Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde acaba hangi orkestranın konserine gitmeliydi? CSO’da yabancı erkek şef ve solistle, erkek bestecilerin yapıtlarının çalınacağı bir konser vardı. Hacettepe Senfoni Orkestrası’nın solistleri ise kadındı, ayrıca bir genç Türk bestecinin yapıtının Dünya prömiyeri vardı. CSO’nun programı Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nınki gibi olsaydı, seçimi zor yapardım çünkü orada kadın bir şef ve dört kadın solist vardı.
Eski okurlarım bilirler, kendime seçtiğim yol ve görev gereği, tereddütsüz kararımı HSO’dan yana kullandım, madem ki 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü, en azından solistlerini kadınlardan seçmiş bir orkestra daha anlamlı olacaktı. Üstelik bir de Türk bestecinin yapıtı ilk kez çalınacaktı. Pozitif ayrımcılık yapmak gerekiyordu.
Başkemancı sandalyesinde Burcu Zorlu’nun oturduğu orkestrayı, genel müzik direktörü şef Burak Tüzün yönetiyordu. Solistler Ankara Devlet Konservatuvarı Yaylı Çalgılar öğretim üyelerinden kemancı Eylem Önder (?), Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim görevlisi piyanist Evrim Turan ‘dı. (d. 1985). İyi bir piyanist olan Evrim Turan yıllarca ADK’da çalıştıktan sonra kadro verilmediği için, geçtiğimiz yıl kurum değiştirmişti. Eylem Önder’in yanındaki (?) işareti doğum tarihinin internetten ulaşılabilen program kitapçığında gizleniyor olmasından…
İkili, Alman besteci Felix Mendelssohn’un (1809-1847) Keman, Piyano ve Yaylılar için Re minör Konçerto’suydu. Bestecinin henüz 14 yaşındayken yazarak ilk seslendirilişi evlerinde yapılırken bizzat piyano başında olduğu, kemanda yakın arkadaşı Eduard Rıtz’ın bulunduğu klasik yapıdaki bu romantik yapıt, her zamankinin aksine dinleyicinin az olduğu salondakiler tarafından ilgiyle dinlendi. İki solist, hazırladıkları bis parçasını da seslendirdiler.
Konserin ikinci yarısı başlarken, şef Tüzün, dinleyiciye hitaben Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladı, 8 Mart’ın orkestranın kadrosal yapılanmasını sağlayarak kurucusu durumunda olan eski rektör Prof. Dr. Tunçalp Özgen’in beşinci ölüm yıldönümü olduğunu anımsatarak, “Çalacağımız eseri Tunçalp Özgen’in anısına ithaf ediyoruz” dedi.
Bu, “Yapıtları Türkiye’de niye az seslendiriliyor?” diye sorguladığım İngiliz besteci Ralph Vaughan Williams’ın (1872-1958) Thomas Tallis’in Bir Teması Üzerine Fantezi başlıklı yapıtıydı. Kendi kendime “İyi akıl etmişler” diye düşünürken birden şef Burak Tüzün’ün bu yapıtı geçen yıl Londra’da Kraliyet Filarmoni Orkestrası’nı yönetirken çaldırdığını hatırladım. Şef, yapıtı konservatuvar öğretmen ve öğrencilerine de dinletmeyi istemiş olmalıydı.
Sahne birden kalabalıklaşmıştı. HSO’nun kendi öz kadrosuyla lisans ve lise öğrencilerinden alınan destekle tam 42 yaylı sahnedeydi. Şef Tüzün, yaylı gruplarından ikişer kişi ile bir kontrbası, normalde vurmalı ve üflemeli çalgılardan bir bölümünü konuşlandığı arkadaki yüksek sete yerleştirmişti. Böylece yaylılar hem göze daha görkemli görünüyordu, hem de daha volümlü ve yuvarlak bir tını elde edilmişti.
Williams’ın ilk seslendirilişi Londra’da 1919’da yapılmış bu yapıtında HSO yaylıları, Tüzün yönetiminde başarılı bir seslendirme çıkardılar. Tel çekme (pitzicato) ile çalınan yerlerde, yükselme ve hafiflemelerde gösterilen duyarlılık, alkışa değerdi. Burcu Zorlu’nun temiz soloları, yapıtın içindeki dörtlüde diğer katılımcıların uyumluluğu dikkat çekiciydi. Nitekim salondaki dinleyici de, takdirini güçlü alkışıyla gösterdi.
Sıra, prömiyere gelmişti. Öğrencilik günlerinden itibaren izlediğim ve hâtta hocası Serdar Muhatov’un yaklaşımı gereği, sürece hayli uzun oda müzikleri besteleyen Korhan Ilgar (d.1988) bu kez sadece 13 dakika süreli bir “Divertimento” bestelemişti. Divertimento, teknik olarak eğlendirme amaçlı, 18. yüzyılda genellikle akşam yemeklerinden sonra çalınan ya da intermezzo gibi opera perde aralarında çalınan bestelere verilen ad.
Ilgar tek bölüm olan ama kendi içinde üç bölümü barındıran bu yapıtında, ortaya enerjik, dinamik, hızlı çalınan, temalarını Anadolu’dan ve halk oyunlarından alan bir iş ortaya koymuştu. Besteci yapıtını şöyle tanımlıyordu:
“Üç bölümden oluşan eser, Anadolu coğrafyasının farklı bölgelerine ait halk oyunlarını ve bu oyunlara eşlik eden müzikal yapıları karakterize etmektedir. Müzikal örgü, Anadolu halk mirasına ve ortak kültür hafızasına ait unsurlarla eser boyunca sürekli olarak geliştirilerek işlenmiştir.
Eserin ilk bölümü (Allegro), ezgi hatlarının farklı partiler arasında dönüşümlü şekilde sürdürülerek işlendiği, serbest yapıda, canlı ve hareketli bir halk oyunu tasviri sunar. İkinci bölüm (Adagio e maestoso), Batı Anadolu’nun Zeybek kültürünün izlerini ve bölgenin ezgisel yapısının karakteristiğini yansıtmayı amaçlayan ezgilerin, yardımcı müzikal hatlarla yoğun şekilde örüldüğü bir yapı sunar. Müzik, standart dokuz zamanlı kalıp üzerine kurulmuş olmasının yanı sıra, Anadolu kültürünün önemli değerlerinden zeybeklik kurumunun sosyal dayanışma ve bağlılık ruhunu yansıtmayı amaçlar. Üçüncü bölüm (Vivo e molto agitato), Horon biçiminin kıvrak, hareketli ve yer yer aceleci tavrını serbest bir yaklaşımla sunmayı amaçlarken, yöreye ait ortak belleğin bir yansıması olan kulağa aşina figür, motif ve ezgi yapılanmalarının girift biçimde işlendiği bir müzikal örgü sunar.”
Ilgar artık Dr. Öğretim Üyesi akademik sıfatını taşıyor, ayrıca kendisine konservatuvar müdür yardımcılığı görevi de verilmiş. Bu yapıtı, devlet orkestraları da özellikle üflemelileri dinlendirmek için yılda birkaç kez düzenledikleri yaylı çalgılar haftalarında rahatlıkla çalabililer. Özellikle Bursa ve Antalya Senfoni’lerin program sorumlularına duyurulur.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
9 Mart 2024, Ankara