Bozkırın sarı sıcağında Ankara’da kaldıysanız, günlük işlerinizden kalan boş vakitlerde, bekleyen kitaplara ev-ofisinizin en serin köşelerinde göz atar, binlerce mesajın dolaşımda olduğu sosyal medyadaki birikmişleri tarayabilirsiniz. Böylece “güncel”i yakalamak mümkün olabiliyor.
EPİFANİLERİ BİLİR MİSİNİZ?
Önce elime ulaşan son kitaplardan başlayayım:
Zarftan çıkan kitabın ana başlığında “Epifaniler” sözcüğünü görünce bana hemen bizim eski dildeki “fâni” yani “ölümlü”yü anımsattı, ardından da aklıma Dostoyevski’nin “Ecinniler”i geldi. Yiğit Özatalay’ın (d. 1985) bu kitabı sayesinde ben de “Epifaniler”in gerçekte ne olduğunu öğrenmiş oldum. Bu, İtalyan besteci Luciano Berio’nun (1925-2003) serüveni hayli uzun süren vokal ve orkestra döngüsünün adıymış. Türkçe anlamını merak edenlere, bunun “Aydınlanma ânı” olarak çevrilebileceği söylenebilir. A harfinin üzerindeki uzatma işareti bu sözcüğün hatıra anlamında kullanılmadığını belirtmek için tarafımdan özellikle konuldu.
Yapıt, Berio'nun 1991 yılında tamamladığı, on iki bölümden oluşan kadın sesi ve orkestra için 12 bölümlük bir kompozisyon. 1959'dan 1961'e kadar bestelenen ve 1965'te revize edilen Epifani, besteci tarafından daha sonra geri çekilmiş, 1991’de son şekliyle tamamlanmış, 1967’de ABD prömiyeri yapılmış.
Yapıtla yazar arasındaki ilişkinin derinliğini, önsözde kendi anlatısından okumak mümkün. Bestecinin yakın arkadaşı Umberto Eco’nun (1932-2016), Açık Yapıt adlı kitabını okuduktan sonra, başka bağlantıları da saptayarak bu sanatta yeterlilik tezini ortaya koymuş Yiğit Özatalay. Edebiyat-müzik ilişkisinin ne denli derin olabileceğini bizlere gösteren kitabın tam adı “Epifaniler ve Açıklıklar”, alt başlığı ise “Proust,Joyce ve Brecht’ten Berio-Eco Poetikasına”…
Kitap, yazarın ele aldığı bağlantılarla birlikte çok kapsamlı bir incelemeyi okurlara sunuyor. Okurlar sözcüğüyle kastım, ancak besteciler, müzik tarihçileri, müzikologlar, edebiyatçılar ve felsefe meraklıları olabilir. Çünkü ne denli aydın olursa olsun, sıradan kişinin anlayıp zevk alacağı bir kitap değil bu. Ne denli kapsamlı bir araştırmanın yapıldığı kaynakçadan anlaşılıyor. Yazar, sonunda “ Başta düzenlenmiş düzensizlik ilkesinin ve bununla bağlantılı olarak tamamlanmamışlık, belirsizlik, çoğulluk, süreksizlik, olanaklılık ve hareketlilik kavramlarının her iki yapıtın ‘ Epifani ve Açık Yapıt) temelinde de var ve hâtta vazgeçilmez olduklarını göstermektedir” yargısına varıyor. Niçin Türkiye ayağı olarak şair Edip Cansever’le (1928-1986) ilişkilendirdiğini de bir kısa ek ile ortaya koyuyor.
Aslında kitaptaki kimi alıntılar ve ortaya konulanlar, müzik ile edebiyat dışında günümüzde Türkiye’de olup bitenleri de anlamaya yardımcı olacak nitelikte.
376 sayfalık kitabın yayımcısı, danışmanlığını Konser Arkası yazarlarından müzikolog Vural Yıldırım’ın yaptığı Bağlam Yayınları. Bu kutlanacak çalışmayı sadece yapmak değil, yayımlamak da ayrı bir kutlama istiyor.
BİR ÖMÜR ŞARKI: PEKİN KIRGIZ
Bir opera şarkıcısı, eğer mesleğinde iyi idiyse, emekliliğinde ve öte dünyaya göç ettikten sonra da günümüz teknolojisiyle dinlenmeye devam ediyor. Caruso’dan Mario Lanza’ya, Maria Callas’tan Leyla Gencer’e bu bağlamda pek çok örnek var.
Emekli olduktan sonra camia dışında unutulmaya yüz tutan, bir dönem opera sahnelerinde her türlü övgüyü hak eden mükemmel lirik tenorumuz, iyi şan eğitmeni Pekin Kırgız (d. 1942) bu doğrultudaki hamlesini 82 yaşında yaptı.
Hem elindeki eski kayıtları bir albümde topladı, hem de anılarını kaleme aldı, her iki çalışmaya da “Bir Ömür Şarkı” adını verdi. Albümü duyar duymaz dijital platformlardan dinleyip görüşlerimi yazmıştım: https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sefik-kahramankaptan/pekin-kirgiz-bir-omur-sarki/3317/
Kırgız’ın “bu alemde kalacak olan hoş seda”sını dinledikten sonra, internetteki bir kitap sitesinden anıları da ısmarladım. Kitabı tamamlayınca, içimden “iyi ki yazmış” diye geçirdim. Gayet anlaşılır biçimde, yaşadıklarının çoğunu anekdotlar halinde akıcı bir dille kaleme almış Pekin Kırgız.
Opera âleminde salondan görünenlerin dışında, sahne arkasında, kulislerde, şarkıcıların özel yaşamlarında olup bitenleri sıradan operasever pek bilmez. Ama bunlar, bu sanatın tümünün içinde önemli bir bölüm oluşturur. İşte Kırgız anılarıyla kulislere, korocu-solist ilişkilerine, dostluklara, şakalara, disiplin sorunlarına, geçmişte yönetimde neler olup bittiğine de ışık tutuyor. Şarkıcılar arasındaki kıskançlıklar, dış ülkelerde yaşadıkları, seyircileri kahkahalarla güldüren olaylar, gazino şarkıcılığı serüveni, ailesi… Bu listeyi uzatmak mümkün.
Ankara’daki bir dönemin en yüksek binası olan ünlü Gökdelen’de yer alan Set Kafeterya da Pekin Kırgız’ın gazinoculuk döneminde sahneye çıktığı yerlerden biriydi. Burada dinleyicilerin bir kısmından şarkı isteği gelmiş, Kırgız sessizliğe bürünmüş, müzik kesilince dinleyiciler birbirlerine uyararak tüm masaların sessizliğe bürünmesini sağlamışlar. Tenorumuz, mikrofonu da bırakarak Core’ngrato’yu Catari-Catariiii diye başlayarak söylemeye başlamış, şarkı sonunda büyük bir alkış kopmuş. Kırgız soruyor:
“Gece geç vakit içki içip eğlenmeye gelen, ancak bir opera sanatçısını çıt çıkarmadan dinleyen bir seyirci kitlesini bugünün Türkiye’sinde bulmak mümkün olur mu dersiniz?”
Artık konser salonlarında, operada bile bulmak mümkün olmuyor Sayın Kırgız…
Değerli tenorumuz Pekin Kırgız’ın kitabını, tüm konservatuvar öğrencilerine, genç operacı ve koroculara, orkestracılara, kısacası tüm müzisyenlere ve yakın tarih meraklılarına öneriyorum, edinip okuyun lutfen. Bu sırada dijital platformlardan sesini de dinleyebilirsiniz, adını yazıp aratmanız yeterli…
5. İDİL BİRET MÜZİK FESTİVALİ
Kaliteleriyle, duyarlıklarıyla, verimleri ve evrensel müzik arşivine aktardıkları kalıtla yer eden, tarihe adını yazdıran müzisyenlerin adına oda müziği grupları kurulması, festivaller düzenlenmesi bilinen bir yöntemdir.
Bizde bu anlamda anıtsal piyanistimiz, TC. Devlet Sanatçısı, Cumhuriyetin ilk dâhi çocuğu İdil Biret ( d.1941) adına Muğla Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen festival önemli bir örnektir. Ayrıca büyükşehir belediyesinin aynı partide kalmakla birlikte başkanın değişmesi, bazı yerlerde görüldüğü gibi bir olumsuzluk yaratmamış, kurumsallık ağır basarak festival devam ettirilmiştir. Böylece geçtiğimiz ay 5.Muğla İdil Biret Festivali, Fethiye ve Marmaris’te düzenlenen iki konserle yaşama geçirildi.
Korkmaz Can Sağlam Fethiye konserinde
Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin kadrolu müzisyenlerden oluşan bir senfoni orkestrasına sahip olması festivali kolaylaştıran ögelerden biri. Başlangıçta İdil Biret kendisi de katılıyordu ama rahatsızlık geçirerek sahneden çekildikten sonra, festival önemli bir başka işlev görmeye başladı. İdil Biret’in izlemeyi sürdürerek seçtiği genç Türk piyanistlere sahne olanağı sağlanıyor. Festival konserlerine özel önem veren şef Münif Akalın yönetimindeki Muğla Büyükşehir Belediyesi Orkestrası, Fethiye Thelmessos Antik Tiyatrosu’nda 19 Temmuz 2024 akşamı düzenlenen ilk konserde, son aylarda yeni çıkan kaydı ile adından sıkça söz edilen piyanist Korkmaz Can Sağlam’a Beethoven 4. Piyano Konçertosu’nda, soprano Burcu Hancı ile çalışmalarını ABD’de sürdüren Bas Cumhur Görgün’e seçilmiş aryalarda eşlik etti.
Cumhur Görgün, Burcu Hancı, Korkmaz C. Sağlam, Münif Akalın Fethiye konserinde
Konsere gitmiş olduğunu düşündüğüm, Fethiye’deki dostlarımdan Kayaköy Misafir Evi’nin sahibesi Filiz Almalı’ya sordum, tahmin ettiğim yanıtı aldım: “Çok etkileyiciydi. Piyanoda Korkmaz Can Sağlam, daha sonra soprano ve bas çok alkışlandı. Önce birlikte söylediler sonra tek tek ve finalde yine birlikte söylediler. Cok başarılıydı. Önce hikayelerini anlatıp sonra şarkıları söylediler. Atmosfer cok güzeldi.”
Şef Münif Akalın da memnundu: “Aşırı sıcak ve yüksek neme karşın, 2500 kişilik kapasitesi olan Antik Tiyatro ‘nun neredeyse tamamı doluydu. Geç gelip dışarda kalanlar oldu, parça aralarında onların içeri girmesini bekledik. Çocuklu bazı aileler saat ilerledikçe çıktılar ancak çıkanların yerine hep birileri geldi. Seyirci sayısı tahminen 2000 kişi altına düşmedi. Belediye iyi bir tanıtım yapmış olmalı.”
Muğla Belediye Orkestrası Şefi Münif Akalın
Münif Akalın’a seyirciyi nasıl bulduğunu sorduğumda, konser hakkındaki değerlendirmesini tamamlamış oldu:
“ Seyirci iyiydi. Tepkileri de güzeldi. Tüm eserleri büyük bir coşkuyla alkısladı. Aryaların tamamı çok iyi tepki aldı. Özellikle Carmen ve Köroğlu aryaları daha fazla ilgi gördü. Korkmaz Can Sağlam, Beethoven konçertoda çok iyi bir performans sergiledi. Orkestra eşliği de ses düzenine rağmen oldukça iyiydi. Konser bitiminde seyircinin ısrarlı alkışlarina solistler ve orkestra kissas -kissas- kissas parçasıyla cevap verdi. Konser bu şekilde sona erdi. Cumhur Görgün ve Burcu Hancı"ya orkestra içinde kalan Korkmaz Can Sağlam piyanosuyla eşlik etti.”
Konserin verildiği Thelmessos Antik Tiyatrosu’ya ilgili bir bilgi ise biraz can acıtıcı cinsten. Fethiye Kaymakamlık sitesinde bakın ne deniliyor:
“Erken Roma döneminde yapılan ve M.S. II. yüzyılda onarım geçiren bu tiyatro yapılan kazı çalışmaları sonunda tiyatronun tüm unsurları ortaya çıkarılmıştır. Bir diozoma ile iki oturma grubuna sahip olan tiyatronun üst oturma sıralarının tamamı kordon çalışmasında dolgu malzemesi olarak kullanılmıştır. Mevcut 4 giriş ve çıkışlardan biri bozulmuş diğerleri sağlam kalmıştır. Tiyatroda bugünkü haliyle 2000-2500 kişi oturabilmektedir. Tiyatronun orijinalindeki oturma kapasitesi ise takriben 6000 kişiliktir.”
VE MARMARİS’TE…
Festivalin ikinci konseri Marmaris’te 22 Temmuz 2024 akşamı verildi. Solistler ise piyanistler Emre Nurbeyler ile Özgür Deniz Akalın’dı.
5. İdil Biret Festivali Marmaris Konseri'nde dinleyici sıraları
Konserden önce İdil Biret’in tüm müzisyen ve dinleyicilere gönderdiği mesaj okundu. İdil Biret şöyle diyordu:
“Münif Akalın Beyin yönetiminde Muğla Belediye Orkestrası ile ilk konserimizi 2017 yılı Temmuz ayında Stratonieka Antik Tiyatrosu’nda verdik. Programa bir Mozrat piyano konçertosu koymuştuk. Tİyatronun Muğla, Marmaris ve Bodrum’a yakın olması nedeniyle Konsere büyük ilgi oldu ve hatırladığıma göre neredeyse sekiz bin dinleyici geldi. O zaman Muğla bölgesinde böyle konserlere ne kadar ihtiyaç olduğunu anladık. Ertesi yıl aynı tiyatroda tekrarlanan ve Grieg’in piyano konçertosunu çaldığımız konser de aynı yüksek ilgiyi görünce, Belediye benim adıma bir festival düzenlenmesinin uygun olacağını düşündü ve 2019 yılından itibaren bu çerçevede konserler devam etti. Bodrum ve Marmaris’i ve şimdi de Fethiye’yi içine alan festival konserlerine 2020 yılanda son olarak katıldım. Pek çok değerli solistin yer aldığı ve 5. Yılına geldiğimiz Festivalin başarılarının devamını diler, bu organizasyonda emeği geçenlere teşekkür eder, müzisyen dostlarımı ve dinleyicilerimize selamlarımı, sevgilerimi iletirim.”
Emre Nurbeyler Marmaris konserinde piyano başında
Yüksek çalışmalarını Almanya’da sürdüren Emre Nurbeyler, AIMA Piyano Ustalık sınıflarından İdil Biret’in öğrencisiydi. Beethoven 2. Piyano Konçertosunu seslendirdi. Akalın ise Prokofief’in 5. Piyano Konçertosu’nu festival için hazırlamıştı. Sonunda iki arkadaş Emre ile Deniz, Edgar Faure’nin Olly Suite’inden Le Pas Espagnol’u dört el olarak çaldılar. Büyük alkış aldılar.
Marmaris konserinde şef ve solistler
Şef Münif Akalın konserden memnundu, “Hem Emre'nin Beethoven yorumu, hem de Özgür Deniz’in Prokofyev yorumu çok başarılıydı. Deniz’in böylesine güç bir konçertoyu seçmesi ve bu kadar güzel seslendirmesi çok önemliydi. Ayrıca Muğla Orkestrası"nın eşliği çok başarılıydı” dedi.
Emre Nurbeyler de İdil Biret’e yolladığı mesajda “Konser çok güzel geçti, seyirci kalabalıktı ve ayakta alkışladılar…Çok teşekkür ederim beni davet ettiğiniz, bu fırsatı verdiğiniz için; hem prova seansları çok keyifliydi hem de Deniz gibi sıkı ve nadiren denk gelebildiğim bir dostumla uzun uzun görüşebildik. Umarım bu festival daha nicelerini yapacak şekilde devam edebilir” diyordu.
Muğla’nın yerel yönetimleri eliyle sahiplendiği festival, uzun yıllar varlıklarını koruyup gelenekselleşmelerini dilediğimiz festivaller. Katılımcıları, yararlananları bol olsun.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
Bu yazı Konser Arkası dijital dergisinin Ağustos 2024 sayısında yayımlanmıştır.