Bilgisayarıma afişi ulaştığında, “Ne çok kız öğrenci var” diye düşündüm. 26 Mart 2024 akşamı sahneye çıktıklarında bu düşüncem canlı gözlemimle pekişti. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın Lise öğrencilerinden oluşan Hacettepe Gençlik Senfoni Orkestrası’nda yaylı gruplarında erkekler tek tüktü. İki erkek kontrbasçı istisna olarak dikkati çekiyordu.
Peki, büyük kısmı neredeyse henüz çocuk görünümlü bu lise öğrencisi kızlar, şef Burak Tüzün yönetiminde iki zor yapıtta nasıl performans sergiledi? Önemli olan bu sorunun yanıtıdır ve “hayret verici” denilebilir. Niye?
18. Yüzyıl İtalyan barok bestecisi Giovanni Battista Pergolesi (1710-1736) verem nedeniyle sadece 26 yıl süren kısacık ömrüne pek çok buffa ve seria türü opera sığdırmış, bu arada Stabat Mater gibi dinsel metinler üzerine yapıt vermeyi de ihmal etmemiş bir bestecidir. Kendisi 12 bölümden oluşan soprano, mezzo soprano ve yaylılar için Stabat Mater’i yazarken, dinsel değil ama müzikal nedenlerle üç asır sonra da bu yapıtının sıklıkla seslendirileceğini düşünmemiştir bile.
Genellikle barok dönem yapıtları seslendirilmesi nisbeten kolay gibi algılanır ama bazıları hiç de göründüğü gibi değildir. Stabat Mater’in yaylı partileri de bunlardan biridir. Uzun cümleler, legato çalınan notalar, hele daha keman eğitimlerinin ortasına bile gelmemiş çocuklar için sıkı çalışma gerektirir. Gördük ki şef Burak Tüzün bu çalışmayı yaptırtmış. Arada ayaküstü konuştuğum kızı orkestrada çalan bir veli, haftalarca her cumartesi-pazar provaya çalışmaya geldiklerini söyleyince, belli oluyor diye düşündük. Başkemancı sandalyesinde Meryem Kalkan’ın oturduğu Orkestra, ikinci keman grubunda iki kez hissedilen küçük sallanma dışında başarılı bir etkinlik çıkardı.
Solistler de, Ankara Operası’nın, mezunu oldukları okullarını seven iki başarılı sanatçısı soprano Hülya Kazan ile mezzo soprano Ezgi Karakaya’ydı. İki solistin iyi içselleştirdikleri Latince sözlerden oluşan metne getirdikleri başarılı yorum, çocukların gayretli eşliğiyle birleşince ortaya keyifle dinlenen bir Stabat Mater çıktı.
Ezgi Karakaya’nın düetlerde ve payına düşen şarkılarda zorlamasız duru söyleşiyi konserin bonusuydu. Tek bir başarısız varsa o da çocukların veli ve akrabalarının da aralarında olduğu dinleyiciydi, çünkü her bölüm arasında alkışladılar, salonda arkalarda oturan orta okullu ve liseli dinleyiciler de, ortalığı stadyuma çevirdiler!
Aslında konser başlamadan bu konuda gerekli uyarıyı yapma konusunu birisi üstlenmiş ama sahne heyecanıyla olsa gerek, unutmuş!
Arada öğrenciler soluklandıktan sonra, sırada Wolfgang Amadeus Mozart’ın (1756-1791) Sol minör tonalitede 550 Kv. Sayılı 40. Senfonisi vardı. Yani Mozart’ın sondan ikinci ve bestelemede geliştirdiği kendine özgü yaklaşıma önemli bir örnek oluşturan senfonisi…
Pergolesi’den sadece dokuz yıl daha uzun yaşayabilmiş olan Mozart, şayet Haydn gibi 70’li yaşlarını görebilseydi mutlaka onun 104 senfonilik rekorunu kırardı!
Ankara Devlet Konservatuvarı’nın liseli yaylıcıları, ki çoğu daha ortaokuldan yeni geçmişti, çalışmanın yeteneğin üzerine eklendiğinde iyi sonuç alınabildiğini Mozart Senfoni’de de gösterdiler. Üflemeli çalgılarda obua, fagot ve klarnet ikilileri yapıtın yorumuna olumlu katkıda bulundular.
Tam seçime birkaç gün kala ülkedeki genel havadan biraz uzaklaşmış, güzel iki yapıt dinlemiş olarak Beytepe Yerleşkesi’nden ayrılırken dileğim, sayıları çok artan ama nitelik olarak yeterli öğretmenin de bulunmaması nedeniyle fazla gelişim gösteremeyen konservatuvarların tümünde böyle orkestraların kurulabilmesiydi.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
27 Mart 2024, Ankara