Macsabal nedir bilir misiniz? Bunca yıldır sanatla uğraşırım, bilmiyordum doğrusu…
Hacettepe Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Bölümü’nde Çağdaş Sanatlar Vakfı-ÇAĞSAV ‘ın işbirliğiyle düzenlenen atölye çalışmasında öğrendim. Macsabal, Kore halkının günlük yemeklerini yemek için kullandığı seramik kaselere verilen ad imiş.
Hani içine haşlanmış pirinç, balık parçaları koyup, ellerine alıp ağızlarına yakınlaştırarak yemek yedikleri kaplar..
Fakültenin arka bahçesindeki fırınlar bölümüne indiğimde, kapının tam karşısında Koreli öğretim görevlisi Kim Youngmoon, çiçek açmış kiraz ağacının altına tezgahını kurmuş çamura şekil veriyor, tamamladığını yanındaki seyyar arabanın üzerine kurumaya bırakıyordu.
Bahçede sundurmanın altına uzun bir masa düzenlenmiş, etkinlik katılımcılarının oturacakları yerlere, daha önceden hazırlanarak kurutulmuş ham Macsabal’lar, boyalar, fırçalar yerleştirilmişti.
Fakülteyi ve etkinliği tanıtıcı konuşmaları, Seramik ve Cam Bölümü Başkanı Doç. Hikmet Mutlu Başkaya Yağcı ile ÇAĞSAV Başkanı Devrim Erol yaptılar. Fakülte dekanı Prof. Nadire Şule Atılgan, öğretim kadrosundan Prof. Emre Feyzoğlu, Doç. Hüseyin Özçelik, Prof. Dr. Candan Terwiel, Prof. Deniz Onur Erman, öğretim görevlisi Aziz Özdemir başta olmak üzere çok sayıda öğretici ve asistan, ÇAĞSAV’ın yönetim kurulu üyeleri oradaydılar.
Katılım için kaydını yaptıranlar, ÇAĞSAV armalı siyah önlüklerini kuşanarak masa başında yerlerini aldılar. Herkes dilediğince ham Macsabal’ını boyayıp dokulandırıp hazırlayacak, bunlar kuruduktan sonra ilerki günlerde pişirme-sırlama işlemlerine bölüm elemanlarınca tabi tutulacak, daha sonra da yapımcılarına bu atölye çalışmasının anısı olarak verilecekti.
Katılımcıların tamamı, bir kişi hariç kadınlardan oluşuyordu. Tek erkek ise Prof. Dr. Ercüment Tekin’di. Cerrah olan Prof. Tekin, eşi Aylin Tekin’le yanyana Macsabal’ını boyayıp hazırladı. Katılımcıları şöyle bir dolaşınca bazılarının ellerinin hayli yatkın olduğunu gördüm, belli ki daha önce benzeri çalışmalara, kurslara katılmışlardı. Bir kaç saatin sonunda herkes kendi üslubuna göre Macsabal’larını bezeme işlemini tamamlamıştı.
Etkinliğin sponsorları Cafe Mia Mito ile bahçe mobilyaları ve aksesusarcı Clay&More idi.
Katılımcılara ve onlara yardımcı olanlara Mia Mito’nun hazırladığı kumanya kutuları dağıtılarak çay ve kahve eşliğinde ikramda bulunuldu.
Bu etkinliği izlemek anılarımı canlandırdı. Yıllar önce burada ilk fırınların yapımına rahmetli rektör, değerli dostum Prof. Dr. Tuncalp Özgen’le beraber tanıklık etmiştim. Daha arkada bina yoktu ve öğrenciler fırın inşaatında tuğla ve malzeme taşıyarak çalışıyorlardı.
O dönemin asistanlarından, şimdi profesör olan seramik sanatçısı Emre Feyzoğlu ile konuşurken “Bana iki dakika izin verin, odama kadar gidip geleyim” dedi. Döndüğünde elinde bir gazete vardı.
Günlük gazetelerin Ankara sayfalarını kaldırması üzerine büyük özveriyle Mülkiyeli dostumuz Birten Gökyay, haftalık Gazete Ankara’yı çıkartmaya başlamıştı. Ben de Yansımalar köşemi orada yazmaya başlamıştım. Emre’nin elinde bu gazete vardı ve benim “İmece’yle Tüttürülen Seramik Fırını” başlıklı yazım yer alıyordu.
Aradan tam 20 yıl geçmiş. Amerikalı Fred Olsen’in planları ve bizzat yönlendirmesi sonucu ilk iki fırına, aradan geçen sürede pek çok yenisi bu alanda eklenmişti. Özellikle Koreli Kim Youngmoon’un bahçenin arka bölümünde kurduğu fırının 1300 derece sıcaklığa ulaştığını ve yakıldığı zaman yanına fazla yaklaşılamadığını anlattı arkadaşlar.
ÇAĞSAV, her ay bir atölye çalışması düzenlemeyi sürdürecek. İlk ziyaret Hayati Misman’ın resim ve gravür atölyesine Mart ayında yapılmıştı. Nisan’da ise Yalçın Gökçabağ Atölyesi düzenlenecek. Yalçın, İstanbul’dan Ankara’ya bu çalışma için gelecek. Adı geçince seramik bölümündeki arkadaşlar da gidip onun iki tablosunu getirdiler. Bir ziyaretinde seramik üzerine yapmış, sonra sırlanıp pişirilmiş. Birini kendisine armağan edecekler, diğerini bölümün koleksiyonunda koruyacaklarmış.
ÇAĞSAV’ın yöneticilerini, sanatseverlerle sanatçıları bir araya getiren bu atölye etkinlikleri nedeniyle kutluyorum. İnanıyorum, önümüzdeki aylarda ve yıllarda çok daha farklı etkinliklerini görebileceğiz. 2000 yılında kurduğumuz. Vakfın esas hedefi olan Ankara’ya bir Çağdaş Sanatlar Müzesi kazandırılması yolunda yeni adımlar atılması önemli, çünkü Başkent’in önemli bir gereksinimini karşılayacak ve ziyaret eden yabancı devlet adamlarının, diplomatlar ve turistlerin de, güncel Türk sanatı ile tanışmalarını sağlayacak.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
19 Nisan 2024, Ankara