Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde (ADOB) sunulmaya başlanan Fuaye Konserleri serisinin ilkini elimde olmayan nedenlerden ötürü kaçırdığım için içimdeki eksiklik duygusunu bir Müze Konseri ile gidermeye karar verdim. Bu amaçla 15 Ekim 2024, saat 14.00’te Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne gidip zevkle konseri izledim. Müze Konserleri Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin yanı sıra Cumhuriyet Müzesi’nde de öğrencilere eğitim konserleri şeklinde veriliyor. Haftada bir verilen Müze Konserleri’ne müze giriş biletinden ayrı bilet gerekmiyor, o sırada müzeyi ziyaret edenler dinleyebiliyorlar.
2019’da isabetli bir kararla başlanan Müze konserleri serisinin ikincisi üzerine izlenimlerimi bu portala yazmıştım (Umut Veren Müze Konseri. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/umut-veren-muze-konseri/1949/ Erişim: 09.03.2019) O günden bugüne yaklaşık 350 kez tekrarlanmış olan bu konser dizisi için umutlarımın boşa gitmemiş olduğunu gördüm.
O yazımda da belirtiğim üzere “Müzenin Hitit duvar kabartmaları sergilenen, zaman zaman konferanslar da düzenlenen orta salonunda konumlandırılmış olan konser alanı hem ışıklandırma açısından hem de arkeolojik buluntuların arasında ferah bir alan olması bakımından çok uygun. Dahası yüksek kubbeli tavanı inanılmaz güzel bir akustik sağlıyor. Vitray pencereler nasıl bir ortama güzel renkli ve parıltılı bir ışık verirse müzenin bu mimari özelliği de konsere pırıl pırıl bir rezonans katıyor.”
Orkestra sanatçısı ve müze konserleri koordinatörü A. Murat Gedikli’nin sunduğu konserde sanatçılar şu eserleri seslendirdiler:
Soprano Reyhan Görbil: "A.Vucchella" (E.P. Tosti) ve "Akşam Mahnısı” (T. Guliyev)
Mezzo-soprano Gül Seçkin: "La scia chio pianga" (Rinaldo operası G.F. HANDEL) ve "Gelevera Deresi" (Düz: Bujor Hoinic)
Tenor Haser Tek: "Karahisar Kalesi" (Düz: Erdal Tuğcular) ve "Allı Turnam" (Düz: Mustafa Erdoğan)
Bariton Kamil Kaplan: "Come Paride vezzoso" (Aşk İksiri operası, G. Donizetti) ve Bozlak (İlhan Baran)
Konserin finalini tüm sanatçılar birlikte T. Guliyev’in "Yalgızam" adlı parçasıyla yaptılar.
Sanatçıların dengeli ve isabetli seçilmiş eserleri başarıyla seslendirişlerine ek olarak hem Gedikli’nin görseller eşliğinde samimi ve doğal sunuşu, hem de piyanist Ongun Kula’nın neşeli tuşesi ve yüz ifadesi izleyicilerle sıcak iletişim kurulmasını sağladı. Bir kısmı öğrenci olan izleyicilerin bedenleriyle tempo tuttuklarını, annesiyle müzeyi gezmekte olan küçük bir kızın adımlarını müziğin temposuna göre attığını gözlemledim. Dahası müze çalışanlarının gözleri sergilenen eserlerde ama kulakları konserdeydi. Konserden sonra bazı izleyicilerin müzeyi gezmek amacıyla değil, özellikle konseri izlemek amacıyla orada bulunduklarını öğrendim. Muhtemelen herkesin aklında kalan güzel ses ve yorumla ortamdaki rengârenk rezonans idi. Hele sanatçıların doğaçlamayla beraber söylemeye başladıkları parçada, beden dillerinden izleyicilerin de heyecanla içlerinden onlara eşlik ettiğini hissettim. Önceki konserlerden birinde de böyle bir durum olmuş. Ağızlarında sakızla konseri izlemeye gelen tipik bir “ergen” grubu konsere öylesine konsantre olmuş, öylesine etkilenmiş ve duygulanmış ki 35 dakika sürmesi gereken dinleti ek parçalarla tam 130 dakikaya uzatılmış. “Sakızlı ergenler” nefeslerini tutarak izledikten sonra sanatçıları soru yağmuruna tutmuşlar. İçlerinden biri W.A. Mozart’ın Sihirli Flüt operasından kuş adam Papageno aryasında duygulanıp gözlerinin dolduğunu, kalbinin hızla çarptığını ifade etmiş. Böylece içlerinden bazıları, evet belki sanatçı olacaktır ama kesinlikle tümü o konserden itibaren “sadık sanatsever”dir.
2019 yazımda “Konserden sonra bir izleyici parçaların sözlerini ve anlamlarını merak ettiğini söyledi”, diye yazmışım. Yine aynı görüşten devamla yabancı dildeki parçaların Türkçe çevirisinin, Türkçe parçaların da İngilizcesinin görsellere konulmasının yararlı olacağını belirtmek isterim. Yine o yazımda bir izleyicinin “elektronik yerine akustik piyano olsaydı ne iyi olurdu” dediğini kaydetmişim. Bu kez bu benim de dileğim; konser verilen müzeler birer (en azından) duvar piyanosu sahibi olsa hem gündüz dinletileri daha kaliteli olur hem de belki akşam saatlerinde de konserler verilebilir.
2019 yazımdan devamla, “Frig eserleri de barındıran bu müze ortamında merhum besteci Ferit Tüzün’ün Frigya kralı Midas (MÖ 7.yy) hakkında yazdığı Midas’ın Kulakları operasından bölümler sunulsa ne hoş olurdu diye hayal ettim”, şeklinde yazmışım. Hâlâ aynı görüşte ısrarlıyım. Şöyle düşünün, müzede sergilenen değerli arkeolojik kalıntılar arasında üzerinde bilinen en eski dans ve müzikli tören betimlemeleri olan geç Hitit döneminden İnandık vazosu (MÖ 17.yy) ve yine tören betimlemesi ve antik gitar benzeri müzik aleti içeren Hitit duvar kabartmaları (MÖ 10-9. yy) ile türlü metal tören müzik aletleri bulunan ortamda müzik yapmak ve dinlemek, tarih içinde sihirli müzik bulutu içinde yolculuğa çıkmak gibi. Keşke konseri izleyen öğrencilere konserden sonra müzede müzik aleti betimleyen eserleri-hazineleri bulma oyunu oynatılsa diye aklımdan geçirdim.
Baroktan günümüze, batımızdan doğumuza geniş bir yelpazede sunulan eserlerin, tarih öncesinden başlayan buluntuların sergilendiği Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde kültür yolu felsefesiyle kültürlerin yeniden buluşarak müzik aracılığıyla kucaklaşması dünyada belki bir tek Anadolu’da mümkündür. Bu sorumluluğun değerinin ve öneminin farkındayız.
Son olarak, 2019 yazımdaki gibi “Bu konserlerin en başından beri koordinatörü Gedikli ve sadık piyanisti Kula ile konserlerde yer almış olan tüm sanatçılar olmak üzere ADOB ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi yönetimini bu konser dizisi vizyonu için tebrik etmeliyiz”. Ve yine “illaki” ve “mutlaka” devamını talep ediyoruz!
Not: Genç izleyicilerden C.MC.’ye izlenimlerini benimle paylaştığı için teşekkür ederim.
Pınar Aydın O’Dwyer
23 Ekim 2024, Ankara