hakan Yağuş ve Tanya Tarazan'ın eklenmesiyle Carmina Burana için hazır hale getirilmişti. Elif Aktar'ın özellikle el ve kolları kullanarak hazırladığı koreografi, koroya müzikle uyumlu bir görsellik kazandırmıştı.
Dinleyici, bölüm aralarının çoğunu coşkulu alkışlarla kesti. Eserin sonunda ise ise sahneyi âdeta alkışlarıyla yıkadı. Defalarca gittiler, geldiler, selamladılar. Koroyu hazırlayan Murat Cem Orhan, koroyu zarif reveranslarla birkaç kez selamlattı. Dinmeyen alkışarlara karşı, gerekli hazırlık yapılmıştı. Bu kez solistler Burcu Uyar, Güvenç Dağüstün ile koreograf Elif Aktar'da koroya katıldı, Fazıl piyanonun başına geçti ve ezgiyi dökmeye başlamasıyla birlikte Odeon'da bambaşka bir hava esti. Fazıl, Ömer Zülfü Livaneli'nin “Yiğidim Aslanım” parçasını piyano ve koro için uyarlamıştı. Odeon'da yer yerinden oynadı, koca beton amfitiyatro âdeta sallandı.
Tablo şunu göstermektedir: Bazı sivrilikler, fevri çıkışlar yapsa da, Fazıl'ın dik duruşu, geniş bir kitle tarafından müziği kadar benimsenmiştir. Fazıl buluşlarıyla, yaratıcılığıyla, üretkenliğiyle, bu aydın kitleye siyaset kurumundan çok daha fazla umut vermektedir.
Fotoğraflar:Şefik Kahramankaptan