Pek çok genç müzisyen şefliğe özenir ve yönelmeye çalışırken, genel müzik yönetmeni olduğu orkestrasını şefsiz çalmaya alıştıran şef kimdir? diye sorarsanız, yanıtı Orhun Orhon’dur. Tabii, her yapıt değil ama, baş kemancının yönlendirmesiyle şefsiz icra edilebilecek yapıtlarda artık Orhun Orhon’u sahnede görmüyoruz. 21 Mart 2024 Perşembe akşamı CSO Ada Ankara Ana Salon’da orkestrayı baş kemancı sandalyesinde oturan Ana Albero yönlendirdi. Bu uygulama neye yarıyor derseniz, orkestranın gelişimine büyük katkısı oluyor, diyebilirim. Geçmiş dönemlerdeki durumu da anımsatmış oluyor.
Arasız, bir saatlik bir program planlanmıştı. İlk yapıt olarak Macar besteci Julius von Beliczay’ın (1835-1893) Yaylı Sazlar Serenadı seslendirildi. Doğrusu bestecinin adını daha önce duymamıştım, araştırdım, kısaca özetleyeyim. Gyula adıyla da tanınan bestecinin esas mesleği demiryolu mühendisliği. Çoğu oda müziği alanında pek çok yapıtı var ve ömrünün ikinci yarısında Macaristan’ın tanınmış bestecileri arasında yer almış. Macaristan’da demiryolcuların müziğe ilgisi fazladır, hâtta hala düzenli konserler vermekte olan bir Demiryolcular Orkestrası bulunmaktadır.
Beliczay’ın dört bölümlü serenadı, içinde dönemine göre bazı modern teknikler de barındıran, rahat dinlenen bir müzikti ve orkestra tarafından gayet güzel yorumlandı.
Sırada konserin yıldızı, yeni kuşağın yetenekli trompet sanatçısı Lucienne Renaudin-Vary ( d. 1999) idi. Fransız trompetçiyi de Türkiye’ye kazandıran ve tanıtan şef Orhun Orhon oldu. Bu trompet cambazını henüz 12 yaşındayken, bir rastlantı sonucu yurtdışında dinlemiş, Ankara Festivali’ne önermiş, bu gerçekleşmeyince, 2016’da kendi orkestrasına getirtmişti. Son yıllarda Fransız trompetçi, Bursa, Antalya ve Ankara’yı ziyaret etti, İstanbul’da da konserler verdi.
Lucienne, bu kez Çek besteci Johann Baptist Georg Neruda ’nın (1708 – 1780) Trompet Konçertosunu programına almıştı. Yapıt listesinde 18 senfoni, 14 enstrümantal konçerto bulunan besteci, konçertolarından birer tanesini trompet ve fagot için yazmıştı. Dönemin iyi kornocusu Johann Georg Knechtel’e adadığı konçerto, günümüzde en fazla seslendirilen yapıtı. Şimdi diyeceksiniz ki Knechtel kornocu değil miydi? Doğru ama zaten Neruda konçertoyu önce korno için yazmış, sonra yapıt trompete dönüşerek bu enstrümanla ünlenmişti.
Yapıtta çembalo da sürekli bas olarak yer alıyordu ve enstrümanın başında da CSO'nun emekli piyanisti Ayşe Ediz oturuyordu.
Üzerinde nefti bir uzun giysi ve çıplak ayakla sahneye çıkan Lucienne, Mi bemol tonalitedeki yapıtı temiz tonu ve kıvraklığıyla güle oynaya seslendirdi.
Orkestrayla ve başkemancıyla çok iyi anlaşan solist konçertonun ardından bu kez Antonin Dvorak’ın (1841 -1904) şarkılarından trompet için uyarlanmış üç parçayı, OAB eşliğinde seslendirdi. Yaylıların akıcı eşliğinde, Dvorak havasını duyumsadık. Şan partileri ise trompetten pırıl pırıl kulaklarımıza ulaştı. Dvorak liedlerini seslendirmeyi özellikle Lucien istemiş, son uyarlamayı ise Orhun Orhon yapmıştı.
2000 kişilik salonda dağınık biçimde anca 500 civarında olabilecek dinleyici, ön anonsa rağmen, her bölüm arasında alkışladı. Konser sonunda coşkusu daha da arttı, ıslıkları da alkışa katarak trompetçiyi sahneye çağırdı. Önceden hazırlanmış bir bisten sonra, bu kez coşkuyu sürdürerek Lucienne’in bir de solo trompet parçasıyla veda etmesine zemin hazırladı. Lucienne dinleyiciye eliyle öpücükler göndererek teşekkür ile veda etti.
Peki bu 24.5 yaşındaki genç trompetçi sahneye niye çıplak ayakla çıkıyor? Bunu geçen yılki gelişinde Orhun’a sormuştum.
Bir provada ayağındaki ayakkabı rahatsız etmiş ve rahatlamak için çıkartmış. Pek rahat ettiğini farkedince konserlere çıplak ayakla çıkmaya başlamış! Bunun dışında bir özel anlamı yokmuş. Kendi tarzını böyle yaratmış yani…
Bu ufak tefek biblo gibi kıza yakışmıyor da değil…
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
22 Mart 2024, Ankara