Ufak tefek, Asyatik çizgiler taşıyan yüzü ile gövdesi arasında biraz orantısız görünümü olan bir melez çocuk. Araştırınca, üç ayrı kök gösteriliyor, “Tatar, Belarus ve Kore”, kemanı beş yaşında eline alıp bırakmamış. Sovyetler’in dağılmasından kısa bir süre önce Kazakistan’nın Balkaş kentinde doğmuş Roman Kim ( d.1991).
Tanıtım fotoğraflarına baktığımda “Acaba neden kaynakçı gözlüğü takıyor” diye düşünmüştüm ve yeni kuşağın tuhaflıklarına vermiştim. Meğer bu gözlüğü kendisi geliştirmiş, sahnede yapıta ve yorumuna yoğunlaşmasını sağlıyormuş. Moskova’da Galina Turchaninova ve Köln'de Viktor Tretyakov ile çalışmış. Bir yığın yarışmada ödül kazanmış. 16 yaşından bu yana bulunduğu Almanya’da Deutsche Stiftung Musikleben’in (Alman Müzikseverler Vakfı) kendisine tahsis ettiği Giuseppe Guarneri'nin 1695 yapımı bir kemanını çalıyor.
Bu bilgileri derleyince, 7 Mart 2024 akşamı, HÜ. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın büyük salonunda Roman Kim’in Orkestra Akademik Başkent eşliğinde vereceği konsere gittim. Konsere gidiş nedenlerimden biri de küçük yaşlarından itibaren izlediğim, Bilkent’in ardından Barenboim-Said Akademi’yi bitiren, halen Hannover’de şeflik eğitimini sürdüren kemancı Kerem Tunçer’i (d.1997) de sahnede izlemek ve kendisini görmekti.
Konser SCAMV’nın 50. Yılını kutlamak amacıyla Başkent ve Hacettepe Üniversitelerinin katkısıyla düzenlenmiş, ADK’nın sahnesi tahsis edilirken de, Ankara’nın iyi oda orkestrası Orkestra Akademik Başkent’te eşlik görevini üstlenmişti.
SCAMV’nın genel sekreteri Pınar Alpay Yüksel mikrofonla “konserin kaydının yapılacağını, aralarda alkışlanmaması gerektiği” bildiriminde bulundu. Ancak sahnede kayıt yapılması için gerekli hiçbir mikrofon, ayak, kablo v.s. görünmüyordu, sadece elektrikle çalışan çembaloya giden elektrik kablosu vardı.
Yarım A4 boyutunda az sayıda basılmış, kapanın elinde kalan program kağıdında da sadece besteci ve yapıt adları bulunuyordu, yapıtlar hakkında herhangi bir bilgi yer almıyordu.
Kerem Tunçer'e de konser başlamadan okuması için bir kağıt verilmişti, ya da kendisi yazmıştı, bilemiyorum. Uzun uzun SCAMV'na övgüler düzülen metni kağıttan okudu.
İlk yapıt İspanyol besteci Joaquín Turina’nın (1882-1949) Op. 34 La Oracion del torero’suydu. Değişik versiyonları bulunan yapıtta, Kerem Tuncer orkestrayı kendine güvenli biçimde yönlendirdi. Telaşsız, sakin duruşuyla genç bir şef olarak sahne heyecanını çoktan atlatmış olduğunu gösterdi.
Bu girişten sonra Roman Kim’in kendini göstereceği Johann Sebastian Bach’ın (1865-1750) Re minör piyano konçertosunun kemana uyarlanmışı geliyordu. Hızlı- yavaş- hızlı tempolardaki konçertoda birkaç yerde solistle orkestra arasında ufak zamanlama sorunları yaşandı. Kemancı Kim bu konsere yoğunlaşma gözlüğüyle çıkmamıştı. Şefi bir baş hareketiyle uyardı.
Konservatuvarın hocalarından besteci ve eski viyolacı Nejat Başeğmezler, “Dağ fare mi doğurdu?” diye sorunca, “İkinci yarıyı bekleyelim, esas virtüoz yapıtlar orada” diye görüşümü açıklarken, bir yandan da yapıtların solo mu, yoksa orkestra eşlikli biçimde mi seslendirileceğini merak ediyordum.
İkinci yarının açılışında bu kez orkestra Kerem Tunçer yönetiminde, oğul Johann Strauss’un ( 1825-1899) kardeşi Joseph ile birlikte, Çarlık Rusyası’ndaki bir turne sırasında yazdığı “Pitzicato Polka” yı seslendirdi. Yaylıların tel çekerek çaldıkları bu sevilen yapıttan sonra Roman Kim yeniden sahnedeydi ve orkestra da yerinde duruyordu. Demek ki büyük İtalyan kemancı ve besteci Giuseppe Tartini’nin (1692-1770) adıyla özdeş Şeytan Trilleri sonatının orkestra uyarlaması çalınacaktı.
Öğrendim ki, bu uyarlamaları bizzat Roman Kim’in kendisi yapmıştı. Sonattaki esas şeytani bölümü de kadans olarak kullandı. İnanılmaz bir ajilite ve yay tekniği gösterdi. Kemanın klavyesi üzerindeki parmak hareketleri ve tel çekişleri de müthişti. Ardından Niccolo Paganini’nin (1782-1840) Cantabile ve bestecinin altı büyük etüdünden üçüncüsü olan La Campanella geldi. Bir duraksama anında arkamdaki sıranın sol başından doğru bir “Bravo” sesi geldi. Başeğmezler, kendini tutamamış ve dağın fare doğurmadığını bu nidasıyla ortaya koymuştu. Bir Paganini parçasıyla bis yapan Roman Kim ayakta alkışlanırken, çıkışta Başeğmezler kemancının 5. Senfoni’nin tamamını solo keman olarak çaldığı videosunu seyrederek yüksek beklentiyle geldiğini anlattı.
Arkada Kerem Tuncer ve Elvin Hoca Ganiyev’le konuşurken, tüm gençlerin kemancıyı “Deli”, “Manyak” gibi deyimlerle tanımlayıp inanılmaz bulduklarını dinledim. Ben de eve dönünce Beethoven 5 videosunu, ardından Bach’ın ünlü Air’ine getirdiği yorumu izledim ve “Pes” dedim.
Çukurova Senfoni ile Sibelius Konçerto çaldıktan sonra Ankara’ya gelen, konservatuvar öğrencileri için bir de ustalık sınıfı düzenleyen Roman Kim’i sanatçı dağarına katarak Türkiye’yle tanıştırdığı için KAM Management’e teşekkürler.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
8 Mart 2024, Ankara